İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde bir fabrika bahçesinde yaralı halde bulunarak tedaviye alınan geyik son günlerde Türkiye gündeminin ilk sıralarında. Bir süre önce silahla vurulmuştu geyik ve insanlardan yardım bekliyordu.
Olayın geçtiği yerin adı ve geyik figürünün Türk mitolojisinde temsil ettiği anlam nedeniyle normalde yerel sınırlar içinde kalması beklenen haber bir anda ulusal çapta yankı uyandırdı.
Önce hayvancağızın sağlık durumunu aktaralım, sonra geçmiş zaman anlatılarına gidelim.
‘Zorlu bir operasyon olacak’
İzmir Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Halk Sağlığı Daire Başkanı Şükrü Erdem Onur anesteziye alıp tedaviye başladıklarını, sol ön bacağından yaralandığını ve ayakta kırık olduğunu anlattı. Üstelik hayvan bir buçuk senedir böyle yaşıyormuş:
“Ayağı çok kötü durumdaydı. Her iki tarafta tenis topu büyüklüğünde çıkıntılar var. Bunların kemik üremesine bağlı olduğunu düşünüyoruz. 4-5 yaşlarında olduğu tahmin edilen geyik önümüzdeki hafta ortopedi operasyonuna alınacak. Zorlu bir operasyon olacak. Yaklaşık 1.5 yıldır bu şekilde doğada yaşadığını tahmin ediyoruz. Kızıl geyiği sağlığına kavuşturup yeniden doğal yaşam alanına bırakmak istiyoruz.”
Türk mitolojisinde ne anlama geliyor?
‘Geyik’ figürüne değinmeden önce, ülke genelindeki psikolojik durumun tablosunu çizmek gerekiyor. İnsanlar özellikle son bir ayda yaşananlar nedeniyle tabiri caizse cinnet halinde.
İstanbul’un Ümraniye ilçesinde 26 farklı suç kaydı bulunan Yunus Emre Geçti’nin polis memuru Şeyda Yılmaz’ı öldürmesi, Beyoğlu’nda genç bir kadının sokak ortasında iki erkek tarafından duvara sıkıştırılıp, yere yıkılıp taciz edilmesi ve son olarak Fatih’te Semih Çelik’in yarım saat arayla hayatının baharında iki genç kadını vahşice katletmesi…
Tüm bunlar, zaten birçok uzman tarafından “Durma noktasına geldi” denen ekonomik gidişat nedeniyle zorlanan kamuoyunun karamsarlığa kapılmasına yol açtı. Bu nedenle ‘Kemalpaşa ilçesinde yaralı bir geyik’ kalıbıyla başlayan söylemler bir anda sosyal medyada gündem oldu.
Türk mitolojisinde geyik, tıpkı bozkurt gibi kutsal bir sembol olarak öne çıkıyor. Birçok Orta Asya halkı ve Türk boyu için doğayla olan derin bağları, ruhani rehberliği temsil ediyor. İnanışa göre bir lider veya topluluk zorlu bir yolculukta geyikle karşılaşırsa hayvan onlara doğru yolu gösterecektir.
Motif bu bağlamda pek çok “geyiğin peşinden gitme” hikayelerinde sahne alıyor.
Şamanist geleneklerdeyse şamanın ruhuyla ilişkilendiriliyor. Geyik ölürse şamanın da öldüğüne inanılıyor. Bununla birlikte ruhsal dünyaya geçişte onlara yardım eden bir varlık olarak görülüyor.
Peki ya yaralı geyik?
‘Yaralı geyik’ genellikle olumsuz bir alamet olarak nitelendiriliyor. Manevi ve toplumsal dengenin bozulduğuna, zor zamanların yaklaşmakta olduğunu ifade ediyor ve bir ‘uyarı’ olarak kabul ediliyor.
Ayrıca geyiğin yaralı halde hayatta kalma mücadelesi, insanın da zor koşullara dayanma ve mücadele etme kapasitesini göstermesi açısından ‘direnişin de sembolü’ olduğuna inanılıyor.
Türk edebiyatında sıklıkla bir benzetme unsuru olarak kullanılıyor:
“Sevimli, çevik, hassas ve içli bir hayvandır. İnce zarif bir vücuda sahip ve ürkektir. İnsandan kaçar, peşinden sürüklediği insanı dermansız bırakır. Tenha yerlerde yaşar. Avlayan iflah olmaz, avlanmış geyiğin gittiği ev tarumar olur, yerinde ot bitmez. Bedduası avcının soyuna da etki eder. Mukaddes bir hayvandır. Kurt gibi aniden ortaya çıkar ve çoğu kere insanlara doğru yolu gösterir. Birdenbire ortadan kaybolur. Mutlu sona erdiricidir. Sevgi perisidir. Totemdir, ruhların üzerinde dolaştığı ilahi bir varlıktır. Tanrının elçisidir. Gökte dolaşan yarı ilahi yaratıktır.”
Bu nedenle Türk mitolojisinde ‘yaralı geyik görmek’ genellikle hayra alamet değil.
Olayın Kemalpaşa ilçesinde geçmesi de, özellikle kendini ‘muhalif’ veya ‘Kemalist’ olarak tanımlayan insanların akıllarına Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü getirdi. Kullanıcılar haberi paylaşırken sık sık onun fotoğraflarını kullanıp yukarıda bahsettiğimiz detaylardan örnekler paylaştı.
İzmir’in Kemalpaşa ilçesi, adını tam da İzmir’in düşman işgalinden kurtulduğu gün olan 9 Eylül’de Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın o zamanlar adı Nif olan bu ilçede kendisiyle görüşmek isteyen Müttefik Kuvvetler temsilcilerine randevu verdiği yer olarak biliniyor. Müttefikler, Atatürk’le görüşerek Türk ordusunun hücumunu durdurmayı umuyorlardı. Ama onlar Atatürk’le buluştuğunda Türk askeri çoktan İzmir’e girmişti. Bunun üzerine Türk ordusunun İzmir’in ardından kuzeye Çanakkale’ye yönelmesini engellemek istediler ama Atatürk kararlıydı.
Bu görüşmelere ev sahipliği yapan Nif ilçesinin adı daha sonra Kemalpaşa olarak değiştirildi. Nif, aynı zamanda ilçenin içinden geçen ırmağın adı.