İstanbul Eyüpsultan’da, Alibeyköy Barajı yakınındaki Pirinççi Köyü’nde (Mahallesi) köy sakinlerinin iddiasına göre İSKİ ve çevre sakinleri arasında Alibeyköy Barajı’nın su seviyesi yüksekliğine dair kot sınırı sebebiyle tahliye problemi yaşanıyor.
Yaklaşık 40 yıl önce alınan fakat uzun dönemdir uygulanmadığı iddia edilen kamulaştırma kararının uygulamaya konmasıyla Alibeyköy Barajı ve çevresi göz önünde bulundurularak üçü ahır olmak üzere yaklaşık 38 parseldeki ev ve işyeri için, koruma altındaki su havzasında oldukları, en yüksek su kot seviyesinin altında konumlandıkları ve benzeri sebeplerle İSKİ tarafından tahliye kararı verildi.
Kararların bir kısmının geçen hafta içinde bazı evlere tebliğ edildiği öğrenildi. Köylüler tahliyeye konu maksimum su yüksekliği kot seviyesinin 29.75 metre olarak belirlenen haliyle Mimar Sinan’a ait Mağlova Kemeri ve Kemerburgaz Kent Ormanı içinde yer alan bazı işletmeleri de su altında bırakacağını öne sürerek kamulaştırmanın kamu yararı dışında gerçekleştirilmek istendiğini söyleyip karara karşı çıktı.
Tarım ve hayvancılığın yoğun yapıldığı bölgede su altında kalabileceği sebebiyle tahliyesi istenen bölgede Pirinççi İlkokulu, cami, otobüs durakları, kafe, birçok süt ürünleri ve hayvancılık işletmesi var. İSKİ ve köy sakinleri arasındaki hukuki sürecin de devam ettiği, çevre sakinlerinin durumu sosyal medyaya da taşıdığı öğrenildi.
“Gerçeği yansıtmıyor” iddiası
İSKİ Genel Müdür Yardımcısı Bülent Solmaz bölgenin durumunu anlatarak köy sakinlerinin iddialarına yanıt verdi. Alibeyköy Barajı’nın 29.75 metre kot seviyesine göre inşa edildiğini ve tahliyesi istenen parsellerin baraj gölü ve baraj aynasında kaldığını aktaran Sönmez bu zamana kadar bu bölgelerin su altında kalıp zarar görmemesi için barajın 26 metrelik kot seviyesinde çalıştırıldığını söyledi. Barajın 29.75 metrelik orijinal kot seviyesinde hizmet vermeye devam edilmesinin planlandığını belirten Solmaz problemin yaklaşık 40 senedir devam ettiğini ve kamulaştırmayı yapacaklarını söyledi. İSKİ Genel Müdür Yardımcısı Solmaz köylülerin kent ormanı ve Mağlova Kemerine dair iddialarının ise gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
Köyde hayvancılık da yapan esnaf Kenan Satıcı “İSKİ’nin kamulaştırma çalışması altında insanların yatırım yaptıkları evleri, ahırları ve yaşam alanları ellerinden alınmaya çalışılıyor. Bu kamulaştırmada yasal dayanak yok. Su kodunun yükseltileceği bahanesiyle yerlerimizi elimizden almaya çalışıyor İSKİ” dedi.
Satıcı şunları ifade etti:
Alibeyköy Barajı tam dolulukla çalışıyor. Kent Ormanı 26.5 kot değerinde, biz 29 kottayız. Yani bununla insanların yaklaşık 50 bin kişinin hafta sonu ziyaret ettiği Kent Ormanı’nı da su altında bırakacaklarını ifade ediyorlar. Bu bize göre senaryo çünkü içeride Mağlova Kemeri, yani Mimar Sinan’ın dünyadaki en önemli eserlerinden olan kemer var ve koruma altında, bizi 29 kotta su altında bırakırsanız, 26.5 kottaki kemeri yaklaşık 4.5 metre su altında bırakmış olursunuz. Böyle bir şey söz konusu olmadığı için bize göre bu mazeret doğru değil. Bu bir ahır bahane edilerek başlatıldı. Fakat 38 eve ve ahıra şu an yazı gönderilmiş, üçü ahır geri kalanı ise ev. Suyun kirliliği bahane edilmişti, bu yol üzerinde, dere üzerinde 13 köy var. 13 köyün etrafında en yakın Boğazköy’de Bolluca’da 21 metrede yapı izni olan bir yer varken bizim burada hiç dere ile alakası olmayan dağın tepesindeki evleri dahi istimlak etmeye çalışıyorlar. Kemerburgaz’a, Göktürk’e yaklaşık 2.5-3 kilometre mesafedeyiz, emlak değeri ultra yüksek; 1+1 apartman dairesinin 25-30 milyon liraya satıldığı yere bu kadar yakın olursan ve burada köy olarak kalırsan elinizden böyle almaya çalışırlar diye düşünüyoruz.
Biz zaten İSKİ su havzasında olduğumuzun bilincindeyiz. Hayvancılık yaparken değeri koruyarak yapmaya çalışıyor insanlar. Bundan iki yıl önce zaten bize hayvancıların önlem alması gerektiği söylendi. Yaklaşık ben 150 metre beton dökerek havuzlar, çekim yerleri yaptırdım. Büyükşehir Belediyesi’nin İSTAÇ’ına da gaz üretimi için gübre temin ediyoruz. Bu yatırımları yapmamıza rağmen mazeretin aslında hayvanların suyu kirlettiği olmadığını evlere de gelen tebligatlardan anladık. 38 yerin 35’i ev ve bunların bazıları hayatları boyunca çiftçilik, hayvancılık yapmamış insanlar. Fakat gördüğünüz gibi bağ-bahçe ekiliyor burada, bunun hem ekonomiye hem ekosisteme katkısı çok büyük ve İstanbul insanı gelip buradan bizden taze, günlük ürünler alıyor. İstanbul halkı bizi tanır, bizlere sahip çıkmalarını istiyoruz Bize yaklaşık bir yıl önce bazı arkadaşlara kağıtlar geldi. Gelin İSKİ’yle anlaşın, komik rakamlar söyleyeceğim; ‘gelin size metresine 300 lira 500 lira verelim buraları bize devredin’ gibi saçma resmi olmayacak derecede bir yazı geldi. İnsanlar bu yazıyı ciddiye almadı. 60 günlük de itiraz süreleri vardı, daha sonra yazılara kimse gitmeyince İSKİ mahkeme yoluyla emlak bedel belirleme yoluna gitti. Kendi belirledikleri çok düşük paralara bu insanlardan bu yerleri almaya çalışıyorlar. Tabii yargı yolu açık. İnsanlar yerlerini vermeyeceğini, burada doğduk büyüdük öleceğiz diyerek ifade etti.
Tahliyesi istenen bir diğer köy sakini Yücel Onur ise “Bizim burada tapulu evimiz var. 1972’den beri burada yaşıyorum. Yan tarafta bir kamulaştırma aldı, benim evime yıkım kararı gönderdiler. Yüzde 90 ağır engelli bir kızım var, biz itiraz ettik bekliyoruz. Geçimimi köyde ziraattan sağlıyorum, burada tezgahta satıyorum. 5 yaşından beri bu köydeyim yaşım 57. Bizi rahat bırakmıyorlar, burayı istimlak etmeye uğraşıyorlar. İSKİ geldi fotoğrafladı, kağıt gönderdi, ölçtüler. Ödeme yapılmadı, biz zaten vermiyoruz, kabul etmediğimiz için. 15 günde boşalt dediler, itiraz ettim geçtiğimiz sene, öyle bekliyoruz” dedi.
“Bu yapıların burada yeri yok”
İSKİ Genel Müdür Yardımcısı Bülent Solmaz “Problem maalesef bugünün problemi değil. Normal olarak bir baraj inşaatına başlayabilmeniz için baraj aynası dediğimiz baraj alanının yani su biriktirme alanının bir kere komple istimlak edilmesi lazım. Yani, barajı yapacak olan idare tarafından baraj aynasının istimlakının yapılması lazım. Alibeyköy’de Devlet Su İşleri tarafından yapılan bir baraj ve Alibeyköy Barajı’ndaki bu baraj aynasında maalesef tamamlanamamış istimlaklar var. Problem bunlardan kaynaklanmakta. Aslında İSKİ’nin hani havza dediğimiz kısım ise maksimum su kotundan sonra başlar. Buradaysa maksimum su kotuna varamıyoruz. Maalesef barajın içerisinde birtakım parseller söz konusu. Bu parsellerin bundan yaklaşık kırk yıl önce, kırk bir yıl önce istimlak edilmiş olması gerekiyordu. Fakat bugüne kadar edilemedi. Son dönemde İstanbul’umuzu geleceğe hazırlama vizyonu ışığında bu tür problemleri de çözmek zorundayız. Yani İSKİ olarak çözmek zorundayız. Bizden önceki nesiller bize bıraktı. Fakat biz de bizden sonrakilere bırakamayız” dedi.
Solmaz şunları söyledi:
Yani burada bahsedilen konu havza problemi değil. Barajın içindeki bir problem. Yani üstelik bunu daha dışına yani havza mutlak koruma alanı dediğimiz bölgelerde de kamulaştırma işlemlerimiz, boşaltma işlemlerimiz devam edecek. Aynı zamanda buradaki yapılan işlemler Alibeyköy Özel Hüküm Çalışmaları onay safhasında. Bu tamamlandığı zaman bunun ışığı altında da devam edecek. Baraj inşa edilirken zaten 29.75 metre kotuna inşa edilmiş durumda ilave bir kot artışı söz konusu değil. Fakat, barajın 29.75 kotuna çıkıldığı zaman maviyle gördüğünüz çizgilerin tamamı su altında kalmakta.
Fakat şurada mavi çizginin içinde görünen şu parseller zarar görmesin diye bugüne kadar hep 26 kotunun üstüne çıkılmadan çalışıldı. Hani bunun böyle çalışılması zaten mümkün değil. Ayrıca bu bantta kesinlikle yapılaşma olmaması lazım. Buralarda daha kontrollü bir yapılaşma lazım ki havza koruma kuralları geçerli olsun. Yine aynı şekilde barajın aynası ya da alanı dediğimiz yerde bir de Pirinççi İlkokulu var. Aslında ilkokul bir dönem boşaltılmıştı. Fakat son gelen bilgilere göre hala eğitim ve öğretim sürüyor. Pirinççi İlkokulu’nu da oradan boşaltacağız. Bundan başka çaremiz yok çünkü böyle bir durumun belki de dünyada örneği yok. Yani baraj gölünün içinde yapılaşma var.
Şu anda gündeme gelme sebebi şöyle açıklayayım size. Normalde baraj içindeki kamulaştırma Devlet Su İşleri’ne ait. Devlet Su İşleri ile yaptığımız yazışmayla bunu kendisinin yapamayacağına, bizim tarafımızdan yapılmasına uygunluk verdi. Biz de bunun üzerine çalışmaya başladık. Ayrıca geçen sene yaşadığımız büyük kuraklığı gördüğümüz zaman İstanbul’un bir metreküp ya da en küçük bir su rezervini feda etme şansı da yok. Hani burada su seviyesini yükseltmesek bile bu yapıların burada yeri yok. Tabii kamulaştırma aynı zamanda bir mali bir durum da söz konusu. Şu anda mali olarak da parasal olarak da daha güçlü durumda olduğumuz için bunları hızla kamulaştırmayı planlıyoruz.
Bu iddialar doğru değil çünkü Mağlova Kemeri’nin üst kotu 41 metreler civarında. Bizim yükseleceğimiz maksimum su kotu 29.75, yani nereden baksanız maksimum su kotunda bile kemerin 13-14 metrelik kısmı açıkta kalacak. Ayrıca dünya şaheseri olan ve su temini için yapılmış olan bir sanat eserinin suya engel olacağını düşünemeyiz. Geçmiş dönemlerde bahsettiğimiz gibi 26 kotuna kadar da suyun yükseldiği dönemler oldu. Herhangi bir zarar da görmüyor. Aynı şekilde kent ormanıyla da ilgili herhangi bir teras ya da herhangi bir yapı gölün içinde kalmıyor. Gölün içinde kalmadığı gibi mutlak koruma alanında da kalmıyor.