AK Parti’nin sokaklarda yaşayan köpekleri barınaklarda toplama, sahiplenen olmaması durumunda ‘ötanazi’ adı altında belediyelere öldürme yükümlülüğü verdiği yasa teklifine ilişkin tartışmalar sürerken Bursa’dan gelen haber hem içleri ısıttı hem de durumun ciddiyeti nedeniyle endişeyi büyüttü.
Kentte bir kereste fabrikasında çıkan yangın rüzgarın da etkisiyle kısa sürede büyüdü. Alevler Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan (AFAD) il, ilçe itfaiye ekiplerine dek yüzlerce kişinin çalışmasıyla bir buçuk saatte ancak söndürülebildi. Dumandan etkilenen iki itfaiye eri sağlıkçılar tarafından ayakta tedavi edildi.
Ancak zarar insanlarla sınırlı değildi. İtfaiyeciler bölgeyi terk etmeye hazırlanırken yerde baygın yatan köpeği fark ettiler. Hemen müdahale ettiler. Önce ayılttılar, sonra teneffüs cihazıyla temiz hava verdiler. Kendine gelince de su içirdiler, yüzünü yıkadılar.
Köpek ayılmıştı ayılmasına ama yine de bir şeylerin ters gittiği aşikardı. Onu orada öylece bırakmak içlerine sinmedi. İtfaiye aracıyla Yıldırım Belediyesi Sahipsiz Hayvanlar Rehabilitasyon ve Bakımevi’ne götürüp tedavi görmesini sağladılar.
Yani herkes fabrika yangınında ölümle burun buruna gelen dört ayaklı dost için seferber olmuştu.
Çip kontrolünde adının Tokyo olduğu belirlenen iki yaşındaki Pitbull melezi köpeğin dumandan yoğun etkilenmesi nedeniyle atakları ve kasılmaları vardı. Veteriner hekimler hemen yoğun oksijen terapisine başladı. Hayati riski söz konusuydu:
“Yaşanan olaydan dolayı hayvanın beyninde yüksek ihtimalle kalıcı hasar oluşabilir. Bu hasarın yüzdesini gözlem altında tutup ona göre tedaviye devam edeceğiz. Şu an bilinci açık ama bize anlamlı tepkiler göstermiyor.”
Haberin bu kısmı biraz ‘kişisel’ olacak, çünkü bu olay Demirören Haber Ajansı (DHA) tarafından abonelerine ilk servis edildiğinde üstünden iki gün geçmişti ve biz duyduğumuz andan itibaren “Acaba ne oldu,” “Durumu nasıl?” diye sorup duruyorduk.
Vakit kaybetmeden rehabilitasyon merkezini aradık. Son durumu Yıldırım Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Mehmet Altuntaş’la konuştuk ve bize tedavi ilerledikçe köpeğin sağlık durumunun iyiye gittiğini anlattı:
“Kesinlikle hayati riski kalmadı. İlk geldiği günün çok ilerisindeyiz.”
Kimliğinin çipi olduğu için tespit edilmesi de soru işareti yaratmıştı. “Tokyo’nun bir sahibi var mı, yoksa sokağa terk edilmiş yüzlerce candan biri mi?” diye sorduk.
İyi haber, köpeğin sahibi bugün itibariyle arkadaşını evine geri götürmeye gelmiş. Tedavisine de kendisi devam edecekmiş.
Evet Tokyo sahipsiz bir sokak köpeği değildi, ancak Bursa’daki itfaiyeciler onu yerde baygın yatarken gördüklerinde, hayatını kurtarmak için ellerinden geleni yaparken bunu bilmiyorlardı.
Şimdi gelelim günlerdir tartışılan asıl meseleye, yani barınağa (yeni adıyla bakımevi) kapatılmaları planlanan ve sahiplenilmemeleri durumunda ötanaziyle karşı karşıya gelme ihtimali olanlara.
Mevcut yasa sokak hayvanları için ‘yakala – kısırlaştır – sal’ yöntemini benimsemişti. Yıllardır uygulanan bu yasayla belediyeler sokak hayvanlarını önce yakalıyor, temel aşılarını yapıp kısırlaştırıyor, kulaklarına küpe takıp yakaladığı yere geri bırakıyordu.
Yeni teklif kanunlaştığında bu uygulama tamamen ortadan kalkacak. AK Parti ile ittifak ortağı MHP’nin hem komisyonda, hem Genel Kurul’da kabul için yeterli oy çoğunluğu var.
Son haliyle uygulamada ‘yakala – kısırlaştır’ yöntemi kalıyor. Ancak belediyeler bu hayvanları sokağa geri salamıyor. Barınakta tutmaya devam edecek ve mümkün olursa sahiplendirmeye çalışacaklar. ‘Risk’ görülmesi halindeyse öldürebilecekler:
- Bakımevine alınan hayvanlardan saldırgan olan, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara yerel yönetimlerce ötanazi yapılacak. Ancak sahipsiz hayvan popülasyonunun kamu güvenliği açısından tehlike oluşturması veya hayvandan hayvana ya da hayvandan insana bulaşan hastalıkların görülmesine, su kaynaklarının, yaban hayatının ve biyolojik çeşitliliğin zarara uğramamasına sebebiyet vermesi halinde belediyeler ötanazi yapabilecek.
Sağlıklı hayvanlara ötanazinin de yolu açılıyor
- Hayvanları Koruma Yasası’nda yer alan, ‘tıbbi gerekçeler hariç hayvanlara ya da onların ana karnındaki yavrularına veya havyar üretimi hariç, yumurtalarına zarar verebilecek suni müdahaleler yapma, yabancı madde verme’ yasağı da kaldırılıyor. Böylece hayvan popülasyonunu azaltmak için sağlıklı hayvanlara da ‘ötanazi’ yolu açılıyor.
- Bakımevlerine alınan hayvanlar Tarım ve Orman Bakanlığı veri sistemine kaydedilecek, rehabilite edilenler sahiplendirilinceye kadar hayvan bakımevlerinde barındırılacak.”
Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) uygulamalara hiçbir sınırın getirilmediğini ve yorum farkına bağlı olarak suistimaller olabileceğine dikkat çekiyor.
“Belediyelere 2028 yılına kadar hayvan bakımevi kurma zorunluluğu getirirken bu süreçte toplanan hayvanların ne olacağına ilişkin açık noktalar bulunduğu, ‘kuduz şüphesi’, ‘saldırgan hayvan’ gibi geniş anlam taşıyan ifadelerin bilime ve kanun yapma tekniğine de aykırı olduğu, bu haliyle kanunlaşırsa sorunun çözümüne hiçbir katkı sağlamayacağı gibi ekosistemin zarar göreceği, yeni toplum sağlığı sorunlarına neden olacağı, toplum vicdanında onarılamayacak zararlar oluşturacağı, hayvanların sokaklarda olmaması gerektiğini savunan vatandaşlarımızın bile bu yöntemle ilgili memnun olmayacağı sonuçlar doğuracağı düşüncesindeyiz.
Diğer taraftan meslek adımızın (veteriner hekim) bile birçok defa hatalı (Veteriner) yazılmasının taslağın oldukça özensiz hazırlandığını bize düşündürüyor.”
Bu haliyle teklifin yanında olmayacaklarını, yaşatmanın temel alındığı çözümlerin mümkün olduğunu ve inisiyatif almaya hazır olduklarını yineliyorlar.
Neden kısırlaştırma tercih edilmeli?
Bu genel duyuru dışında “Neden kısırlaştırma tercih edilmeli” diye de soruyoruz. Basın danışmanı Sedef Hızlı bizi detaylıca bilgilendiriyor:
“Dünyada sokak hayvanlarının toplu itlafıyla hemen ve kesin sonuç alındığı bir örnek yok. Bilakis toplu öldürmelerde bölgedeki yiyecek varlığı nedeniyle yakın çevrelerden başka hayvanların geldiği (vakum etkisi) böylece bir kısır döngü oluştuğu, sayının yüksek olduğu yerlerde bu nedenle öldürmenin bir azaltma yöntemi olarak kullanılamayacağı bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.
Öldürmeyi seçen ülkeleri incelediğimizde genellikle bu uygulamayı 50-60 yıl önce kısırlaştırma tekniklerinin gelişmediği, teknolojik imkanların ve veteriner hekimliği hizmetlerinin gelişmediği zamanlarda yaptıklarını görüyoruz.
Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü Kara Hayvanları Sağlık Kodu yayınındaki ‘Köpek Popülasyon Yönetimi’ bölümünde “Köpeklerin toplu olarak itlaf edilmesinin etkisiz olduğu ve ters etki yaratabileceği dikkate alındığında, popülasyonunun boyutunun azaltılması, kuduz yaygınlığının azaltılmasında etkili bir yol değildir. DPM (Köpek Popülasyon Yönetimi), popülasyon değişimini azaltarak kuduz kontrolüne katkıda bulunabilir, dolayısıyla aşılanmış bir köpek popülasyonunda sürü bağışıklığının korunmasını destekleyebilir” denerek sahipsiz köpeklerin itlaf edilmelerine geniş ölçüde karşı çıkılıyor.”
Bu alanda özellikle son yıllarda dünyanın farklı bölgelerinde yapılan çalışmalarda da benzer sonuçlar olduğunu anlatıyor, Lauren M. Smith, Sabine Hartmann, Alexandru M. Munteanu, Paolo Dalla Villa, Rupert J. Quinnell, ve Lisa M. Collins’in 2019’da yaptıkları çalışmaya değiniyor:
“Bu incelemede kısırlaştırma ve geri bırakma yönteminin sokak köpekleri nüfusunu azaltmada en etkili yöntem olduğunu ortaya kondu. Bu çalışma kısırlaştırmanın köpek popülasyonunu azaltmada büyük etkiye sahip olduğunu ve ötanaziden daha sürdürülebilir olduğunu gösteriyor. Özellikle kısırlaştırmanın köpek popülasyonunun uzun vadede kontrol altında tutulmasında en etkili yöntem olduğunu belirtiyorlar.”
Özet: Komisyondaki ilk toplantıda kim, ne dedi?
Teklifin komisyondaki görüşmelerine dün itibariyle başlandı. İlk toplantı tam 18 saat sürdü. Şimdiye kadar üç madde kabul edildi. Bakımevlerinin tanımı baştan yapıldı.
Ayrıca Hayvan Hakları Kanunu’nda yer alan “Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir” ifadesi yürürlükten kaldırılıyor.
Burada söz alan Türk Veteriner Hekimleri Birliği Başkanı Murat Arslan kanun teklifinin endişe verici olduğunu ve yapılacak hataların günahını hayvanların çekeceğini söyledi.
Sürekli olarak “İtlaf mı, kısırlaştırma mı” diye konuşulduğunu, dünyadaki hiçbir tartışmada bunların tek başına önerilmediğini kaydeden Arslan somut şekilde şu bilgileri verdi:
“Eğer ortam hazırlanırsa bir veteriner hekim bugün günde 10 kısırlaştırma operasyonu yapabilir. 2016’da yapılan bir araştırmaya göre itlaf 20 yıl içinde popülasyonu sadece yüzde 13 azaltıyor. 2024 yılına ait bir çalışma da kısırlaştırmanın yüzde 78 popülasyonu başarı sağladığı belirtiliyor. Kuduz aşısıyla ilgili değerlendirme de çok doğru değil. İtlafın ya da diğer önlemlerin kuduzu azalttığına dair bir belge yok. Kısırlaştırma popülasyonu belli oranda azaltabilir, ama itlafın buna bir etkisi yok. Burada yanıltıcı bilgiler var. Konuştuğumuz taslakta Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün 2023’te yayınlanan raporunda verdiği sayılar üstünden kısırlaştırmanın etkisiz olduğu temel gerekçe olarak gösterilmiş.
‘İtlafı seçersek kat kat fazlasını tekrar yaşayacağız’
Taslakta bahsedilen dört milyon hayvanın yarısı doğal olarak dişidir. Bu iki milyon dişinin bir milyonu zaten kısırlaştırılmış durumda. Ya bir buçuk milyon hayvanı kısırlaştıracağız ya da dört milyon hayvanı kademeli olarak öldürmek zorunda kalacağız. Eğer itlafı seçersek, emin olun şu an yaşadığımızın kat kat fazlasını tekrar yaşayacağız.”
‘Barınaklar yetersiz’
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal barınakların yetersizliğine dikkati çekerek “Rehabilite edilsin veya edilmesin, gelinen noktada yeteri kadar barınak olmadığını hepimiz biliyoruz. Hayvan sayısı azken yeteri kadar barınak yapılmadı, bundan sonra tüm hayvanları nasıl toplayacaksınız? Yeni barınaklar açarak bütün hayvanları toplamanız mümkün değil. Dolayısıyla açılacak barınaklar ölüm kampı olacak” dedi.
DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ferit Şenyaşar Türkiye’deki barınakların kapasitesinin 105 bin olduğunu, sayısı dört milyona ulaştığı söylenen sahipsiz hayvan sayısının barınaklarda tutulmasının mümkün olmadığını söyledi.
Kediler gündemde değilmiş
Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil teklifle kedilerin de sahipsiz hayvanlar kategorisine alındığını belirterek “Siz bu kedilerden ne istiyorsunuz? Dört milyon sahipsiz hayvanı barınaklara alacağınızı ifade ediyorsunuz, Bunu nasıl yapacaksınız” sorusunu yöneltti.
Teklif sahibi AK Parti Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ise “Resmi rakamlara göre yaklaşık 1 milyon 410 bin 858 kediye çip takılmış durumda. Biz kanun gerekçesinde zarar veren hayvanlarla ilgili düzenleme yapıyoruz. Kediler zarar vermediği için şu an gündemde değil” dedi.
‘Barınaklar hayvanların yaşam kalitesini düşürüyor’
Saadet Partisi Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç hükümetin sahipsiz hayvanlar konusunda başarısız olduğunu ve çareyi barınaklarda aradığını, sorumluluğu ise yerel yönetimlere bıraktığını anlattı. Kılıç “Barınaklar sahipsiz hayvanlar için çözüm olmakta çok yetersizdir. Bu barınaklar hayvanların yaşam kalitesini düşüren ve zaman zaman işkence haline gelen yerler” diye konuştu.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer yasa teklifinin toplanan hayvanların imha edilmesine yol açacağını savunarak bunun ‘doğaya, insana ve yaşama saygısızlık’ olduğunu, teklifin geri çekilmesi gerektiğini söyledi.
Belediye başkanlarına hapis cezası verilebilecek
Öte yandan teklifteki açık hükme rağmen ‘yükümlülüklerini’ ihmal eden, gereğini yapmayan, bundan dolayı sorunun büyümesine, sahipsiz köpek popülasyonunun artmasına yol açan belediye başkanları, meclis üyeleri ve idari görevlileri için altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
Sahipli hayvanını sokağa terk edenlere verilen idari para cezaları artırılırken bakım evlerindeki hayvanları başka bir yere bırakan belediyelere de yaptırım uygulanacak. Hayvanını sokağa terk edenlere 60 bin lira, barındırılan hayvanı sokağa terk eden belediyelere de hayvan başına 50 bin lira idari para cezası verilecek.
Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 25 bini aşan belediyeler, sahipsiz veya güçten düşmüş ya da ‘tehlike arz eden’ hayvanların korunması ve sahiplendirilinceye kadar bakımının yapılması ile rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla hayvan bakımevleri kuracak.
Belirtilen hayvanlar ilgili belediyeler tarafından hayvan bakımevine götürülecek. Hayvan bakımevi kurma zorunluluğu olmayan belediyeler ile il özel idareleri sorumluluk alanındaki bu hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürecek.
Bu belediyeler 31 Aralık 2028’e kadar belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla ve mevcut bakımevlerinin koşullarını iyileştirmekle yükümlü olacak.
CHP’li belediyeler yasaya uymayacak
Bu arada ana muhalefet parti kararı alarak bu teklif yasalaşsa dahi kendi yönetimlerindeki belediyelerde ötanazi maddesine uymayacaklarını duyurdu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yücel Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısından sonra şu açıklamayı yaptı:
“Sahipsiz sokak hayvanlarına yönelik ‘ötanazi’ uygulamasını CHP’li hiçbir belediye kabul etmeyecek ve uygulamayacaktır. Sokak hayvanlarının yaşam hakkını sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.
‘Elimizi kana bulamayacağız’
Öte yandan ‘ötanazi’ uygulamasını yerel yönetimlerin üstüne yıkma çabalarından da anlıyoruz ki CHP’li belediyelerin çokluğunu fırsata çevirmeyi planlıyorlar. Akılları sıra elimizi kana bulayacaklarını zannediyorlar. Avuçlarını yalarlar. Bizi kendileriyle karıştırmasınlar.”
Sonuçları itibariyle kendilerinin de büyük sürpriz olarak karşıladığı yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkan CHP’de şu an aralarında İstanbul, Ankara, Bursa ve Antalya gibi 14 büyükşehir ile birlikte toplam 411 belediye var.