Milliyetçi Hareket Partisi’nin gençlik örgütlenmesi Ülkü Ocakları’nın eski genel başkanlarından Sinan Ateş’in Ankara’nın göbeğinde bir suikaste kurban gitmesinin savcılık soruşturması, bugün yargılanan sanıkların neredeyse tamamı ilk bir hafta içinde yakalanıp tutuklandığı halde alışılmadık derecede uzun sürmüştü. Cinayetin üzerinden ancak 17 ay geçtikten sonra savcılık iddianamesini tamamlayıp davayı açtı. Ama aynı şeyi yargılama için söylemek mümkün değil. Bu ay başında başlayan yargılama neredeyse tamamlandı. Savcı dün esas hakkında görüşünü açıkladı. Bundan sonraki prosedürde sanıklardan bir kez daha son savunmaları alınacak ve ardından mahkeme heyeti karar vermek için odasına kapanacak.
Savcılık dün mahkemede esas hakkında görüşünü okudu. Buna göre tutuklu sanıklar Eray Özyağcı, Vedat Balkaya, Suat Kurt hakkında hakkında “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, sanıklar Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş hakkında suça azmettirmeden dolayı kasten öldürme suçlamasıyla ağırlaştırılmış hapis cezası talep etti.
Ayrıca MHP’li avukat Serdar Öktem ve Cinayet Büro komiseri Mustafa Ensar Aykal hakkında “tasarlayarak kasten öldürmeye yardım”, Aykal hakkında “kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve yaymak” suçundan hazırlanan dava dosyasının ayrılması talep edildi.
Demirbaş hakkında suçlamanın kaldırılması talebi
Savcılık tutuklu sanık Ülkü Ocakları Genel Merkez Yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın ‘kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmesi’ suçlamasının kaldırılması talebinde bulundu. Geçtiğimiz duruşmada serbest bırakılan tutuksuz sanıklar Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz ve Osman Bayraktar’ın beraatini isteyen savcılık, adli kontrol şartlarının da kaldırılmasını talep etti.
Sanıklar Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Emre Yüksel, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu ve Aytaç Ataç’ın iştirak halinde işlenen suça yardım eden fail olarak kabul edilmesi yönünde görüş bildiren savcı, bu kişilerin tasarlayarak kasten öldürmeye yardım suçundan 15’er yıldan 20’şer yıla kadar hapis cezası istedi.
Sanık Alper Atay’ın suçluyu kayırma suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep eden savcı, sanıklar Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz ve Osman Bayraktar’ın ise beraatine karar verilmesini istedi.
Özyağcı’nın ise ayrıca ‘ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak’ suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapsi talep edildi. Duruşma, sanıkların esas hakkında savunma yapmaları için 30 Eylül tarihine ertelendi.
Ayşe Ateş’ten sitem dolu açıklama
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, mütalaanın ardından basın açıklaması yaptı. Ayşe Ateş, “Alelacele kapatılmak istenen bir dosya, onca delile rağmen siyasi uzantılarla aradaki bağı koparmak için mücadele veren bir yargı süreci ile karşı karşıyayız” dedi.
“Eğer yargı süreci bu kadar hızlı ilerlerse şüphesiz ki Sinan Ateş suikastı davası, tarihin en kısa süren siyasi cinayet davası olarak kayıtlara geçecektir” diyen Ateş’in açıklaması şöyle:
Malumunuz olduğu üzere bu süreçte, tek kişilik hücrelerde kalan tutuklulara 19 ay boyunca verdikleri hiçbir beyanla uyuşmayan ezberletilmiş ortak bir ifade vasıtasıyla bu siyasi cinayeti adi bir cinayet gibi göstermek için basın ve medya dahil olmak üzere bütün imkânlarını kullanan karanlık bir güce karşı savaşıyoruz.
“Eğer yargı süreci bu kadar hızlı ilerlerse şüphesiz ki Sinan Ateş suikastı davası, tarihin en kısa süren siyasi cinayet davası olarak kayıtlara geçecektir.
Bu şartlar altında biz diyoruz ki
Milletimiz yanımızda olsun.
Devletimiz arkamızda dursun.
Adil yargılamanın önü açılsın.
Dosyalar birleştirilsin, bütün suçlular hâkim karşısına çıkarılsın.
Çünkü adımız gibi biliyoruz:
Bu siyasi cinayet bütün karanlık yönleriyle aydınlatılmazsa Türkiye daha büyük bir karanlığa doğru sürüklenecek.
Buradan alınan cesaret, yeni siyasi cinayetlerin kapısını aralayacak.
Türk milleti yeni Bengisularla, yeni Banuçiçeklerle tanışacak.
Türk milletinin yeni Ayşe Ateşleri olacak.
Dün dövdürülerek susturulan gazeteciler, yarın öldürülecek.
Nereden biliyorsun, diye soracak olursanız, yeni eylem planlarını sosyal medyadan çoktan duyurdular.
Bu siyasi cinayeti dile getiren gazetecileri, siyasetçileri hedef tahtasına koyup “Helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız!” tehditlerini bol keseden savurmaya başladılar.
Konjonktür müsait olduğunda fiili eylem yapacağız, şeklinde paylaşımları dolaşıma soktular.
Soruyorum sizlere:
Bu yargılamadan yakayı sıyırır, paçayı kurtarırlarsa olacaklar gün gibi ortada değil mi?
Değerli Basın Mensupları
Karanlık, her gün çeşitli mecralardan el kaldırarak “Ben buradayım!”, diyor.
Bu siyasi cinayet dosyasında da Ülkü Ocakları ve MHP içerisine sızmış bu karanlık güce dair aradığınız her türlü bulgu var.
Müsaadenizle, dosyada yer alan ve geçtiğimiz günlerde yazılı ve görsel basına da yansıyan bu bulguları yeniden özetlemek istiyorum:
Bu siyasi cinayet dosyasında, karanlığın karıştığı birçok şiddet eylemine ilişkin birçok delil var.
Kişisel verilerimiz de bu karanlık gücün ayaklarının altına pas pas olmuş. Herhangi birini kafaya taktıklarında emniyet içerisindeki uzantıları vasıtasıyla dakikalar içerisinde, devlete emanet ettiğimiz bütün kişisel verilerimize ulaşabiliyorlar.
Suça karıştıklarında jandarmadaki uzantıları tarafından kollanıyorlar.
Sadece, babası Sinan’ın arkadaşı olduğu için 8 yaşındaki bir kız çocuğu hakkında bilgi toplamaktan imtina etmiyor, herhangi bir kadının kişisel verilerini emniyetin kapalı sisteminden kolaylıkla temin edebiliyorlar.
Bizler kadın cinayetlerinden bu kadar muzdaripken vatandaşımızın canının ve malının emanetçisi emniyet görevlisi ise sebebini bile sormadan elindeki bütün verileri iletiyor. Öldürecek mi, dövdürecek mi diye merak bile etmiyor.
İnsan, “Bu nasıl bir güvenlik zafiyetidir” diye sormadan edemiyor.
Görünen o ki şans eseri yaşıyoruz.
Değerli Basın Mensupları,
Daha önce de ifade ettiğim gibi:
Bu siyasi cinayet dosyası masanın üzerinde, görmesi gereken herkesin baktığı bir zarfın içinde duruyor.
Ancak zarfın üzerinde “Kayıp Mektup” yazıyor.
Bu yüzden bakan gözler göremiyor, dokunan eller tutup kaldıramıyor.
Bu vesileyle, buradan sizlerin aracılığıyla, artık adaletin tesis edilmesi gerektiğine inanan, siyasi cinayetlere “Dur!” demek isteyen bütün milletvekillerimize çağrımı yineliyorum:
Sayın vekillerim,
Bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekliliği gün gibi ortadadır. Aziz milletimizin adalete olan güveni sarsılmış, vicdanı günden güne daha çok kanayan her bir bireyinin sizlerden beklentisi de bu hususta ortaya bir irade koymanızdır.
Çünkü Türkiye’nin adaletli ve aydınlık yarınları için bu zarf ivedi bir şekilde açılmalı, yargının üzerindeki siyasi baskı kaldırılmalı ve böylelikle, bu suça karışan her kim varsa adil bir şekilde yargılanıp kanunların öngördüğü cezayı almalıdır.”
Cinayette MHP ve Ülkü Ocakları izleri
Sinan Ateş’in 30 Aralık 2022’de Ankara’da sokak ortasında öldürülmesiyle ilgili iddianame bir buçuk yıl sonra hazırlandı. Hakkında işlem yapılan toplam 39 kişiden yurtdışına çıkış yasağı getirilen 17’si hakkında ise soruşturmanın ayrı bir dosya üstünden yürütüleceği bildirilmişti.
Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede 22 sanık yer aldı. Sanıkların “tasarlayarak öldürme”, “öldürmeye teşebbüs” “suça azmettirme” ve “suça yardım etme” suçlarından yargılanmasına 1 Temmuz 2024’te başlanmıştı.
İddianameye Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in ifadesinden sadece üç cümle alınması, sanıkların MHP ve Ülkü Ocakları bağlantmiştiılarından bahsedilmemesi tepki çek. İddianamede sanık olarak yer alan Tolgahan Demirbaş’ın geçenlerde Devlet Bahçeli’nin danışmanlığı görevinden alınan dönemin MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde yakalandığı iddiasının soruşturulmadığı görülmüştü.
Yine iddianamede eski Ülkü Ocakları yöneticilerinden Tolgahan Demirbaş ile Emre Yüksel’in cinayetten sonra kullandığı çakarlı aracın plakası dahi verilmedi, araçtan sadece “Audi marka” şeklinde bahsedildi. Ayşe Ateş’in iddianamede yer verilmeyen ifadesinde bu aracın plakasının 06 AT 5021 olduğu anlatılmıştı. “06 AT 5021” plakalı araç ise Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım tarafından kullanılıyordu.