Yenidoğan çetesini soruşturan savcının tehdit edildiği görüntülerin ortaya çıkmasının ardından dikkatler bu çetenin yaptıklarına çevrildi. Çetenin mensupları doktorlar, hemşireler ve hastane görevlileriydi. Çetenin vurgun planı şöyle işliyordu:
22’si tutuklu 47 şüpheli 112 Acil Çağrı Merkezinde çalışan kişilerle ortak hareket ederek bebek acil hastalarını anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ediyor. Bu hastanelerin uygun koşullarda tedavi verebilecek durumda olup olmadığına bakılmıyor. Bebekler hayatı pahasına anlaşmalı hastanelere usulsüz yöntemlerle sevk ediliyor. Dolandırıcılık burada başlıyor, çünkü devlet yenidoğanların yoğun bakım ücretlerini karşılıyor.
Çete üyeleri bebeklerin uzun süreli yatışını sağlayarak SGK’den yüksek miktarda gelir elde ediyor. Ayrıca “curosurf” isimli solunum tedavisinde kullanılan ilaçları bebek hastalarda kullanılmış gibi gösterip üçüncü kişilere satıyorlardı.
Kimi zaman da yabancı uyruklu bebek hasta yakınlarının mağduriyetinden ve düşkünlüğünden faydalanıp örgüt üyesi hemşireler aracılığıyla “simsarlık” diye tabir edilen şekilde hastane yakınlarından piyasa fiyatının üstünde tedavi masrafı alıyorlardı.
Çete kural olarak 24 saat doktor ve uzman hemşire bulunması gereken bu yenidoğan yoğun bakımlarında doktor ve hemşirelere ödenecek ücreti ödemekten de kaçınmak istiyor, yoğun bakımları doktorsuz, hatta uzman hemşiresiz bırakıyordu. Soruşturma bu hastanelerin yenidoğan yoğun bakımlarında 12 bebeğin doktorsuzluk ve hemşiresizlik yüzünden öldüğü ortaya çıktı.
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Soruşturma Büro Savcısının şüphelilerin avukatı tarafından ölümle tehdit edilmesine rağmen yürüttüğü soruşturma tamamlandı ve hazırlanan fezlekeyle birlikte yeni ayrıntılar ortaya çıktı. Fezleke iddianame düzenlenmesi amacıyla Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
Gazeteci Emrullah Erdinç’in aktardığına göre 725 sayfalık fezlekede örgüt lideri olduğu aktarılan şüpheliler F.S. ve İ.G.’nin ayrı ayrı 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 180 yıldan 273 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
Ayrıca Erdinç fezlekede adı geçen hastanelerin ve şirketlerin de kapatılıp mal varlıklarına elkonmasına karar verilmesinin talep edildiğini yazdı.
Fezlekede bebeklerin anlaşmalı özel hastanelere sevk sürecini örgüt lideri olduğu iddia edilen şüpheli Dr. F.S. ve örgüt yöneticisi Dr. İ.G’nin birlikte organize ettiği anlatıldı. Örgüt liderli F.S.’nin her hastanede kendisine bağlı sağlık çalışanlarıyla sürekli temas halinde olduğu, bu sağlık çalışanlarına şirketi ve şahsi banka hesapları üzerinden düzenli ödeme yaptığı aktarıldı.
Savcılıkça hazırlanan fezlekede, özel bir hastanede müdür yardımcısı olarak görev yapan M.K’nin ambulans şoförü olarak kamu görevi yapan şüpheli G.M.Ö’ye bebek yoğun bakım hastasına ihtiyacının olduğunu, üçüncü basamak bebek hasta göndermesi karşılığında hasta başına kendisine 10 bin lira vereceğini ve eşinin sigortasının hastane tarafından yapılacağını söylediği belirtildi.
Şüpheli F.S’nin Çorlu’da çalıştığı hastanenin hemşiresi tarafından arandığı kaydedilen fezlekede iki bebeğin durumunun kötü olduğunu söylediği, şüphelinin buna karşılık “En azından ben gelinceye kadar yaşasın” dediği aktarıldı.
Fezlekede konuşmada anılan bebeğin öldüğü, durumun haber verildiği F.S’nin hemşireye “Ellemeyin, bilgi de vermeyin, orada dursun” talimatını verdiği yer aldı.
Talimat doğrultusunda bebeğin gerçek ölüm saatinin gizlenmeye çalışıldığı anlatılan fezlekede zanlı F.S’nin hastası olan bebeğin sağlık durumunu yakından takip etmesi gerekirken hastanede olmadığı, hastalarına gerekli tedavi imkanlarını kullanmadan, maddi menfaat gözetip bebek hastalarının ölümüne sebebiyet verecek kadar rahat davrandığı ve bunu gizlemek amacıyla da kamu kaynaklarını kullanarak çeşitli yöntemler izlediği ifade edildi.
Fezlekede şüphelilerin SGK’den yüksek meblağda ödeme almak için bebeklerin yatış süresini uzattığı, tedavi şartları yeterli olmayan hastanelere sevk edilen bazı bebek hastaların kısa sürede eks olduğu, bebek hastaların epikriz raporlarının doldurulmadığı, tüm bebeklere aynı veya çok benzer nitelikte epikriz raporlarının doktorlar tarafından yazılması gerekirken bunların hemşireler tarafından yazıldığının tespit edildiği vurgulandı.
Bebek hastaların sevk işlemlerinden sorumlu olan 112 personeli G.M.Ö’nün 112 Acil Çağrı Merkezi’ne “Doktor Ahmet” ve “Doktor Ali” olarak kayıt ettirdiğinden dolayı suça konu dokuz hastaneye bebek hasta kabulü yaptığı ifade edilen fezlekede şüpheli İ.G’nin de merkezde kendisine farklı isimlerde doktor kaydı açtığı, bağlı hastanelere daha çok bebek hasta sevki için işlem yaptığı kaydedildi.
Fezlekede soruşturma kapsamında hemşireler hakkında yapılan çalışmalarda hemşirelerin birçoğunda “Neonotoloji” bilimi adı verilen erken doğum ve doğum sonrası dört haftayı kapsayacak şekilde bebeklere sağlık hizmeti verebilme yetkisine haiz olmaları için gereken NRP sertifikası olmadığının tespit edildiği belirtildi.
Bağcılar’da özel bir hastanede ölen bebeğin ölümü gerçekleştiği zaman hastanede olması gereken Dr. D.E’nin hastanede olmadığı ve olayı gizlemek amacıyla hemşire Ç.D’nin akıl almak için İ.G’yi aradığı kaydedilen fezlekede yaklaşık altı aylık siyahi bebeğin ölümünün eğitimi yetersiz hemşire H.D.T. ve diğer çalışanların fark etmemesi sonucu olduğuna yer verildi.
Fezlekede eylemler kapsamında örgüt lideri ve yöneticilerinin elde ettikleri karın çoğunluğunu sağlık çalışanı olan örgüt üyesi şüphelilerle paylaştığı, hastane sahipleri ve başhekimlerin örgüt hiyerarşisine dahil olmamakla birlikte örgüte yardım ederek kendilerinin de maddi çıkar sağladığı anlatıldı.
Pasif ötenazi uygulandı
Zanlıların yaptıkları bu işlemlerle yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde elde edilen kazancı 3-4 katı artırdıkları aktarılan fezlekede “Hastane yönetimlerinin F.S. liderliğindeki örgütle elde edilen karı oransal olarak paylaştığı, netice olarak 112 sevk sisteminin bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada esas amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu, ayrıca bebeklerin şifa bulmasına rağmen her türlü enfeksiyona açık olan yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu” ifade edildi.
Fezlekede bebeklere yapılması gereken ancak yapılmayan tedavi ve bakım yöntemlerine yer verilerek hastaya pasif ötenazi (Türkiye’de aktif ve pasif ötenazi uygulanmamaktadır. Kalp atımı tespit edilen her yeni doğan uygun canlandırma ve tedavileri alma hakkına sahiptir) uygulandığı ve yüzde 90 yenidoğan bebeğin hayat haklarının ellerinden alındığı vurgulandı.
Tıbbi destek olmadan yaşayamayacak olan hastanın tıbbi desteğinin kesilmesiyle hayatının sonlandırılması pasif ötenazi olarak adlandırılıyor.
Fezlekede Özel Avrupa Ş…k, Özel Bağcılar M..life, Özel İstanbul Ş…k Hastanesi, Silivri K…n Hastanesi, Özel R…p İstanbul Hastanesi, Özel D..a Hospital, Özel A…lar Hospital, Özel T.. Hospitalist, A…e Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Do…ed Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ, E..p Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi, G…y Hastanesi Sağlık Hizmetleri LTD ŞTİ, M…life Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi, Özel İstanbul Ş…k Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, R…k Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, R…p Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, Y…a Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi, M…sense Sağlık Hizmetleri Şirketi ile G.. Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti. de “malen sorumlu” olarak yer aldı.
Malen sorumlu işlenmiş olan suçun hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra maddi ve mali sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişi anlamına geliyor.
Savcıyı tehdit edenler hakim karşısında: Beş tutuklama
Vurgun soruşturması cinayet soruşturmasına dönüşünce çete telaşa kapıldı ve çok cüretkar bir adım atıldı.
30 Ağustos’ta avukat A.A. çeteyle ilgili soruşturma yürüten savcı Y.E. ile önce telefonla sonra da makamında görüştü. Çeteye yönelik dava kapsamında bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse savcıya suikast yapılacağını belirten avukat A.A. savcının ailesinin yaşadığı yerleri de söyleyip onlara da zarar verilebileceği tehdidinde bulundu.
Bu planın ‘Papa suikastı’ gibi birçok olayı gerçekleştiren güçlü bir silahlı grup tarafından yapıldığını söyleyen A.A. savcıya öldürüleceği tehdidinde bulundu.
Ancak savcı geri adım atmadı. Tehditler üzerine gizli soruşturma başlatıldı. Diğer yandan savcının yakınlarının özel bilgilerine ve yaşadıkları yerlere ilişkin bilgilerin ne şekilde sızdırıldığına dair araştırma yapıldı.
Avukat A.A. ile ilişkili Mustafa Kemal Zengin hakkında da fiziki ve teknik takip kararı alınmasının ardından olayın delillendirilmesi için savcının odasına kayıt cihazı yerleştirildi.
Çete savcıya ikinci bir gözdağı vermek için yine makamına gitti. Kendini eski İçişleri Bakanlığı müsteşarı olarak tanıtan Mustafa Kemal Zengin’in savcıyı açık şekilde ölümle tehdit etmesi kayıt altına alındı. Zengin görüntülerde ‘mermiye kafa atan 500 kişilik’ sokak ekiplerini anlattı. Bir aracı gibi konuşan Zengin konuşmada masaya bile vurdu, savcıya tehditte dozu arttırdı.
Zengin’e operasyon gereği orada bir şey söylenmedi, herhangi bir işlem de yapılmadı. Ancak daha sonra üç isimle daha görüştüğü belirlendi. Ayrıca savcının kişisel ve ailevi bilgilerinin tehdit edilmeden önceki bir tarihte üç jandarma personeli tarafından sorgulandığı tespit edildi.
Belgeler toplanınca da operasyon için düğmeye basıldı. Savcıyı makamında tehdit edenler, kişisel bilgilerini verenler ve suikast ekibi dahil toplam dokuz kişi gözaltına alındı. Bir kişi de aranıyor. Soruşturma kapsamında ayrıca biri ruhsatsız iki tabanca ele geçirildi. Diğer yandan gazeteci Emrullah Erdinç savcının tehdit edildiği videoyu ve dosyayla ilgili ayrıntıları YouTube hesabından yayınladı.
Savcının tehdit edilmesiyle ilgili incelemede savcının kişisel ve ailevi bilgileri, tehdit edilmeden üç gün önce sistemden sorgulandığı belirlendi. Başlatılan soruşturmada 11 şüpheli gözaltına alındı. Savcının makamında ölümle tehdit edilmesiyle ilgili olarak gözaltına alınan sekiz şüpheli adliyeye sevk edildi. Soruşturma kapsamında beş kişi tutuklanırken üç kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.