Türkiye son bir haftadır tutuklamalar, gözaltılar, polis operasyonlarıyla yaşıyor. Aynı anda o kadar çok şey oluyor ki bazı gelişmeleri takip etmek kolay değil. Örneğin son üç gündür HalkTV’nin başına gelenler.
Olay şu: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu pazartesi sabahı “çok önemli şeyler açıklayacağım” diyerek adı “Turpun büyüğü” olan bir basın toplantısı düzenledi.
İmamoğlu’nun söylediği şuydu: Hakkında siyasi yasak öngören bir dava daha vardı yedi yıldır devam eden. Bu davaya yeni bir bilirkişi raporu girmişti ve rapor olmayan şeylerden söz ediyordu. Raporu yazan savcılık tarafından CHP ile ilgili konularda hep tercih edilen bir bilirkişiydi, bu kişi art niyetliydi.
İmamoğlu başka sıfatlar da sıraladı, ama meselenin özünde bir bilirkişiyi adını da vererek ağır dille suçlaması yatıyordu.
Karşı görüş almak bu mesleğin gereği
HalkTV bir haber kanalı. Bu kanalda programcılık yapan Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan gayet doğal bir gazetecilik refleksiyle adı geçen o bilirkişinin telefonuna ulaştı ve onu aradı, görüş aldı. Bilirkişi telefonda görüşünü söyledi ama “Halk TV’de yayına çıkmak istemediğini” de belirtti. Bu konuşma yine gazetecilik refleksiyle HalkTV tarafından kayda alındı ve sonra bu kayıt yayınlandı, yani bilirkişinin ne dediğini izleyenler kendi sesinden de duydu.
Bu yayının hemen ertesinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yayında yer alan üç gazeteciyi, Barış Pehlivan, Serkan Asker ve Seda Selek’i onlar henüz kanaldan ayrılmamışken gözaltına aldırdı. Atılı suç “Kişi izni olmadan telefon konuşmasını kaydetmek ve yayınlamak”tı. Bu gerçekten de suç ama böyle gözaltı gerektiren bir suç değil.
HalkTV: Yanlış kişileri gözaltına aldınız
Daha ilginci şu: Kaydı yapanlar ve yayınlama kararı verenler de iki geceyi emniyette geçirmek zorunda kalan bu üç gazeteci değildi. Bunu dün HalkTV kendisi açıkladı, kaydı HalkTV program koordinatörü Kürşad Oğuz yapmış, kaydın yayınlanmasına ise kanalın genel yayın yönetmeni, yılların tecrübeli gazetecisi Suat Toktaş karar vermişti. Yani savcılık yanlış isimleri gözaltında tutuyordu.
HalkTV’nin yazılı açıklaması şöyleydi:
“Türkiye, pazartesi gününden bu yana bir gazetecilik faaliyetinin, yargı sopasıyla kriminalleştirilmesini konuşuyor. Gazetecilik yaptık, cevap hakkı kullandırdık, şimdi gazeteciliğe, Halk TV’ye bedel ödetilmeye çalışılıyor. Yapılmak istenenin farkındayız. Buna rağmen izleyicilerimize ve bize güvenen dostlarımıza, açıklama yapmayı sorumluluğumuzun gereği olarak gördük.
Peki o gün ne oldu? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun basın toplantısında dile getirdiği bilirkişiye, yerinde bir gazetecilik refleksi göstererek Halk TV ulaştı. Yani her gazetecinin, basın organının yapması gereken şeyi ilk ve o an sadece Halk TV yapmıştır. İmamoğlu’nun canlı yayınlanan açıklamasından sonra alenileşmiş dosyalar üzerinden suçlanan kişiye söz hakkı vermek, iddialara cevabını sormak ne zamandan beri suç oldu? Barış Pehlivan, zikredilen isme ulaşarak iddiaları sordu. Kendisini tanıtarak Halk TV’den aradığını söyledi, iddialara ne cevap vereceğini öğrenmek istedi. Halk TV’de yayına da davet etti. Nerede yaşadığını sordu, buluşmak istediğini belirtti. Konuşmanın ilerleyen bölümlerinde söz konusu isme yaşını sordu, haber kaynağı espriyle cevap verdi. Yani ortada zorla alınmış, yaratılmak istenen algının aksine gizli kapaklı yapılmış bir söyleşi yok. Tekrar edelim; tek amaç, kendisine suçlamalar yöneltilen bir isme cevap hakkı kullandırmak, gazetecilik deyimiyle “haberi ilerletmek”ti.
Söz konusu kişi suçlamaları kabul etmediğini, Ekrem İmamoğlu’nun doğru söylemediğini ifade etti. Bu bölümler de eksiksiz bir şekilde ekrana verildi. Amaç gazetecilik dışında bir şey olsaydı, bu bölümler rahatlıkla kesilip ekrana yansıtılmayabilirdi.
Üst üste sorular sorulmuş, haber kaynağı tamamına cevap vermiş, telefonu kapatmamış, “bunları yayınlamayın” dememiş. Arayanın bir gazeteci olduğu, üstelik kamuoyunda hayli tanınan bir gazeteci olduğu ortada. Barış Pehlivan’ın, hiç tanımadığı birini sohbet etmek için aramadığı ortada.
Bu görüşmeyi kaydeden Barış Pehlivan değil. O sırada birlikte bulunduğu Halk TV Program Koordinatörü Kürşad Oğuz’dur. O da bir gazetecilik refleksiyle kaynağın açıklamalarını kayıt altına almıştır. Bu planlanarak yapılmış bir kayıt değildir. Haber kaynağı arandığında, aranan kişinin doğru isim olduğu anlaşıldığında gazetecilik refleksi gereği kayıt başlatılmıştır.
Görüşmenin hemen ardından yine gazetecilik refleksiyle açıklamalar yayına verilmiştir. Yayınlanmasına karar veren Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’tır.
Gazetecilik saikiyle, cevap hakkı çerçevesinde bir yayın yapılmıştır. Haber çarpıtılmamıştır. Kaynağın sözleri kesilip biçilmemiş, söyledikleri olduğu gibi aktarılmıştır. Pek çok televizyon kanalının canlı yayınında ismi defalarca zikredilen kişinin artık kendisi haberdir, haber değeri vardır. Nitekim Halk TV yayınının başka yayın organlarınca alınıp kullanılması bunun bir göstergesidir. Yeni Şafak Gazetesi de haber değeri görmüş olmalı ki, aynı kişiyle konuşup ertesi gün basılı gazetede açıklamalarına yer vermiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı olarak canlı yayında yapılan açıklamalara bile soruşturma açılan bir hukuksuzluk ortamında, hukuk konuşmadığımızın farkındayız. Burada sorgulanacaksa cevap hakkı çerçevesinde yapılmış gazetecilik faaliyeti değil, hukuk zorlanarak Halk TV’ye ve programcılarına açılan soruşturmalar sorgulanmalıdır.
Bu kaydı yayınlanmak suçsa, Halk TV’ye linç kampanyası başlatmak ve yürütmek için Melih Gökçek ve AK Parti Tanıtım ve Medya Başkanı Hamza Dağ’ın aynı kaydı yayınladığını ve hala silmediklerini hatırlatmak isteriz. Aynı kayıt aynı gün Beyaz TV’de de yayınlanmış, üzerine yorumlar yapılmıştır. Bu kaydı yayınlamak Halk TV için suçsa Beyaz TV için suç olmayacak mıdır? Bize yasak olan, onlara yasal mıdır? Bu vesileyle Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek’in gözaltına alınmaları üzerine destek için arayan, mesaj atan, yayına katılan, akşamın bir saatinde soğuk havaya rağmen dayanışma göstermek için kanalına koşan izleyicilerimize minnettarlığımızı ifade etmek isteriz.”
Suat Toktaş ile Kürşad Oğuz gözaltına alınıyor
Bu açıklamadan sonra savcılık gözaltındaki Serhan Asker’le Seda Selek’i adli kontrol şartıyla salıverdi, onların yerine açıklamada adı geçen iki tecrübeli gazeteciyi, Kürşad Oğuz ve Suat Toktaş’ı gözaltına aldı.
Bu iki gazetecinin sorgusu da hızla yapıldı ve üç şüpheli, Barış Pehlivan, Kürşad Oğuz ve Suat Toktaş tutuklanmaları talebiyle mahkemeye çıkarıldı. Mahkeme Suat Toktaş’ı tutuklayıp hapse attı, Barış Pehlivan ve Kürşad Oğuz için adli kontrol kararı verdi.
Bu suçun cezası ne?
Burada gazetecilerin mesleklerinin en temel ve gerekli şartlarından birini yerine getirdikleri için günlerce gözaltında kalmalarına, bir gazetecinin tutuklanmasına neden olan suç “Haberleşmenin gizliliğini ihlal” suçu aslında. Burada bu ihlalin olup olmadığı tartışma götürür, ama olduğu varsayılsa bile suçun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis.
Suç, eğer varsa çoktan işlenmiş ve karartılacak bir delil veya şüphelinin kaçma şüphesi de yok. Çünkü şüpheli bir yerde savcılığa kendini ihbar etmiş durumda zaten. Ama buna rağmen mahkemenin tutuklama kararı vermesi pek çok hukukçuya göre “Cezanın peşin kesilmesi, yargılamanın arkadan gelmesi.”
Peki tutuklanan Suat Toktaş kim?
Gazeteciliğe 1988’de Günaydın gazetesinin Ankara bürosunda muhabirlikle başlayan Suat Toktaş HBB, Star, Kanal D, ATV ve BRT gibi kanallarda muhabirlik ve editörlük yaptı.
CNN Türk, Habertürk televizyonlarında çalışan ve haber merkezinin başında görev yapan Toktaş Haber Global kanalını kurdu ve ardından Halk TV Genel Yayın Yönetmeni oldu.
Pehlivan adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasının ardından Suat Toktaş’ın tutuklanmasıyla ilgili “Bize gazeteciliği öğreten üstatlarımızdan biri” dedi.