Aslında matematiği son derece basit: Bir ülkede yaşayan kadınlar, ömürleri boyunca ortalama 2,1 çocuk doğuruyorsa, o ülkede nüfus hiç değilse sabit kalıyor. Kadın başına 2,1 doğuma nüfus bilimciler ‘Sürdürülebilirlik sayısı’ diyorlar.
Buradan da anlaşılıyor: Kadın başına doğurganlık 2,1’in üzerindeyse nüfus artıyor, altındaysa yaşlanmaya ve düşmeye başlıyor.
Türkiye’de 2001’de kadın başına doğurganlık oranı 2,38 idi, ama 22 yıl sonra doğurganlıkta belirgin bir düşme yaşandı, TÜİK 2023’te kadın başına doğurganlık ortalamasını 1,51 çocuk olarak açıkladı.
Yani Türkiye nüfusu kesin biçimde azalmaya doğru gidiyordu. Aslında bu alarm çok uzun yıllar önce verilmiş, demografi, yani nüfus bilimiyle uğraşan bilim insanları daha 20 yıl önceden Türkiye’nin nüfusunun hiçbir zaman 100 milyonu bulmayacağını duyurmuşlardı. Bu konuda Boğaziçi Üniversitesinden Prof. Dr. Cem Behar başkanlığında bir grup bilim insanı, TÜSİAD için rapor dahi yazmıştı.
Kadın doğurganlığındaki azalma eğilimi uzun yıllardır bilindiği için AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminden beri her fırsatta kadınlardan daha fazla çocuk doğurmasını istiyor, bazen üç bazen dört çocuk yapılması hedefleri gösteriyor ama sadece hedef göstermekle nüfus eğilimleri değişmiyor. Gerçi bugünlerde hükümetin çocuk doğurmayı teşvik için bazı mali önlemler almakta olduğuna dair haberler var ama henüz açıklanmış resmi bir proje yok.
Türkiye nüfusunun bırakın artmayı azalmaya doğru gitmesi çeşitli biçimlerde tahmin de ediliyor. En son tahmini Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bir nüfus projeksiyonu ile yaptı ve yayınladı. Doğum, ölüm ve göçe ilişkin demografik göstergelerdeki mevcut durumun devam edeceği, artış veya azalış yönünde eğilimler de gösterebileceği varsayılarak, ana, düşük ve yüksek olmak üzere üç farklı senaryoya dayalı nüfus projeksiyonları üretildi.
Ana senaryo: 2100 yılında 77 milyon nüfus
Demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam ettiği varsayan ana senaryoya göre, 2023’te 85 milyon 372 bin 377 kişi olan Türkiye nüfusunun, 2030’da 88 milyon 188 bin 221 kişiye, 2050’de 93 milyon 774 bin 618 kişiye ulaşması bekleniyor.
Türkiye nüfusunun 2050’li yılların ortasına kadar artması ve sonrasında azalışa geçmesi öngörülüyor. Bu kapsamda nüfusun, 2100 yılında 77 milyonun altına düşeceği tahmin ediliyor.
Düşük senaryoya göre nüfus 2100’de 55 milyonun altına düşecek
Doğurganlık göstergelerindeki hızlı düşüş eğiliminin devam edeceğini varsayan düşük senaryoya göre ise Türkiye nüfusunun 2044’te 89 milyon 959 bin 486 kişiyle en yüksek büyüklüğe ulaşacağı hesaplandı. Ardından nüfus düşmeye başlayacak ve 2100’de 55 milyonun altına inecek bu senaryoya göre.
Yüksek senaryo: 100 milyonu aşacak
Doğurganlığı artırıcı tedbirlerin etkili olacağını varsayan yüksek senaryoya göre ise Türkiye nüfusunun 2056’da 100 milyonun üzerine çıkacağı öngörüldü.
Buna göre Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi artarken nüfus da yaşlanmaya devam edecek.
Nüfusun yaş yapısının önemli göstergesi olan ve 2023’te 34 olarak hesaplanan ortanca yaşın, 2050’de 44,8, 2075’te 51,5 ve 2100’de 52,2 olması bekleniyor.
Türkiye’de 2075’te her 3 kişiden 1’inin yaşlı olması bekleniyor
TÜİK’in açıkladığı nüfus sonuçlarına göre yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 10’un üstüne ilk kez bu sene çıktı. TÜİK’in ana senaryosuna göre yaşlı nüfus oranının 2050 yılında yüzde 23,1, 2075 yılında yüzde 31,7 ve 2100 yılında ise yüzde 33,6 seviyesine ulaşması bekleniyor. Bu yıl çalışma çağında yer alan 15-64 yaş grubundaki nüfus oranı yüzde 68,3 olduğu belirtiliyor. Ana senaryoya göre çalışma çağındaki nüfus oranı 2050’de yüzde 61,9, 2075’te yüzde 55,9 ve 2100’de yüzde 54,6 olacak.
TÜİK raporuna göre bu yıl çocuk nüfus olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfus oranı yüzde 21,4. Ana senaryoya göre çocuk nüfus oranının 2050’de yüzde 15,1, 2075’te yüzde 12,4 ve 2100’de yüzde 11,8 olması bekleniyor.
“Demografik fırsat penceresinin 2030’un ilk yarısında kapanacağı öngörülmektedir”
Bağımlı nüfus toplamının çalışma çağı nüfusunun yarısından az olduğu dönem “demografik fırsat penceresi” olarak adlandırılıyor. Çocuk nüfus olarak tanımlanan 15 yaş altı nüfusun toplam nüfusun yüzde 30’undan az, yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 yaş üstü nüfusun ise toplam nüfusun yüzde 15’inden az olduğu dönemde demografik fırsat penceresi açık olarak değerlendiriliyor. TÜİK’in projeksiyon sonuçlarında 2030’un ilk yarısında yaşlı nüfus oranının yüzde 15’i aşacağı ve demografik fırsat penceresinin kapanacağı belirtildi.