Şef Ebru Baybara Demir, 75 gündür deprem bölgesinde yürüttüğü gönüllü mutfağına uzanan hikayesini Hürriyet’ten Yasemin Salih’e anlattı.
Haberde, Demir’e ödül getiren projeden “Mardin’e gidenler bilir. Cercis Murat Konağı’ndan müthiş eğlenen, tepsilerin birinin konulup birinin kalktığı sofralarda coşan kalabalıkların sesi yayılır sokaklara… İçeri girip baktığınızda emekçi kadınları görürsünüz. Çünkü orada sosyal gastronominin en iyi örneklerinden biri yaşatılır. Konaktaki restoran ve iş modelinde Mardin kökenli ama İstanbul’da doğup büyümüş eski bir turizmci olan Ebru Baybara Demir’in imzası var. Aslında burası onun yıllar sonra yeniden köklerine dönüşünün simgesi gibi. Birleşmiş Milletler’in Demir’i ‘Dünyanın En İyi 10 Sosyal Gastronomi Şefi’ arasında göstermesinin nedeni ise sadece kentteki kadınları evlerinden çıkarıp gastronomiye dahil etmesi değil; ata buğdayından atıl gıda ürünlerinin dönüşümüne kadar uzanan çok sayıda sürdürülebilir proje onun başının altından çıktı” sözleriyle bahsediliyor.
Deprem olduğunda Ebru Baybara Demir, toplantı için geldiği İstanbul’daymış. Gönüllülerin mutfağının kendiliğinden geliştiğini söyleyen Demir, “Sabah Mardin’e dönecektim. Sabah 5’te eşim aradı, ‘Ebru çok büyük bir deprem oldu’ dedi. Böyle bir anda önce ailenizin yanında olmak istiyorsunuz. Ben de refleks olarak önce Mardin bileti aradım ama bulamadım. Ne yaparım diye düşünürken Adana Ceyhan Belediye Başkanı Hülya (Erdem) beni aradı. ‘Desteğe ihtiyacımız var’ dedi. O geceki son Adana biletini ben aldım. Adanalı olup akrabalarını depremde kaybeden bir arkadaşımı başsağlığı için aradım. ‘Osmaniye’ye gel, burası çok kötü’ dedi. Hemen Osmaniye’deki KYK yurtlarının uygun olup olmadığını sormamız, Türkiye genelinde şefleri organize etmemiz çok kısa sürdü. Akşam 8’de başladık, sabaha kadar 25 bin kap Yemek yaptık. İnsanlar oraya sığınmaya başladı. Hemen bir ekip koordinasyonu oluşturduk. Kahramanmaraş’tan çağrı geldi. Osmaniye’yi şef Yiğit Mirzaoğlu’na devredip yola çıktık” dedi.
Kahramanmaraş’ta Mehmet Yalçınkaya
Ebru Baybara Demir ve ekibi Kahramanmaraş’a ulaştığında Osmaniye’dekinden büyük boyutta bir ihtiyacın onları beklediğini belirtti. Demir, “Orada boyut farklıydı. Avşar kız yurduna gittik. 600 kişi aynı anda konaklıyordu. Burada günlük ürettiğimiz porsiyon 100 bin oldu. Üç mutfak ekibi çalıştı aynı anda. Çorba, karbonhidrat ve sıcak yemek ekiplerini ayırdık. Müthiş kalabalık bir gönüllü mutfağıydı. 17 TIR malzeme gelmişti. Şef Mehmet Yalçınkaya bize katıldı, oradaki sistemi kurmuştuk. İskenderun’dan çağrı vardı. Mehmet Şef’e Maraş’ı teslim edip yola çıktık” dedi.
İskenderun’daki tablonun yemek üretiminin ötesinde bir ihtiyaç ortaya koyduğu vurgulayan Demir, buradaki çalışmanın farklı boyuta taşındığını söyledi:
“İskenderun’da bize devlet bir erkek öğrenci yurdunu tahsis etti. Yemek yapılacak ama her şey sıfır. Mardin’de başlattığımız ‘Topraktan Tabağa’ projesi, yerel üreticinin online satış yaptığı bir platformdu. Bu siteye İskenderun’daki ihtiyaçları koyduk. Ürün değil, ihtiyaç sattık, yani bağış aldık. Salgında üreticiye kazanç olan platforma bir ihtiyaç listesi koyduk. Bağışları faturalandırdık. Dört tedarik ekibi oluşturuldu. Adana, Kayseri, Diyarbakır ve Gaziantep lojistik merkezler oldu. Havuza 25 kilo pirinç ihtiyacı atılıyor kim yakındaysa oradan alınıyor. Şirketler de bağış yaptı. Şeflerin tedariklerini de biz yapmaya başladık. Adıyaman’da havalimanında kurulan mutfağın tedarikleri de buradan yapıldı. Bu fondan altı mutfak desteklendi. Yakında bağımsız denetçi tarafından rakamlar paylaşılacak.”
Gün 75 bin kişiye yemek çıkıyor
Gönüllü mutfağının depremle birlikte sosyal tuhla doğaçlama geliştiğini söyleyen Demir, çalışmaları şöyle anlattı:
“Çok büyük bir felaket yaşadık. Çok kötü şeyler gördüm. Yakınlarını kaybeden ama bizimle yemek yapan depremzedeler var. Ben 46 yaşında millet ne demekmiş onu anladım. Burada günde 75 bin kişilik yemek yapıyoruz. Şu anda 362 gönüllü var. Müthiş bir gönüllü devir daimi yaşanıyor. 12 milyon kap yemek yapılmış. Devlet bunların hesabını tutuyor. Devletle işbirliği yaparak ancak ilerliyorsunuz. Bu binayı Gençlik ve Spor Bakanlığı verdi. 28 depremzedeyi devlet desteğiyle işe aldık. Toplum yararına projeler kapsamında 9 ay için işe alındılar. Orta ölçekli yemek fabrikası haline geldik. Aşçı ordusu var, paketleme ordusu var. Günde bin gıda yardım paketi yapıyorlar. Günde 1.5 ton et, 1 ton sebze, 1 ton karbonhidrat pişiriliyor.”
Ebru Baybara Demir’in sosyal medya paylaşımlarına da yansıyan büyük bir enerji var gönüllü mutfağında. Demir bu enerjiyi şöyle anlattı:
“Burada şartlar zor. Yerde 360 kişiyle yatıp uyumak durumundasınız. Üç vardiya çalışıyorsunuz. Gelen insanlara yemek veriyorsunuz. Zaten acı büyük. Buradaki ruhu yansıtmak istiyorum. Öyle gönüllüler var ki, normal hayatındaki kimliği, kartviziti mutfaktan içeri girmiyor. Burada ortak amaç için minimum koşullarda maksimum işler oluşturuluyor. Genel müdürmüş, gelip çorbacı oldu. Sinema oyuncusuymuş patates doğradı. Yan yana yatıyorlar. Günde 22 kazan pilav yapan var. Alman, Amerikalı pilav yaptı, Nepal’den gelen arkadaşımız var, bir ay kaldı. İngiltere, Fransa, Kanada’dan gelen oldu. Bu insanlar tarifleri bilmiyor ama biz sistemi buna göre kurduk. Yüzlerce yemeğin tarifini hazırladık. Her grup hangi ölçüyle ne yapacağını biliyor. Günde iki ton soğan alıyoruz.”
Dev bayram sofrası kurulacak
Gönüllü mutfağı şimdi bayrama hazırlanıyor. “Biz bu işi bayramda bitirecektik ama devamını getirmemizi istediler. Şu andaki plan mayıs sonuna kadar kalmak. Bu bir STK-devlet işbirliğinin hikâyesi aslında. Birlikte hareket ediyoruz. Şimdi bayramda bu güzel işbirliği 700 kişilik bir bayram sofrası kuracak” diyen Demir, şöyle devam etti: “Hepimizin özlediği dayanışmayı burada gördük. Atatürk’ün güvendiği millet buymuş, bunu 46 yaşında ben bu acıyla öğrendim. Her konuyu çözebiliriz. Bu ülkenin sahibi biziz. Her aktif vatandaş bunu görev bilip buraya gelmeli.”