İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi 19 Mayıs Pazar günü helikopterinin düşmesiyle araçtaki diğer sekiz kişiyle birlikte hayatını kaybetti. Orta Doğu’nun çatışmalı atmosferinde İran’la İsrail’in karşılıklı saldırıları akıllara “Helikopter düşürüldü mü” sorusunu gündeme getirdi.
Olayla ilgili ihtimaller ve teoriler tartışılmaya devam ederken konuyu Kaptan Pilot Bülent Aksum’a sorduk. Aksum Harp Okulu’ndan mezun olduktan sonra TSK’da öğretmen ve kontrol pilotu olarak çalıştı. 20 yıl boyunca birçok havayolu şirketinde görev aldı. Şimdi Özyeğin Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi öğretim görevlisi olarak pilot yetiştirmeye devam ediyor. Toplamda 15 bin saat uçuş yapan Aksum VİP uçuşlarda pilotluk yapmanın neden zor ve riskli olduğunu anlattı.
İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopteri düşürülmüş olabilir mi?
Bir ihtimal olarak soruyorsanız, tabii ki olabilir. Ama koşulları ve istatistikleri değerlendirdiğimizde gönül rahatlığıyla bu olay kaza diyebilirim.
Nasıl?
Bakın helikopter pilotluğu stresli iştir. Özellikle de VIP yolcu taşıyorsanız psikolojik baskı daha da artar. Bu olayda da pilot psikolojik baskıyla baş edememiş, kötü hava koşullarını sağlıklı şekilde değerlendirememiş ve yanlış karar vermiş gibi görünüyor.
Biraz daha açar mısınız?
VIP yolcuların programları yoğundur, işleri aceledir. Bu durumda yolcu, yani bir anlamda patron pilotu hareket etmeye, uçmaya zorlayabilir. Orada pilotun işi bu baskıya direnip doğru olanı yapmaktır. Uçuşta risk alınmaz. Ama arkadan gelen baskılar artarsa serinkanlı düşünme yetisini kaybedip patronun istediği gibi davranır. O yüzden kokpitte zaafları, duyguları olan bir insan değil, hiçbir koşul altında kurallardan sapmayan bir pilot oturmalıdır. Pilot insanlaşırsa kaza olur. Bunun tek bir istisnası var, savaş durumunda risk de alınır, siste de uçulur. Savaşın kendisi risk zaten, orada kurallar başka.
Helikopterin eski olduğu söyleniyor.
Eski uçak, eski helikopter diye bir şey olmaz. Uçuştan sonra kontroller yapılır edilir, gerekli parçalar değiştirilir ve her uçuşa araç yenilenmiş olarak çıkılır. Metal yorgunluğu ayrı tabii, o daha yapısal bir durum. O zaman yenilemek gerekir ama Reisi’nin aracı o durumda değildi.
Reisi’nin kazasından sonra elverişsiz hava koşulları arama kurtarma çalışmalarını etkiledi. Kötü havada uçuş yapılmaz dediniz. Peki kötü hava, sis sizi havada yakalarsa…
Helikopter tam da bu iş için yapılmıştır zaten. Hava kötüyse önünü göremiyorsan geri de dönemiyorsan hemen inip yerde bekleyebilirsin. Helikopter her yere inebilir. Kayalıklara, denize hatta ağacın üstüne. Belki helikopteri kırarsın ama yolcunu kurtarırsın.
Sizin başınıza VIP yolcu uçururken ilginç bir olay geldi mi?
1992’de Erzincan depremi olduğunda dönemin başbakanı Süleyman Demirel’i bölgeye götürüyordum. Hava kötüleşince yere inmek zorunda kaldık, demiryolunun kenarına inip havanın düzelmesini bekledik. Demirel isterseniz dönelim dedi ama gerek kalmadı, Erzincan’a gittik. Bir keresinde de bir müteahhiti Karadeniz’e götürdük. Bir rotamız vardı, bunun dışına çıkmak istedi ancak hava koşulları elverişli değildi. Gidemeyeceğimizi söyledim. Çok kızdı bağırdı çağırdı hakaret etti. Tabii ağzımı açmadım ama uçuşu da bildiğim gibi yaptım. Beni kovduracağını söyledi, şikayet de etti. Ama ertesi gün kalpazanlıktan yakalandığı haberleri çıkınca bir hükmü kalmadı.
Uçaklarda otomatik (görmeden) uçmak mümkün, helikopterde de mümkün mü?
Helikopter görerek uçmak için icat edilmiş. Teknik donanımı artırarak artık helikopterle de otomatik uçmak mümkün ama esas görerek, duruma göre inip kalkarak uçarsınız helikopterle, işlev budur.