Beşy yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep edilen gazeteci Tolga Şardan İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıktı.

T24 yazarı Tolga Şardan beş gün cezaevinde tutuklu kaldığı “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazısıyla ilgili davada hakim karşısına çıktı.

“Sansür Yasası” olarak bilinen Dezenformasyon Yasası kapsamındaki “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “devletin yargı organlarını alenen aşağılama” suçlamalarıyla yargılanan Şardan İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde savunma yaptı. Şardan’ın beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması isteniyor.

Kimlik tespitlerinin ardından savunması alınan Şardan devlet bürokrasisini yakından bildiğini söyledi. Şardan “Yazının içeriğine bakılınca kurumun aşağılanmasıyla ilgili bir suçun oluşmadığı kanaatindeyim” dedi.

Duruşma savcısı mütalaasında iddianameyi tekrar ederek Şardan’ın cezalandırılmasını talep etti. Duruşma 17 Aralık 2024’e ertelendi.

Şardan’ın savunması şöyle:

Savunmama geçmeden önce mesleki kariyerimden bahsetmek istiyorum. Mesleğe 1988 yılında başladım, hâlâ devam ediyorum. 1,5 yıl Ulus Gazetesi’nde, 29,5 yıl Milliyet gazetesinde çalıştım, 5 yıldır da T24’te görev yapıyorum. Devletin istihbarat hizmetleriyle ilgili haberler yapıyorum. Devletin sisteminin ne olduğunu iyi bilirim. İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma ile ilgili birçok haber yaptım. 20 dolayında İçişleri Bakanı ile birlikte çalıştım. 1988 yılından beri Türkiye’yi ilgilendiren her türlü kriminal olayı takip ettim, ediyorum. Bu anlamda tecrübeli bir gazeteci olduğumu düşünüyorum.

Ben tecrübeli ve her gazeteci gibi haberine sahip çıkan bir gazeteciyim. Söz konusu yazıda yalan bilgilerin olduğunu düşünmüyorum. Bu haberin yalan olduğuna inanmıyorum ve yasada kasten halka ulaştırmak gibi bir hüküm olduğu için ben bunu yaptığımı düşünmüyorum. Hiçbir gazeteci yalan/yanlış bilgi içeren bir yazıya imza atmaz.

Bu davaya konu olan yazıda da olayın iki tarafı vardır. Birincisi Cumhurbaşkanlığı, ikincisi MİT Başkanlığı’dır. Benimle ilgili gözaltı ve tutuklama kararı söz konusu yazının yayımlanmasından günler sonra gerçekleşmiştir. Ne sayın Cumhurbaşkanı’nın ne Cumhurbaşkanlığı’nın ne MİT Başkanlığı’nın ne de MİT Başkanı’nın şikayeti ya da davaya müdahil olma talebi vardır.

Bu rapor, Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle hazırlanmıştır. Bunlar bilgi notlarıdır, burada mesleki tasarrufumla bunun adına “rapor” dedim. Dolayısıyla MİT Başkanlığı’nca savcılığa gönderilen böyle bir rapor yoktur, yanıtı bu anlamda doğrudur. İsmail Uçar’ın kendi kalemiyle yazmış olduğu yazının kamuoyu önüne geldiğini biliyoruz. Türk adalet sistemi içindeki sıkıntıların bire bir örnekler üzerinden anlatılması kamuoyuna yansıdı. İsmail Uçar’ın yazısında adı geçen üst düzey yargı mensubunun hakkında soruşturma açıldığını yazdım. Sayın Cumhurbaşkanı’nın MİT Başkanlığı’ndan istemiş olduğu bilgilendirme kapsamında MİT Başkanlığı bilgilendirme yapmıştır. Ben de bunu kişiler üzerinden yazmadım, sadece iki kurumun kendi arasındaki süreci kalemi aldım. Cumhurbaşkanlığı da bu konuda bir geri dönüş yapmadı. Yargıdaki süreç görülmektedir. Benim bunu yazmamdan kaynaklı herhangi bir sokak olayı, sıkıntı olmamıştır bilakis bu olayla ilgili ben tutuklandığım için mevcut iktidara yakın isimler de dahil olmak üzere kamuoyunun tepkisine yol açmıştır. İnfial benim yazdığım yazıyla ilgili değil tutuklanmamla ilgilidir.

Ben yaptığım işin doğru olduğunu düşünüyorum. Amacım, kişilere indirgemeden sistem üzerinden kamuoyunu bilgilendirmekti. Bu hadisede bir kamu yararı vardır çünkü sadece İsmail Uçar’ın mektubu değil daha HSK henüz mürekkebi kurumamış olan bir kararla Adana Adliyesi’ndeki bir hakime hanımla ilgili bir tasarrufta bulunmuştur. Suçlar bireyseldir, diyebilirsiniz ama bu isimler adalet teşkilatının birer üyesidirler ve sıradan insanlar değildir. Yargı teşkilatının da ülkenin sıradan bir kurumu olmadığını söylemeliyiz.

Devletin organlarını alenen aşağılama suçlamasına gelince… Ben devlet bürokrasisini yakından talip eden bir gazeteciyim; devletin kurumlarının hangi şartlarda eleştirileceğini ya da destekleneceğini bildiğimi düşünüyorum. Yazının içeriğine bakılınca kurumun aşağılanmasıyla ilgili bir suçun oluşmadığı kanaatindeyim. Eğer böyle bir şey olsaydı ilk önce devreye Cumhurbaşkanlığı girerdi, MİT Başkanlığı girerdi. Onların da devreye girmediğini düşündüğünüzde böyle bir suçun oluşmadığını düşünüyorum.

Atılı suçların oluşması için bilginin kasıtlı bir amacına uygun şekilde ve gerçeğe aykırı olduğunu bilerek yaymam gerekirdi. Böyle bir şey yapmam bir gazeteci olarak mümkün değil. Ben meslek hayatımda daha önce de benzer süreçler yaşadım. 88’de birinci, 96’da ikinci MİT raporları çıktı. Başlangıçta bu raporların olmadığı iddia edilmişti ancak zaman içinde bu raporların var olduğu ortaya çıktı.

Ne olmuştu?

Tolga Şardan 1 Kasım 2023’te sevk edildiği İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’nce Dezenformasyon Yasası kapsamında tutuklanmıştı.

Tutuklama gerekçesinde “işlendiği iddia edilen suçun önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedenin ‘kanun gereğince’ var sayıldığı, kaçma şüphesi ile delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğunu” ifadeleri yer almıştı.

Şardan hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 16 Şubat’ta bir iddianame hazırlanmıştı. Şardan’ın beş yıla kadar hapsi istenmişti.

Gazeteci Tolga Şardan tahliye edildi: ‘Yazdıklarımın arkasındayım’