Türkiye’nin çocuk nüfusu 22 milyon 206 bin 34. Bunların yüzde 21,1’i ise çocuk işçi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre çocuk işçiler yüzde 45,5 oranla en çok hizmet sektöründe çalışıyor. Hizmet sektöründen sonra ise sırada yüzde 30,8 ile tarım ve yüzde 23,7 ile sanayi sektörü var. Maalesef bu çocuklar ölümle burun buruna çalışmak zorunda kalıyor. Okulların tatil olmasıyla inşaatlarda, sanayilerde ve tarlalarda daha çok görmeye başladığımız çocuklardan ölüm haberleri geliyor.
TÜİK ortalama olarak 700-800 bin civarında çocuk işçinin çalıştığını söylese de hangi yaş grubundakileri, hangi kapsama aldıkları belirsiz. Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) bünyesinde çalışan çocukların çocuk işçiden sayılıp sayılmadığı da belirsiz olan bir başka konu.
Çocuk işçiliği ve çocuk işçi ölümleri Türkiye’nin somut bir problemi. 2024 yılının ilk altı ayında tarlada, sanayide, inşaatta ölen çocuk sayısı 33.
Bu kayıplar yalnızca bir sayıdan ibaret değil. Hepsinin ayrı bir hikayesi var. Her ne kadar farklı hayatlara sahip olsalar da aynı kaderi paylaşıyorlar. Yalnızca bu hafta hayatını kaybeden üç farklı çocuk var, üç farklı hikaye…
İlk haber Ankara’dan gelmişti. 15 yaşındaki Eren Alperen Kocayavuz çalıştığı inşaatta asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetti. Sonra Kayseri’den 17 yaşındaki Samet Ceyran’ın ölüm haberi geldi. Ölüm şekli bile aynıydı. O da çalıştığı inşaatta metrelerce yükseklikten asansör boşluğuna düştü. Ve son olarak Konya’dan Eren Dağ’ın haberi geldi.
Eren 16 yaşındaydı. MESEM öğrencilerindendi. 30 Temmuz’da 20.00 sularında çalıştığı sondaj firmasıyla Akören’e gitti. Burada bir tarlada kuyu açmak için sondaj çalışması yapılırken elektrik akımına kapıldı. Olaydan hemen sonra müdahale edilse de Eren olay yerinde hayatını kaybetti.
Eren’in kaybı bir kez daha MESEM uygulamasının güvenirliliğini ve gerekliliğini sorgulattı. Daha önceki çocuk işçi ölümlerinde de konuşulan ihmal iddiaları bir kez daha gündeme geldi.
Çocuklar okul ikliminden uzaklaşıyor
MESEM uygulamasının teoride bir mesleki eğitim uygulaması olsa da pratikte bundan çok uzak olduğunu söyleyen Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Kemal Irmak MESEM’li çocukların karşı karşıya kaldıkları zorluklardan bahsetti.
MESEM uygulaması çocukları okul ikliminden uzaklaştırmaya sebep olan başlı başına yanlış bir uygulamadır. Devlet çocuk işçiliği yasaklamalıyken tam tersi bir uygulama var. Çocuk işçiliği ve çocuk sömürüsü MESEM gibi uygulamalarla meşrulaşıyor.
Çocukların bir gün okula gidip dört gün pratik eğitimine gittiği bu sistemde çocuklar okul kültüründen giderek uzaklaşıyor. Okul saatleri dışında çalışmaması gereken çocukların mesai saatleri belli değil. Çok uzun çalışma saatleri var. Bunun yanında çalışma ortamlarında uğradıkları zorbalık da apayrı bir problem.
Irmak teoride işsizliği azaltmak için ortaya çıkmış olan bu sistemin işsizliği azaltmaya dair de hiçbir katkısı olmadığını ifade ediyor.
Çocuklar tamamen patron inisiyatifine bırakılmış durumda
İSİG Meclis Gönüllüsü Zafer Güzey de Kemal Irmak ile benzer düşünüyor. MESEM uygulamasının bir meslek öğretim eğitimi ya da staj programı olmadığından tamamen çocuk işçi çalıştırmak üzerine kurulmuş bir sistem olduğundan bahsediyor.
“Bu programın amacı çocuklara iş öğretmek, geleceklerini güvence altına almak ya da eğitimlerine destek olmak değil. Herhangi bir gelecek kazandırma çabası yok. Bu uygulama patronların İŞ-KUR ve MEB iş birliği ile ortaya çıkardığı, patronların çıkarlarını gözeten baştan yanlış bir uygulama.”
Güzey çocukların tamamen patron inisiyatifine bırakıldığını ve sistem kurbanı olduklarını söyledi.
‘Çocuklar oynamadan büyüyorlar’
Mersin Büyükşehir Belediyesi Sosyal Politikalar Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo çocuk yoksulluğuna dikkat çekiyor ve sosyal dışlanmadan bahsediyor:
“Asgari ücretin yani açlık sınırının altında çalışan, yoksulluk sınırının altında yaşan milyonlarca insan var. Artık çalıştığı halde temel beslenme, bakım, barınma, sağlık, ulaşım giderlerini karşılayamıyorlar. Bu durumdan da en çok çocuklar etkileniyor.
Bu yoksulluk aynı zamanda sosyal dışlanmayı da beraberinde getiriyor. Bu dışlanma aslında yoksulluğun görünmeyen boyutu olduğu gibi önüne geçilmesi gerekilen temel sorunlardan biri. Çünkü çocuk işçiliğinin artması aynı zamanda okul dışında kalan çocuk sayısının da arttığının bir göstergesi. Kültürel hayattan uzakta sadece temel giderlere odaklanmış bir hayat yaşıyorlar. Çocuklar oynamadan büyüyorlar.”
Çocuk işçiliğinin teoride yasak olduğunu ama hiçbir yaptırım uygulanmadığını söyleyen Foggo “Bir çocuk işçi ordusu yaratıldı sermayeyi zenginleştiren sanayide , inşaatta, marketlerde , tarlalarda çalışan milyonlarca çocuk var. Ailelerin çocuklarına bakamadığı için Sosyal ve Ekonomik Destek (SED)’e başvuruları 2020 yılında 129 bin 422 iken, 2022’de 157 bin 248’e, 2023’te ise 170 bine kadar ulaştı. Bu çocuklarda yarın çocuk işçi oranına katılacak” dedi.