Emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde Artvin’in Hopa ilçesindeki mitinginden önce yapılan eylemlerde polisin sıktığı tazyikli su ve biber gazı ile fenalaşarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmesiyle ilgili 13 polis hakkında açılan davanın Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 13’üncü duruşması yapıldı. Savcılık tüm sanıkların beraatini istedi. Duruşma 6 Eylül’e ertelendi.
Cumhuriyet savcısı mütalaasında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Artvin’in Hopa ilçesinde mitinginde meydana gelen olaylar sırasındaki olaylarda bir grubun pankart açarak polis ekiplerine saldırdığını ileri sürdü. Olaylar sırasında gruba uyarılarda bulunup dağılmadıkları takdirde zor kullanılacağının söylendiği, özellikle alanda bulunan hasta, yaşlı ve çocuklar ile kalp, astım hastalarının uzaklaşması gerektiği şeklindeki anonslara rağmen dağılmayan gruba TOMA ve biber gazıyla müdahalede bulunulduğu belirtildi. Mütalaada sanıkların her biri için beraat kararı verilmesi istendi.
Taraf avukatları mütalaaya karşı savunma yapmak üzere mahkemeden ek süre istedi. Mahkeme heyeti avukatların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmaları için süre verilmesine karar verdi, duruşmayı 6 Eylül’e erteledi.
“Biz bu davanın açılmayacağını düşündüğümüz yollardan yürüyüp geldik”
ANKA’nın aktardıklarına göre aile avukatı Meriç Eyüboğlu duruşmadan sonra şu açıklamayı yaptı:
“Duruşma kısa sürdü, evet ama üzerimizde 13 yılın yorgunluğu var, üzerimizde bu ülkenin vatandaşı olmaktan her gün adliye koridorlarında, sosyal medyada, gazetelerde, televizyonlarda, sokakta tanıklık ettiğimiz onca haksızlığa, adaletsizliğe karşı hiçbir şeyin değişmemesinin yorgunluğu var. Bunun öfkesi var. Metin Lokumcu polis tarafından kullanılan kimyasal gazlarla bu ülkede ilk öldürülen kişi değildi. Maalesef 2000’li yıllardan itibaren resmi kayıtlara geçmiş toplumsal olaylarda kullanılan kimyasal gazlarla öldürülenler var. Ama Metin Lokumcu davasını önemli kılan şeylerden biri kendisinin bizim kıymetlimiz olması dışında, ilk kez kullanılan bu kimyasal gazların ölüme neden olduğu bir rapora, bir bilimsel rapora konu olması oldu. Nasıl oldu da diğerlerinde dava açılmadı, ama bunda açıldı derseniz, bu rapor nedeniyle açıldı. Mecburen açıldı ama bizim içeride yaşadığımız şuydu: 15 sayfalık bir mütalaa bakın 4 ay 11 gündür hazırlanmamış. Bugün duruşma sırasında ilan edilmiş mütalaayı en yakın oturanlardan biri olarak benim bile duyamadığım bir ses tonu şeklinde dinledik. Kimsenin de bir şey anladığını sanmıyorum. Avukatların bile anlaması çok olası değildi. Niçin? 15 sayfanın özeti neydi derseniz.
31 Mayıs 2011 Hopa’da yapılan Metin Lokumcu’nun öldürülmesiyle sona eren o eylem günü hakkında dava açılanlar yargılandı mı asliye ceza mahkemesinde; işte o iddianameyi aynen kopyalamış, kelime değiştirmemiş. Bakın bu mahkeme Karadeniz’de bulunan özel ve kamu hastaneleri, üniversite hastaneleri dahil hepsine yazı yazdı. Süre belirtmeksizin ‘kayıtlarınızda Metin Lokumcu’nun yaşamından ölümüne kadar süreçte ilgili kayıtları gönderin’ dedi. Hastanelerden cevaplar geldi ve Metin Lokumcu’nun kalp hastası olmadığı, hayatında hiç kalp krizi geçirmediği, kalp ilacı kullanmadığı, bununla ilgili hiç doktora gitmediği resmi kayıtlarla ortaya çıktı. Bugünkü mütalaada tıpkı 12 yıl önce olduğu gibi hâlâ kalp hastası olduğundan söz ediliyor. Tamam görünmüyoruz. Tamam duyulmuyoruz. Tamam sesimizi duymak istemiyorlar. Ama pes bu kadarına da. Bu kadar duruşmada orada boş yere mi oturdun? Bir cümleyi bile mi duymadınız? Duymak mı istemediniz? 17 klasör evrak var yetiştiremiyorum yazmıştı mahkemeye. 17 klasörü okumadı ama bari son klasik. Arkadaşlar içeride deyip öfkeliydik. Dışarıda da öfkeliyiz. Biz bu davanın açılmayacağını düşündüğümüz yollardan yürüyüp geldik. Dile kolay 9 yıl 5 ay sonra ilk iddianameyle karşılaştık. En başından en sonunun nasıl olacağını tahmin ederek buraya kadar geldik. Elbette vazgeçmeyeceğiz. Ama kızmayacağız, öfkelenmeyeceğiz anlamına da gelmiyor. Öfkeli, kızgınız ama vazgeçmiyoruz. Şimdi de son cümle de şu. Buraya bu kadar zaman içinde çok gelen giden oldu. Elbette ev sahibi Hopalılardı. Elbette Trabzonlu arkadaşlarımız hep dayanıştı. Ama ülkenin dört bir yanından onca kişi geldiği gibi. Ülkede yaşanan ekonomik krizle buraya artık gelme gitme meselelerini zora soktu. Ama artık son bir tur. Bütün Lokumcu dostlarıyla, Metin Lokumcu’yu tanısın tanımasın, adaletle bir derdi olanlarla, toplumsal olaylarda polis tarafından gelişigüzel kullanılan bu kimyasal gazlarla derdi olanlarla 6 Eylül Cuma günü burada buluşmak istiyoruz.”