Türk Tabipleri Birliği (TTB), Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin birinci yılına günler kala depremin büyük yıkıma yol açtığı Hatay’da, çocukların beslenme durumunu araştırdı.
TTB, acil durumlarda akut yetersiz beslenmeye karşı toplumun geneline nazaran özellikle savunmasız olan ve genellikle, süregiden yetersiz beslenmenin dışarıdan gözlenebilir belirtilerini en net gösteren grup olan beş yaş altı çocukları gözlemledi.
Hatay’ın Antakya, Defne ve Samandağ ilçelerinde sosyoekonomik koşulları farklı ailelerden 600’e yakın çocuğun gözlemlendiği araştırmadan elde edilen bulgulara göre, yetersiz beslenen beş yaş altı çocuklarda bodurluk ve zayıflık görülme oranı arttı.
Gözlemlenen ailelerin sadece üçte birinin gıdaya düzenli erişebildiğine dikkat çekilen raporda, ailelerin onda birinin bir mutfağı dahi olmadığı, çocuklarda önemli oranda bodurluk ve zayıflık saptandığı kaydedildi.
Bebeklerin yaklaşık yarısının anne sütü alamadığına vurgu yapılan açıklamada, “Kuşkusuz bunlar geleceğe izi kalacak çok önemli sorunlardır” denildi.
‘Ortak mutfak kullanılıyor, markete erişim sınırlı’
Depremzedelerin yaşamlarını sürdürdüğü konteyner kentlerde çoğunlukla 4-5 ailenin kullandığı ortak mutfaklar bulunduğuna dikkat çekilen raporda, çadırların yakınlarında market, manav gibi yerler olmadığından ulaşım problemi yaşandığı bilgisi de yer aldı.
Raporda, ailelerin gıda alırken maddi durumu göz önünde bulundurduğu ve bunun da çocuk açısından gıda çeşitliliği ve güvenliğini azalttığı kaydedildi. Konteyner kentlerin bir kısmında hanelere 3000 TL bakiyeli AFAD kart verildiği ancak bu kartın da her haneye verilmediği, bu nedenle bölgede güvensizlik oluştuğu vurgulandı.
TTB’nin toplam 564 çocuk ve aileleriyle görüşülerek yaptığı araştırma sonuçlarından öne çıkanlar şöyle:
- Ailelerin dörtte üçünden (yüzde 76,3) fazlasının güvenceli bir işi yoktur, yarısından fazlası (yüzde 56,7) düzenli gelire sahip değildir.
- Ailelerin yüzde 10,3’ünün kendine ait mutfağı yoktur.
- Ailelerin sadece üçte birinin (yüzde 33,5) gıdaya düzenli erişimi vardır.
- Ailelerin üçte biri uygun gıda saklama koşullarına sahip değildir. Saklama koşullarındaki yetersizliğin nedenleri arasında buzdolabının yokluğu, küçük olması ve elektrik kesintisidir.
- Ailelerin neredeyse yarısının suya erişimi yok ya da yetersizdir. Bunun nedeni olarak dağıtım eksikliği, yetersizliği ve su kesintisi saptanmıştır.
- Annelerin yüzde 90,6’sının anadili Arapça’dır.
- Beş yaş altı çocuklarda bodurluk ve zayıflık gözlemlenmektedir.
- Günlük öğüne sahip olmayan çocuklar yaşla birlikte artmaktadır ve dört yaşta yüzde 7,2’yi bulmaktadır.
- Çocuklar yaşamın ilk altı ayında sadece anne sütü ile beslenmesi gerekirken depremzede çocukların yaklaşık yarısı anne sütü almamaktadır.
- Beş yaş altı çocukların sebze ve meyve ile tahıl tüketiminin yeterliliği diğer besin gruplarına göre daha yüksektir (sırasıyla yüzde 62 ve yüzde 44,3), yine de istenen düzeylerin çok altındadır. Et ve et ürünleri, yağ, baklagil ve süt ve sütü ürünleri yeterli tüketimleri oldukça düşüktür (sırası ile yüzde 17,7; yüzde 11,2; yüzde 5,8 ve yüzde 5,6). Çocukların yüzde 42,9’u günde en az bir kez yüksek enerjili paketli (abur cubur) gıda tüketirken; bu sıklık 24-35 aylık çocuklarda yüzde 53,9’a, 36-47 aylık çocuklarda yüzde 54,6’ya ve 48-59 aylık çocuklarda yüzde 56,2’ye yükselmektedir.
- Beş yaş altı çocukların yüzde 6,2’sinde bodurluk (yüzde 3,7’si bodur, yüzde 2,5’i çok bodur); yüzde 8,9’unda zayıflık (yüzde 5,5’i zayıf, yüzde 3,4’ü çok zayıf) ve yüzde 4,4’ün aşırı kiloluluk belirlenmiştir.
- Bodurluk sıklığı iki yaşın altında daha yüksektir (0-11 ay çocuklarda yüzde 11,3 ve 12-23 ay çocuklarda yüzde 10,5).
- Yaşa göre zayıflık en fazla 0-11 aylık çocuklarda görülmektedir.
- Aşırı kiloluluk belirgin şekilde en fazla 0-11 ay çocuklarda gözlenmiştir. Bu yaş grubunda toplamda aşırı kiloluluk sıklığı yüzde 14,5 iken, bu hız erkek çocuklarında yüzde 13,3, kız çocuklarında yüzde 15,4’tür.
- Mülteci nüfusta toplamda bodurluk sıklığı yüzde 8,8 iken çok bodurluk yüzde 3,8, bodurluk yüzde 5’tir. Zayıflık toplamda yüzde 6,3 iken çok zayıf prevalansı yüzde 2,5 ve zayıf prevalansı yüzde 3,8’dir. Mülteci çocuklarda aşırı kiloluluk prevalansı ise yüzde 5,7’dir.
- Boy açısından değerlendirildiğinde 45 çocukta (yüzde 21,7) persentilde değişiklik olmamasına karşın, 75 çocukta (yüzde 36,2) persentilde gerileme saptanmıştır.
- Ağırlık açısından değerlendirildiğinde ise persentilde değişiklik olmayan çocuk sayısı sadece 24’tür (yüzde 11,5). Persentilde gerileme olan çocuk sayısı ise 107 (yüzde 51,4) ve persentilde ilerleme görülen çocuk sayısı 87’dir (yüzde 37).
- Beden kitle indeksi açısından da benzer durum geçerlidir. Persentilde değişiklik olmayan çocuk sayısı 35 (yüzde 17) iken, 119 çocuğun (yüzde 57,8) persentilde gerileme ve 52 (yüzde 25,2) çocuğun persentilde ilerleme belirlenmiştir.
Hangi önlemler alınmalı?
TTB raporunda acil alınması gereken önlemler ise şöyle sıralandı:
- Acilen mutfak koşullarının iyileştirilmesi, mutfaksız hanenin kalmaması.
- Çocuklara uygun, kültüre ve yerele özgü, yeterli gıda desteğinin sağlanması.
- Tüm nüfusu hedefleyen ancak yüksek riskli grupları da gören gıda desteklerinin oluşturulması.
- Birinci basamak sağlık hizmetlerinde çocukların afet gerçekliğinde beslenme açısından takibinin yapılması.
- Kronik hastalığı olan, vitamin mineral yetersizliği olan çocuklar gibi yüksek riskli gruplarının sağlık takiplerinin yapılması.
- Beslenme durumunun tüm nüfusta takibinin yapılması.
- Beslenme kolileri oluşturulurken sadece kuru gıda konulmaması, çocuklara uygun protein kaynaklarının (yumurta, paketli süt, et ürünleri) kolilere eklenmesi.
- Beslenme politikaları oluşturulurken toplum katılımının sağlanması.
- Gıda ve su desteğinin adaletli dağıtımının sağlanması, dağıtımda toplum katılımının benimsenmesi, hane gereksinimlerine göre desteğin sağlanması.
- Geçici yaşam alanlarından kalıcı yaşam alanlarına geçişin hızlandırılması.
- Saklama koşullarının iyileştirilmesi, buzdolabı desteğinin artırılması.
- Elektrik kesintisi, su kesintisi gibi kesintilerin en aza indirilmesi.
- Emziren kadınların nitelikli gıda açısından desteklenmesi.
- Vitamin mineral desteklerinin sağlanması.
- Çocuklara beslenme eğitimlerinin verilmesi.
- Dağıtımlarda yüksek enerjili paketli gıdalardan (abur cubur) uzak durulması.
- Çevresel hijyenin sağlanması.
- Su, sanitasyon, hijyen koşullarının sağlanması.
- Hanelerin ekonomik anlamda güçlendirilmesi, iş olanaklarının artırılması.
- Tarım toplumu olan Hatay halkının tarım arazilerinin üzerinde kentlerin yeniden inşa edilmesinin önüne geçilmesi.