Geçen yılın son günleri yaşanan sıradan bir polisiye olay, bugün Türkiye’de sansür tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.
Önce ‘sıradan’ olayı hatırlayalım:
Ünlü borsacı Nihat Özçelik ve 7 kişi hakkında 26 Aralık 2023 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosu tarafından gözaltı kararı verildi. Başsavcılık kararın “rüşvet”, “kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi”, “şantaj”, “yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs”, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma”, “resmi belgede sahtecilik” ve “görevi kötüye kullanma” gibi suçlar nedeniyle alındığını açıkladı. Savcılığın bu resmi açıklaması önce haber ajansaları tarafından, ardından da yüzlerce medya organı tarafından haberleştirildi.
Özçelik ve diğer şüpheliler gözaltına da alındı. Ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bütün bunlar sıradan polisiye ve adliye haberleri olarak yüzlerce medya organında yayınlandı.
Olay İstanbul’da geçiyor karar Sakarya’dan
Ama Nihat Özçelik kendisiyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsvacılığının gözaltı kararıyla ilgili yapılan haberlerin kişilik haklarına saldırı, şeref ve haysiyetini aşağılayıcı ifadeler içerdiği gerekçesiyle erişim engeli kararı aldırmak istedi. Fakat bunun için nedense İstanbul Adliyesine değil Sakarya Adliyesine başvurdu.
Avukatı aracılığıyla Sakarya 2. Sulh Ceza Hakimliğine başvuran Nihat Özçelik’in erişim engeli talebini mahkeme reddetti. Bu karar üzerine Nihat Özçelik Sakarya 1. Sulh Ceza Hakimliğine itiraz etti. İtirazı değerlendiren mahkeme 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin erişim engeli istenilen linklere verdiği ret talebini kaldırarak, içlerinde haber ajanslarının da olduğu yüzerlerce linkle erişim engeli kararı verdi.
İlgisiz yerlerden gelen erişim engeli kararları
Bu olay ne ilk ne son. Hatta internet medyası için bu çeşit erişim engelleme kararlarının rutin şeyler olduğunu söylemek bile mümkün. Siteler hemen hemen her zaman bu erişim engelleme kararlarından ancak bir mahkeme bu kararı aldıktan sonra haberdar olabiliyor. Ne savunma yapılabiliyor bu kararla ilgili ne de itiraz hakları her zaman kullanılabiliyor.
Çünkü bu erişim engelleme kararları çoğunlukla yayını yapan kuruluşun merkeziyle de, başvurucunun oturduğu yerle de ilgisi olmayan şehirlerden, adliyelerden alınıyor. Örneğin Erzincan Kemaliye’den gelen bir erişim engeli kararına Kemaliye’de o mahkeme nezdinde itiraz etmek lazım, çoğu zaman haber sitelerinin Kemaliye’de veya başka bir uzak adliyede avukat tutacak bir kaynağı olmuyor.
Geçmişte Bodrum’dan Bingöl’e, Van’dan Giresun’a Türkiye’nin dört bir yanından gelen böyle erişim engelleme kararları görüldü. Bu kararların bazılarında kısmen haklı gerekçeler olabiliyor ama bazen örneğin bir haberle ilgili kendisi gazeteciye demeç veren kişinin kendi demecine erişim engeli getirdiği vakalar da yaşandı. Veya son olayda olduğu gibi, sıradan bir polisiye olayda bizzat savcılık tarafından yapılmış ve durumu anlatan açıklamaya erişim engeli getiriliyor.
Avukat Kaya: Bu haber basın özgürlüğü kapsamında
Bu erişim engeli kararıyla ilgili 10Haber’e konuşan Avukat Pelin Pınar Kaya “Ülkemizde maalesef sık sık bu gibi erişim engelleme kararları ile karşı karşıya kalır olduk. Ancak bu kararlar hakkında ciddi hukuki yanlışlıklar olduğu da hukuk çevrelerince düşünülmektedir. Çünkü toplumu ilgilendiren ve toplumsal olan birçok haberin çoğu zaman içeriğine dahi bakılmaksızın bazen yalnızca bir talep ile bu kararlar verilmektedir. Bu haber için de önce bu erişim engelleme talebinin reddedildiğini ancak daha sonra başvuranın itiraz hakkını kullanması sonucunda itirazın kabul edildiğini ve erişim engelleme kararı verildiğini görüyoruz. Kararda erişim engelleme talebinde bulunan kişinin haber içeriğinde kişilik haklarına saldırı mahiyetinde ifadelerin yer aldığı belirtilmişse de, kişilik hakkına saldırı ifadelerinin hangileri olduğuna yer verilmemiştir. Kaldı ki, burada esas olan kamu yararı ve halkın haber alma hakkıdır. Tartışılmasında kamu yararı olan konular basın özgürlüğü kapsamında yer almaktadır” dedi.
Avukat Pelin Pınar Kaya Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına atıf yaparak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Burada önemli olan ilgili haberin o anda görünür gerçekliğe uygun olmasıdır ki, bu olayda bu durum var gibi görünmektedir. Zira sadece toplumca tanınan bir kişinin yapılan operasyon kapsamında gözaltına alındığına dair adı geçirilmiş ve soruşturmanın devam ettiği belirtilmiş. Yani yanıltıcı bir haber niteliğinde de değil. Anayasa Mahkemesi erişim engelleme ile ilgili son yıllarda kararlarını çoğaltmıştır. Söz konusu kararlarında da tartışılmasında kamu yararı bulunan hususların basın özgürlüğü kapsamında olduğunu vurgulamaktadır. ”
Eski basın savcısı Aslan: Şaibe algısının önüne geçmek için hukuki düzenleme gerekli
İstanbul Anadolu Adliyesi’nde uzun yıllar basın savcısı olarak görev yapıp geçen ağustos ayında kendi isteğiyle istifa edip avukatlık yapmaya başlayan Ahmet Aslan da Türkiye’de uygulanan erişim engeli kararlarıyla ilgili şöyle konuştu:
“Erişimin engellenmesi müessesesi, internet yayınlarının hızlı etkileşim özelliği karşısında kişilik haklarının korunması bakımından çok önemli ve gerekli olmakla birlikte, bu tedbirlerin uygulanması noktasında ciddi aksaklık ve sorunlar yaşandığı da bir gerçektir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da defalarca vurgulandığı üzere, yargı mercilerince bir yayına ilişkin erişimin engellenmesi tedbirinin gerekliliği değerlendirilirken, ifade ve basın özgürlüğünün zedelenmemesine de özen gösterilmek zorundadır. Bu müessese, bir kişinin hakkında herhangi bir haber yayınlanmasından salt rahatsız olması sebebiyle başvurabileceği bir müessese değildir. Zira görünür gerçekliğe uygun ve güncel olan, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararı bulunan ve açıklanış şekliyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunan haberlerin korunması da basın özgürlüğünün gereğidir. Bu dengenin gözetilmemesi, basın faaliyetinin demokratik ölçütlere aykırı biçimde kısıtlanması sonucunu doğuracaktır. Ayrıca günümüzde kişilerin farklı farklı adliyelere başvurarak hakkındaki haberlere erişimi engelletmeye çalıştıkları da gözlemlenmektedir. Kamuoyu nezdinde şaibe algısı doğmasının önüne geçmek ve usulsüz tedbirlerin azalmasını sağlamak adına, bu tür girişimleri olanaksız kılacak bir kanuni düzenleme yapılarak, başvuruların değerlendirileceği yetkili yargı mercilerinin somutlaştırılması da faydalı olacaktır.”