Gezi Parkı davasından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Kavala, tutukluluğunun yedinci yılında mektup yazdı. Kavala Gezi Parkı'nın park olarak kalabilmesinin kendi için bir teselli olduğunu söyledi.

Gezi Parkı 2013 yılında Türkiye’nin en bilindik yeşil alanı haline geldi. Zaten biliniyordu aslında çünkü o park Türkiye’nin sembolü olan Taksim Meydanı’nın yanında ve bütün yapılaşma içindeki yeşil alan. Ancak o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan buraya Topçu Kışlası yapılacağını söyledi. Çevreciler de buna karşı çıktı, parka çadır kurdu. Sonrası Türkiye tarihinin en kitlesel eylemi olarak kayıtlara geçecekti.

Çevrecilere polis müdahale etti, çadırlar yakıldı, bunu görenler de desteğe gitti. Eylemler tüm Türkiye’ye yayıldı, çok sayıda insan gözaltına alındı. Eylemler bir süre sonra bastırıldı ama açılan davalar yıllarca sürdü. İş insanı Osman Kavala da 1 Kasım 2017 tarihinde TCK’nın 309. ve 312. maddelerinden tutuklandı. Yani Kavala cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüsle suçlanıyordu. Bu suçlama 15 Temmuz darbe girişimiyle alakalıydı. Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırma veya görevini engellemeye teşebbüs suçlamasıysa Gezi Parkı protestolarından dolayıydı.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat 2020’de, Kavala’nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatine, Kavala’nın tahliyesine hükmetti. Kavala ile birlikte, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay’ın beraatine karar verdi. Gezi davası, savcının itirazı üzerine istinaf mahkemesine gitti. İstanbul Başsavcılığı, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturmasını gerekçe göstererek yeni gözaltı kararı verdi. Birkaç ay önce tahliye edildiği dosyadan hakkında gözaltı kararı verilen Kavala, emniyete götürüldü ve çıkarıldığı savcılık tarafından yeniden tutuklandı. Kavala’nın, 2017’de de tutuklandığı, 11 Ekim 2019’da resen tahliye edildiği 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında, Barkey ile ilişkileri gerekçe gösterilerek tutuklandığı ortaya çıktı.

Yargılamalar sürerken Kavala 25 Nisan 2022’de açıklanan kararla “hükûmeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı, casusluk suçlamasından ise beraat etti.

Tutukluluğunun yedinci yılında bir mektup paylaşan 67 yaşındaki Kavala, bu süreçte yaşadığı yargılamaları eleştirdi. “AİHM 2019 yılında suç sayılan bir faaliyette bulunduğuma işaret eden bir delil olmadığına hükmetmişti. Gezi davası aynı nedenle beraatle sonuçlandıktan sonra yargı üzerinde siyasetin etkisi arttı. AİHM kararını uygulamamak ve beraat kararlarını bozmak için aleni biçimde yasalarla oynandı. Yasalardaki tanımlara aykırı biçimde bir casusluk suçlaması kurgulandı. Bu suçlama siyaseten de kullanıldı, insan haklarını ve “öteki” sayılanların hayatlarını değersiz gören düşman hukuku uygulamaları teşvik gördü. Böylece, hiçbir şiddet eylemiyle ilişkim olmadığı bilinmesine rağmen en ağır cezaya çarptırıldım, dört Gezi tutuklusu da aynı yaklaşımla 18 yıla mahkûm edildi” dedi.

Yargıtay’ın cezaları onamasının ardından yargı mensuplarının sakıncalı buldukları insanlara ceza verme yetkisine sahip olduklarına inandığını anladığını söyleyen Kavala, bunun suç olmadığını bildikleri halde yaptıklarını anlattı.

“Altmış yaşımdan sonra aktif biçimde yaşayabileceğim hayat diliminin büyük bölümünü cezaevinde geçirmiş oldum. Eşimle hayatı paylaşamadım, annemle, sevdiklerimle birlikte yaşayamadım. Yıllardır yürüttüğümüz, barış ve uzlaşma kültürüne katkı sağladığına inandığım sivil toplum çalışmalarını sürdürmem engellenmiş oldu” diyen Kavala, maruz kaldığı hukuksuzlukları paylaşmasının nedeninin kendini vatandaş olarak hissetmeyi sürdürmek için yaptığını söyledi.

“Hayatımın hatırlayabildiğim en erken döneminden itibaren ağaçları tanımama imkân veren, kamu mekânını başkalarıyla paylaşmayı öğrenmemi sağlayan Gezi Parkı’nın her yaştan ve sınıftan yurttaşlarımız tarafından kullanılan bir park olarak kalması benim için bir teselli kaynağı” diyen Kavala sözlerini şöyle noktaladı:

Ancak, bana asıl teselli verecek olan, ülkemde hukuk devleti yönünde gelişmeleri görmek olacak. Bunun olacağına ve gerçekten özgürlüğü teneffüs edebileceğime inanıyorum.”

AB’nin Türkiye raporu: Can Atalay, Osman Kavala çağrısı ve BRICS iması