Okmeydanı’nı hastanesinin karşısında, izbede kalan iki üç sokaktan birinin çatı katındayız. 35-40 metrekarelik bu evin, kaçak olarak inşa edildiğini, daireye çıkan son merdivenin demirdöküm olmasından anlıyoruz. Yerdeki döşeklerin birinde 17 yaşındaki Fayaz, diğerinde 15 yaşındaki Amer Hüseyin oturuyor.
Onlar, Afganistan’dan Avrupa’ya gitmek için yola çıkıp, gidemeyenlerden. Diğerlerinden farkları ise çocuk yaşta yaşadıkları.
Mehmet Yeralan bilinen adıyla Urfalı Mehmet ile geçtiğimiz hafta telefonla görüştüğümüzde 15 yaşındaki Amer Hüseyin’in Yunanistan’a geçerken başlayan hikayesini “Kardeş çocuğun kimsesi yok burada. İlaç alınması lazım ama alamıyoruz, Yunanistan’a gönderemiyoruz” diyerek anlatmaya başlamıştı.
Amer Hüseyin’in hikayesi, çoğu göçmen gibi Edirne’de başlıyor. Annesi ve abisiyle Yunanistan’a geçmeye çalışırken kaçakçılar tarafından farklı bota bindiriliyor Amer Hüseyin. Annesi ve abisi, Yunanistan’a varıyor fakat Yunan güçleri, onun olduğu botu yakalıyor.
Amer Hüseyin, yakalandıktan sonra Yunan polisinin kendisine şiddet uyguladığını anlatırken “Kafama defalarca vurunca bayıldım. Telefonumu aldılar, dört gün boyunca kampta tuttular. Sonra Meriç Nehri üzerinden Türkiye’ye bıraktılar” diyor.
Fakat Amer Hüseyin’in yaşadıkları basit bir dayak değil. O günden sonra, yaşadığı birçok şeyi unutmuş. Türk jandarması, onu hastaneye götürmüş, ilaç verilmiş. 20 gün boyunca Edirne’deki geri gönderme merkezinde tutulduktan sonra, bir imzayla serbest bırakılıyor.
15 yaşında, hiç bilmediği bir yerde, yalnız başına İstanbul’a dönmesi gereken Amer Hüseyin, bir taksiyle anlaşıyor. 6 bin TL karşılığında, Zeytinburnu’ndaki tanıdıklarının yanına geliyor.
Annesiyle bir ay sonra ilk defa burada iletişim kurduğunu söyleyen Amer Hüseyin, “Kaç yıldır burada olduğumu hatırlamıyorum. Geceler bazen titreyerek uyanıyorum” derken stres nedeniyle oturduğu yerde ileri geri sallanıyor, bacağını kaşıyor.
Mehmet Yeralan, annesinin, Amer Hüseyin’in Yunanistan’da yaşadıklarından sonra bu duruma geldiğini söylüyor. Yeralan ilaçlara ulaşması için ona bir pskiyatriden randevu ayarlamış. Yunanistan’da anne ve abisinin avukatları, Amer Hüseyin’i yanlarına almak için resmi süreci yürütüyor.
Sohbetimiz sürerken odaya, gözleri hafif yaşarmış, 17 yaşındaki Fayaz giriyor. Kırık bir Türkçe’yle selam verdikten sonra gözlerinin soğan nedeniyle yaşardığını söylüyor.
Onun hikayesi de Amer Hüseyin’e benzer. Babası, Taliban rejiminden önce Afganistan’da komutan, Taliban gelince, babası gizlenmek zorunda kalıyor. Ailenin tek erkek çocuğu olduğu için, onu Türkiye’ye gönderiyorlar. Kaçak yollarla Türkiye’ye geliyor…
Fayaz’ın dayıları, amcaları tıp doktoru. Ablası da tıp fakültesinde son sınıfken Taliban’ın yasaklamaları nedeniyle mezun olamamış.
İyi derece İngilizce bilen Fayaz, İtalya, Romanya, Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya geçmeyi yedi kere denediğini söylerken “Her seferinde başardığımı düşündüm fakat Türkiye’ye geri gönderildim” diyor.
İkili, derme çatma dairede, yardımseverlerin gönderdikleri erzaklarla hayatta kalmaya çalışıyor. Amer Hüseyin, Yunanistan’dan gelecek resmi yanıtı, Fayaz ise tekrar denemek için fırsatları bekliyor.