İstanbul’da 19 yaşında bir erkeğin art arda iki genç kızı vahşice öldürmesi ve ardından intihar etmesinin yarattığı şok devam ediyor.
Katil 19 yaşında ve bir hayli sorunlu bir genç adam, adı Semih Çelik. Kurbanları liseden arkadaşları, hatta sevgilileri olduğu söylenen 19 yaşında iki genç kız, Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner.
Katil Ayşenur Halil’i evde vahşice öldürmüş. Ardından birkaç yıl önce kız arkadaşı olan, o zamanlar birlikte intihar planları yaptığı, hala da gizli gizli görüştüğü anlaşılan İkbal Uzuner’le buluşmuş. İkbal’i alıp Edirnekapı’da surlara çıkmışlar ve burada İkbal’i tarifi bile zor bir vahşetle öldürmüş, genç kızın kafasını kesip surlardan aşağı atmış, vücudunu da parçalamış. Ardından kendini asmaya çalışmış ama ip kopunca surlardan düşüp ölmüş.
O sırada kayıp olduğunu düşünüp aramak için Edirnekapı’ya geldiklerinde kızlarının kesik başını yol ortasında görmüş İkbal’in aňne babası.
Bu cinayetlerdeki vahşet doğal olarak bütün ülkeyi etkisi altına almış durumda ve herkes katil genç Semih Çelik’i bu cinayetlere götüren sebepleri anlamaya çalışıyor.
Semih Çelik ciddi ruhsal sorunları olan, dışarıdan bakan psikiyatristlerin ‘psikopat’ diye tanımladığı genç bir adam. İçine kapanık, zeki, resim yapan, bilgisayarla uğraşan ve daha çarpıcısı liseyi terk ettikten sonra kasap çıraklığına başlayan biri.
Ailenin çocuklarına ulaşmakta, onunla iletişim kurmakta ne kadar zorluk çektiğini ve çocuğun içindeki bu feci katili görmekten ne kadar aciz olduğunu babasının cinayetten sonra verdiği ifade sergiliyor.
Cinayetlerin ardından Semih’in odasında bulunan kara kalem resimler ve resimlerdeki tuhaf figürler, başsız bedenler vs, Semih’in cinayetleri önceden planlamış olduğunu düşündürüyor. Babanın anlattıklarıyla birleştirilince Semih belki bu cinayetleri yıllardır kurguluyordu aslında. Katilin poliste üç suç kaydı var. Ayrıca Bakırköy Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, Eyüp Ruh Sağlığı Merkezi ve Cerrahpaşa Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinde tedavi görmüş. Beş kez yatarak tedavi olmuş ve doktorları yeniden evine dönmesine onay vermiş. Zaten Türkiye’de sürekli ruhsal hastalık nedeniyle uzun süreli hastanede yatmak 2013’ten beri mümkün değil. Geçmişte yıllarca bu hastanelerde tutulan yüzlerce insan bugün ailelerinin yanında.
Daha önce kalbine bıçak saplayarak intihara teşebbüs etmiş, psikiyatrik tedaviyi bu sebeple de görmüş. Ama ilacını düzenli kullanıp kullanmadığı, doktor kontrolüne düzenli gidip gitmediği belli değil.
“Oğlun kızımın beynini yıkamış, intihar edecekler”
Türkiye iki genç kadının katledilmesine ağlarken Semih Çelik’in babasının oğlu hakkındaki ifadeleri ailenin hem çaresizliğini hem de oğullarıyla nasıl iletişimsiz bir ortamda olduklarını gözler önüne serer nitelikte.
Baba polisteki ifadesine “Bir oğlum bir kızım var, kayınpederimin evinde oturuyoruz. Pandemiden önce Lise 3’te okuduğu sırada öğretmen çağırıp bize bir arkadaşı için ‘Ondan uzak dursun’ demişti” diyerek başlamış ve oğlunun ‘tuhaf halleri’ olduğunu söylemiş.
Baba Çelik şunları anlatmış sonra:
“Bilgisayarı şifreli olduğu için ne yaptığını, kiminle görüştüğünü kontrol edemiyorduk. Sonra bize okumayacağını söyledi. Ben de neden böyle düşünüyorsun dediğimde ‘okuyup büyük adam olacağım da, bilim adamı olacağım da ne olacak’ diyordu. Liseli sonra dışarıdan okuyup bitirdi.
1 Mart 2022 günü öğle saatlerinde Semih’in okul arkadaşı İkbal Uzuner’in annesi eşimi arayarak ‘Senin oğlun benim kızımın beynini yıkamış, beraber intihar edecekler’ demiş. Aynı gün akşam saatinde Semih’in sol göğüs bölgesinden kendini bıçaklayarak intihara teşebbüs ettiğini öğrendik.
Bu konuda Çocuk Şube’de ifade verdi. Olaydan ötürü Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’nde muayene oldu. Psikolojik ilaç tedavisi üzerine üç hafta bu hastanede yattı.”
Oğlunun bir süre sonra kasap olmak istediğini belirten baba Çelik “Rami Meydan’da bir iş yerinde çalışmaya başladı. Kasaplığı öğrendi. En son Bayrampaşa’da çalışıyordu. Dokuz ay kadar önce bıraktı. Evde altın birikimi vardı. İhtiyaçlarını bunları satarak karşılıyordu. İki yıldan beri uyuşturucu madde kullanıyordu. Davranış değişikliğinden, duygu durumu bozukluğundan tahmin edebiliyordum ama uyuşturucu maddeyi nereden nasıl temin ettiği hakkında bilgim yoktu” dedi.
Baba Çelik şunları söyledi:
“Bir yıl kadar önce Semih’in odasına girdiğimde çizdiği insan psikolojisini bozup korkutan, şeytana benzer kara kalem resimler gördüm. Bu resimlerin ne olduğunu sorduğumuzda bizlere ‘Anlamazsınız, düşünce yapılarımız değişik’ diyor, başka açıklama yapmıyordu.
Biz de üstüne gitmiyorduk. Semih yukarıda beyan ettiğim intihara teşebbüs olayından sonra İkbal Uzuner’den ayrıldı. Bir yıl kadar önce bıraktığı lisedeki sınıf arkadaşı Ayşenur Halil isimli kızla çıkmaya başladı.
Ayşenur pazartesi günleri ikametimize gelirdi. 12:00-17:00 arası Semih ile Ayşenur evde tek başlarına vakit geçirirlerdi. Dışarıda da buluşurlardı.”
Katil zanlısının ablası ve annesiyle birlikte ablasının üniversite kazandığı Ankara’ya gittiklerini anlatan baba Çelik “Annesi orada kaldı, Semih geldi. Bir hafta kadar evde ikimiz yaşadık. Ben işe gittiğimde Semih evde tek başına telefonuyla vakit geçiriyordu. Sadece ihtiyaçları için dışarı çıkıyordu. Hava almak için dışarı çıkmazdı. Olay günü yani 4 Ekim Cuma günü saat 05:30 sıralarında uyandım. Evden çıktım, sabah 10:44 sıralarında arayıp Semih’e ‘Oğlum işten dolayı ben bu akşam geç geleceğim’ dedim. Kendisi de ‘Ayşenur evde, gün içinde sakın gelmeyesin baba’ dedi. Ben dışarıda bulunduğum sırada eşim arayarak ‘Polisler evde, çabuk eve geç’ dedi. Ben de eve geldiğimde polislerden öğrendim” dedi.
“Gökyüzünde ne görüyorsun”
Sabah’tan Yunus Emre Kavak’ın aktardıklarına göre baba Çelik oğlunun intiharı düşündüğünü anlatarak şunları söyledi:
“Bundan üç yıl kadar önce Çapa Tıp Fakültesi’nde Doktor Semih’e psikolojik bir ilaç yazmıştı ama Semih doktorun yazdığı ilacı kullanmıyordu. Ara ara evde şarap, bira gibi alkol alırdı ama üç ay kadardır uyuşturucu kullanmıyordu. Çünkü uyuşturucu madde alacak parası yoktu. 2023 yılı Kış ayında Semih’in odasına girdiğimde penceresi açık ve odası buz gibiydi.
Ben de kendisine ‘Hayırdır ne yapıyorsun’ diyerek penceresini kapatmak isterken yanıma gelerek ‘Hayır, kapatma camı’ diyerek eliyle gökyüzünü işaret ederek ‘Bak bakalım ne görüyorsun’ dedi. Ben de karanlık bir şey görmüyorum dedim. Kendisi de bana ‘Sen benim gördüğümü göremiyorsun’ dedi.
‘Baba gideceğim yerde mutlu olacağımı bilsen üzülür müsün?’ dedi. Ben de kendisine ‘Rabbimiz canı ben verdim, ben alırım, intihar günahtır diyor’ dedim. ‘Hayır, öyle bir şey yok. Saçma sapan onlar, sen beni anlayamazsın’ dedi.
Ben kendisine oğlum önünde bir hayat var dedim. ‘O kadar uzun yaşamayacağım, ben o günleri görmem’ dedi. Devamlı bize ‘Bu hayat boş’ diyordu. Semih sadece Ayşenur ile görüşüyordu. Görüştüğü başka arkadaşı olup olmadığını bilmiyorum.”
Oğlunun kasaplıktan edindiği et kesme aletlerini odasında tuttuğunu kaydeden baba “Ben bu aletleri almak istediğimde aşırı sinirlenerek ‘Sakın dokunma, onlar benim’ dedi. Ben de üstüne gidersem kendisine zarar veririm diye korktuğumdan ‘Tamam’ dedim. Eşimden öğrendiğim kadarıyla olay günü 11:00 sıralarında telefon üzerinden görüntülü Semih’i aramış, Semih ve evde yanında bulunan kız arkadaşı Ayşenur ile görüşmüş. Herhangi bir sorun yokmuş” ifadelerini kullandı.
“Kıyameti kopardı”
Baba Çelik son olarak şunları anlattı:
“Eşim Semih’in 16 yaşından itibaren, pandemide eve kapanması ile ‘Tanrı bizi niye yarattı, madem öleceğimizi biliyordu, niye yarattı’ gibi varoluşa dair sorular sorduğunu bana söylemişti. Semih hakkında okul öğretmenleri zeki bir çocuk olduğunu söylerdi, hatta lisede rehber öğretmeni ‘Bu çocuk yazılım üzerine yetenekli, bilgisayar alırsanız bu konuda kendisini geliştirebilir’ dedi. Semih’e ‘O bilgisayarı incelemeye götüreceğim’ dediğimde kıyameti kopardı.
‘Eve kapanmayacağım’ diyerek ağlamaya başladı. Ben de üstüne gitmedim. Bu bilgisayar evimizde değil. Semih kasalı bilgisayarı parça parça internetten üç yıl önce sattı.
Semih’in bilgisayarda ya da telefonu ile hangi sitelere girdiği, kim ya da kimlerle irtibat kurduğu, beyninin kim ya da kimler tarafından yıkanmış olduğu hakkında bilgim yok.’
Katledilen İkbal’in babasının ifadesi
Semih Çelik tarafından öldürülen İkbal Uzuner’in babası Hasan Uzuner’in polisteki ifadesi de bu ailenin yaşadığı acının tüyler ürpertici boyutunu ortaya koyuyor.
Hasan Uzuner emniyette şöyle ifade verdi:
“Kızım liseyi Fatih’te okudu. Semih Çelik’le okulda tanışmışlar. Lise 3’üncü sınıfın ilk yarısında Semih kızımı rahatsız etmeye başladı. Uzun bir süre bu devam edince kızımın okulunu değiştirdim. Kızım bir süre Semih’le arkadaşlık etti, ancak yaşadığı rahatsızlık sebebiyle psikolojisi bozuldu. Onu psikoloğa gönderdim.
Kızım benden kedi istedi, kedi aldım. Kediyle ilgilenirken psikolojisi düzeldi. Son 1,5 yıldır gayet iyiydi, psikolojisi düzelmişti. Bizimle ilişkisi iyiydi. Semih Çelik’in annesinin de bizi arayıp ‘Oğlumun yeni bir kız arkadaşı var, çok mutlular, artık kızınızı rahatsız etmeyecek’ demesi üzerine daha da rahatlamıştık.
Kızım 1,5 yıldır Semih’le hiçbir şekilde iletişim kurmamıştı. Olay günü de eşim kızımı aramış, ancak telefonunu bir erkek açmış. ‘Merak etme kızın emin ellerde’ demiş. Eşim tekrar arayınca bu sefer başka bir erkek açmış ve telefonun surlardan aşağı düştüğünü söylemiş. Eşime yerini tarif edip ‘gelip telefonu alabilirsiniz’ demiş. Bunun üzerine ben de aradım kızımı. Telefonu açan erkek bana telefonu sadece annesine teslim edeceğini söyledi.
Ben babamı hastaneye götürmüştüm. Babamı bırakıp eşimle birlikte kızımın telefonunu almaya gittik. Telefonu evsiz biri bulmuş, telefonun surlardan düştüğünü söylemiş. Biz de belki kızımız surun üstündedir diye yukarı çıkmak istedik ancak teller olduğu için çıkamadık. Aşağı indikten sonra kalabalık bir grubun surlara baktığını gördük. Belki kızımız kalabalığın içindedir diye oraya doğru yürürken kızımın kafasını gördüm.”
Ayşenur’un arkadaşları eylemde
Medipol Üniversitesi Medya ve Güzel Sanatlar Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Ayşenur Halil için okul arkadaşları dün eylem düzenledi. Siyah kıyafetler giyen gençler, İkbal ve Ayşenur’un fotoğraflarını “Çocuğa ve kadına dokunma” yazılı pankartla birlikte okul binasına astı.
Okulun önündeki merdivenlerde oturan öğrenciler ellerinde “Birbirimize emanetiz,” “Adalet Sarayı değil adalet istiyoruz” yazılı dövizler taşıdı. Ayrıca “Susma sustukça sıra sana gelecek,” “Hak hukuk, adalet” sloganları atıldı.
Medipol Üniversitesi Ayşenur Halil’in vefatının ardından sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımda “Eyüpsultan’da canice bir olay sonucu hayatını kaybeden Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü 2. sınıf öğrencimiz Ayşenur Halil’in vefatı hepimizi derinden üzdü. Hayatının baharındaki öğrencimizi trajik bir şekilde kaybetmek, tüm Türkiye’yi olduğu gibi bizi de dehşete düşürdü. Değerli öğrencimize Allah’tan rahmet, başta ailesi olmak üzere öğrenci arkadaşlarına ve tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. Sevgili Ayşenur, seni daima özlemle ve sevgiyle hatırlayacağız” demişti.
Siyah giydiler
Türkiye’nin dört bir yanında üniversite öğrencileri İkbal Uzuner, Ayşenur Halil ve son zamanlardaki kadın cinayetlerine dikkat çekmek için siyah giyinme kararı aldı.
Bugün için alınan karara ülke genelinde üniversitelerden birçok öğrenci ve öğrenci kulüpleri destek verdi.