Türkiye 10 Nisan sabahına bir İstanbul merkezli savcılık ve polis operasyonuyla daha uyandı. Bu sefer gözaltına alınanlar iki gazeteciydi, Cumhuriyet gazetesi yazarı Murat Ağırel ve BirGün gazetesi yazarı Timur Soykan. İki gazeteci yakın zamana kadar HalkTV’de programcılık da yapıyordu ama oradan ayrıldılar, şimdi programlarını YouTube’da devam ettiriyorlar.
Peki neden gözaltına alınmıştı iki gazeteci? Savcılığın açıklamasına göre iki isim “tehdit” ve “şantaj”la suçlanıyordu. Ağırel’i de Soykan’ı tanıyan kimsenin inanmayacağı bir suçlama bu. Savcılıktan yapılan açıklamaya göre “Yüklenen suçun gerektirdiği ceza miktarına göre şüphelilerin kaçma ve delilleri yok etme, değiştirme, gizleme ihtimali vardı” ve “Aleyhlerinde yeteri kadar delil ve emare bulunuyordu” o yüzden gözaltı kararı verilmişti.
Oysa o gün Murat Ağırel zaten savcıyla randevusu vardı. Gidip ifade verecekti. Ama sabah polisler evinin kapısına dayandı.
Öğlen saatleri olduğunda durum biraz daha netleşti. Ağırel’i ve Soykan’ı savcıya, her iki gazetecinin yakından bildiği bir isim, Erkan Kork şikayet etmişti.
Peki kimdi Erkan Kork?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda en azından 2017’den beri dosyası açık duran bir isim. Hakkındaki suçlama sahibi olduğu PayFix adlı ödeme şirketiyle yasa dışı bahise aracılık etmek ve kara para aklamak. Hakkındaki MASAK raporu ciddi deliller içeriyor. Savcılığın elinde bazı dijital deliller de var, onlar da suça işaret ediyor.
Zaten bu sebeple Erkan Kork hakkında 2024 yılında, yani geçen yıl savcılık dava açmış, suçlamalar çok ciddi. Ama savcılık onu tutuklamaya gerek duymamış, Kork bir yıldır tutuksuz yargılanırken bu arada inanılmaz bir dizi skandal yaşanmış, örneğin BankPozitif’i suçlamaların göbeğindeki PayFix adlı şirketin satın almasına BDDK izin vermiş, Erkan Kork’un alel acele FlashHaber adlı TV kanalını almasına da RTÜK izin vermiş. Oysa o sırada Kork kara para aklama ve yasadışı bahise aracılık etme suçlamasıyla yargılanıyor.
Murat Ağırel yazmıştı
Ancak kimsenin bu yargılamadan haberi yok. Gazeteci Murat Ağırel, yasadışı bahisle Türkiye’de en çok uğraşan gazetecilerin başında geliyor. Ona bir kaynağı Erkan Kork’un yargılandığı davanın iddianamesini veriyor, o da geçen ay 8-11 Mart tarihleri arasında dört gün üst üste Cumhuriyet gazetesinde PayFix’in karıştığı yasadışı bahis ve kara para aklama davasını anlatan yazılar yazıyor.
Ancak bu yazıların yayınlanmasından sonra, 14 Martta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçiyor ve Erkan Kork ile birlikte bir grup insanı gözaltına alıyor, Kork birkaç gün sonra da tutuklandı. Bu yeni bir operasyon değildi; bir yıl önce açılmış davanın operasyonuydu.
Bu arada Kork’un sahip olduğu finans kurumları, yani PayFix, İnal ve Aypara adlı ödeme şirketleriyle BankPozitif TMSF tarafından devralındı, bütün bu kurumların lisansları iptal edildi. FlashTV ise artık kayyım yönetiminde.
FlashTV’yi nasıl ve neden aldı?
Burada FlashTV’ye özel bir yer ayırmak gerek. Bu kanal uzunca bir süredir mali zorluklar içindeydi ve yayın yapamaz durumdaydı. HalkTV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu burayı satınalma istedi, sahipleriyle fiyatta da anlaştı, hatta hisse devir sözleşmesi yapıldı, kaporo ödemesi gerçekleşti. Ama kanal Mahiroğlu’na teslim edilmedi. Bunun üzerine Mahiroğlu sosyal medyadan durumu ihbar edince FlashTV’ye apar topar yeni bir alıcı bulundu. O alıcı Erkan Kork’tu. İddiaya göre muhalif bir kanal olan HalkTV’nin ikinci bir kanala sahip olması iktidar çevrelerinde istenmemiş, iktidara yanaşmak isteyen Erkan Kork da FlashTV’yi satın almıştı.
Yani kara para ve yasadışı bahisle suçlanan bir kişi, bu suçlamalar devam ederken hem banka sahibi olmuştu hem TV istasyonu.
Erkan Kork tutuklanacağını anlayınca kendini savunmak için çeşitli yollar denedi. Bu yollardan biri “dış güçler” senaryosuydu. Ona göre BankPozitif’i İsraillilerden satın alması ve burayı milli sermayeye kavuşturması yüzünden bu suçlamalarla karşı karşıyaydı. Bu savunma pek işe yaramadı.
Cezaevinde savcıya ifade vermiş
Şimdi ortaya çıkıyor ki Erkan Kork 7 Nisanda, yani bundan üç gün önce cezaevinde savcılara bir ifade vermiş ve bu ifadesinde Murat Ağırel ile Timur Soykan’ı kendisini tehdit etmek, şantaj yapmakla suçlamıştı.
Alınan bilgiye göre Kork, 7 Nisan’da cezaevinden verdiği ifadesinde, Halk TV’nin patronu Mahiroğlu’nun Flash TV’yi satın almak için şirket sahiplerine gayrı resmi yollardan, çöp poşeti içerisinde 250 bin dolar verdiklerini, kanalın aslında İmamoğlu’nun propaganda aracı yapılmak istendiğini, bu süreçte kanalı 2 ya da 4 milyon dolara kendisinin aldığını anlattı.
9 Ocak’ta kanalı aldığını ve hakkında yayınlar yapılmaya başlandığını kaydeden Kork, bir gecede kanalın yayın politikasını milli çizgiye uygun olarak değiştirdiklerini belirtti. Kendisine geri attırmak için kanalın Cumhurbaşkanı tarafından aldırtıldığı iddialarının gündeme getirildiğini, karalayıcı yayınlar yapıldığını anlatan Kork, Pozitif Bank ve Payfix şirketlerinin sahibi olduğunu, bu şirketler üzerinden tehdit edildiğini söyledi.
Ağırel söyleşi yapmış
Kanalı aldıktan iki ay sonra Ağırel’in röportaj talebiyle aradığını söyleyen Kork, ofise davet ettiği Ağırel’in karşılık olarak kendisini Cumhuriyet’e davet ettiğini, bunun üzerine ortak bir noktada buluştuklarını belirtti. Gazetecilerin üst perdeden konuşarak kendisini ayaklarına davet ettiklerini belirten Kork, görüşmeye Soykan’ın da geldiğini ancak hiç soru sormadığını ifade etti. Ağırel’in devam eden soruşturmayla ilgili sorular yönelttiğini, neye güvenerek kanalı aldığını sorduğunu, baskın ve bastırıcı beyanlarda bulunduğunu belirten Kork, o günden sonra aleyhinde haberler yaptığını ifade etti.
Soykan’ın bu haberleri desteklemediğini, paylaşmadığını ve ayrı haber yapmadığını belirten Kork, ancak tutuklandıktan sonra onun da yayın yapmaya başladığını kaydetti.
Farklı gazeteci isimleri de veren Kork, bu gazetecilerin hepsinin kendisini baskı altına almak istediklerini, Flash Haber TV’yi almasını engellemek adına isnatta bulunucu şekilde davrandıklarını söyledi ve şikayette bulundu.
Timur Soykan: İpe sapa gelmez suçlamalar
İşte bu suçlamaların savcılık tarafından ciddiye alınmasıyla evleri basılan iki gazeteci önce poliste, ardından savcılıkta sorgulandı, sonra da savcılık tarafından tutuklanmaları talebiyle sulh hukuk hakimliğine sevk edildi. Neyse ki hakimlik tutuklamaya değil adli kontrola karar verdi, Timur Soykan ve Murat Ağırel akşam saatlerinde Çağlayan Adliyesinden serbest bırakıldı.
Çıkışta Timur Soykan şöyle konuştu:
“Bir haber yaptık, bir röportaj yaptık. O röportaj biryasa dışı bahis baronu olduğu iddia edilen kişinin faaliyetleriyle ilgiliydi. Artık ülkede hukuk o hale gelmiş ki o yasa dışı bahis baronu olduğu iddia edilen kişi tutuklanıyor, cezaevine giriyor ve cezaevinden gerçekten abuk sabuk hiçbir mantığı olmayan bir yandan Trump ile yemek yemeye gittiğini anlatan bir yandan bizimle oturduğumuzda ona üstenci tavırlarda bulunduğumuzu söyleyen ama aslında hepsi yalan olan, iftira olan suçlamalara yöneltiyor.
Akıl almaz bir şekilde bunu yargı ciddiye alıyor. Savcılık ciddiye alıyor ve gazetecilik faaliyeti sadece röportaj yapmak bir suça dönüştürülmeye çalışılıyor. Oysa biz sadece gazetecilik yaptık. Bir büyük skandalın peşindeydik. Murat da ben de. Çünkü şöyle düşünün bir yasa dışı bahis baronu olduğu iddia edilen kişi bir banka satın aldı arkadaşlar. Yasa dışı bahis baronu olduğu iddia edilen bir kişi bir elektronik ödeme sistemi sahibiydi. Yasa dışı bahis bunun olduğu iddia edilen kişi bir televizyon kanalı alabiliyordu.
Bunlara MASAK nasıl izin verdi? BDDK nasıl izin verdi? Yetkili kurumlar buna nasıl izin verdi? Bu dünyanın her yerinde çok büyük bir haberdir ve çok büyük bir skandaldır ama bu haberi yapmak nasıl oluyorsa şantaj deyip suç haline getiriliyor. Mesaj mı atmışız? Bir kelime mi söylemişiz? Herhangi bir bununla ilgili bir ifade mi var? Hiçbir şey yok. Aksine şu var.
Bugün ben örneğin BDDK skandal düğünü haberi nedeniyle Çağdaş Gazeteciler Derneği’nden ödül alacaktım normalde. Ama sabah evimize baskın yapıldı polisler tarafından ve bu adliyeye getirildik bir savcının talimatıyla ve o savcı bizim ifademizi bile almadan, biz hiç onu görmeden bizi tutuklamaya sevk etti.
Bir adli kontrol kararıyla haftada üç gün imza atmak ve yurt dışı çıkış yasağıyla bizi hakim bıraktı ama şöyle bir şey var dediğim gibi ödül alacaktım BDDK düğünü haberi nedeniyle o BDDK düğününde o skandal düğünde başkan yardımcısına takı takan ve daha sonra yasadışı bahis suçlamasıyla yargılandığı ortaya çıkan daha sonra tekrar gözaltına alınan tekrar tutuklanan kişinin ipe sapa gelmez, akıl mantık dışı bir beyanıyla biz bugünü yaşadık.
Maalesef bu adaletsizliği yaşadık. Tutuklanmadığımıza sevinmedik mi? Sevindik. Maalesef ülke bu halde.
Çünkü insanlar çok saçma nedenlerle hukuksuz bir şekilde tutuklanabiliyorlar. Maalesef hukuk ayaklar altına alınmış bir dönem yaşıyoruz. Onun için buna alışmamak gerekiyor.
Gazetecilerin haber yaptığı için evinin basınmasına alışmamak gerekiyor. Gazeteciler röportaj yaptığı için tutuklamaya sevk edilmesine alışmamak gerekiyor ama biz en iyi bildiğim şeyi yapmaya devam edeceğiz.Onlar bizi susturmak istiyorlar. Onlar belki bizi korkutmak istiyorlar. Onlar belki gazeteciliği yok etmek istiyorlar.
Sadece iktidarın sevdiği gazetecilerin gazetecilik yapmasını istiyorlar. Ama biz sonuna kadar bu skandalı araştıracağımız gibi bütün skandalları araştırmaya devam edeceğiz. Sonuna kadar gazetecilik yapmaya devam edeceğiz.
Hakikatin peşinde olmaya devam edeceğiz. Bu yoldan bizi kimse döndüremeyecek ve hep beraber bu mücadelemizden mutlaka zaferle çıkacağız.”
Murat Ağırel: Gazetecilik suç değildir dedik ve biz bugün ne yaptıysak yarın on katını daha fazla yapacağız
Timur Soykan’ın ardından Murat Ağırel de açıklamalar yaptı. Onun sözleri de şöyleydi:
“Bayramdan önce bizim ifademizin alınması için emniyetten arandık. Savcıya geldik hemen.
Acelesi yok bayramdan sonra ifademizi alırız dediler. Bayramdan sonra oldu avukatlarımız geldi. İfade vermek istediğinizi söyledi. Çarşamba günü verirsiniz dediler. Dün avukatımla konuştum saat bir de bugün buraya gelip Çağlayan Adliyesi’nde ifade verip sonra da yayınımıza gidecektik biz.
Sabah saat 6’da eee polis arkadaşların zili çalmasıyla uyandık. Öğrendik ki benim daha önce kendisini arayarak sorularım olduğunu, MASAK raporu ve iddianameyle ilgili sorularım olduğunu belirttiğimi bununla ilgili de cevap hakkının olduğu ve bunu kullanması gerektiğini gazetecinin en temel ilkesinin cevap verme hakkını kullanması gerektiğini söylediğim kişi beni kendisi Holding Binası’na çağırdı. Ben dedim bunu kabul etmiyorum.
Ben gazeteciyim. Bunun etik olarak doğru olduğunu düşünmüyorum. Buyurun siz bizim gazetemize gelin. Çok da yakın size Şişli’de dedim. Kabul etmedi. Bu kabul etmeyişi benim Cumhuriyet’e davet edişimi üstlenici tavır olarak ayağına çağırdı beni diye söyledi.
Şikayetçi olmuş bundan. Sonra ortak noktada biz bir çay bahçesinde halka açık çay bahçesinde oturduk. Kendisinin de ses kaydı alması ve bizim de ses kaydı almamız şartıyla sadece çay içtik.
Kaydettik. Kaydettiklerimizin dışında iddiasına göre Flash TV’nin satışıyla ilgili bir şey sormuşuz ve onu baskı altına almaya çalışmışız. Biz ses kaydını görmek istedik açıkçası evraklarda ve bana beş soru soruldu, Timur’a üç soru soruldu emniyette.
Tamamının cevabını verdik. Tapeler var. Tapelerdekiler zaten açık açık yazıyor ve diyoruz ki biz buluşmak istemiyoruz. Benim prensibime de ters. Ama ısrarla buluşmak istiyor. Biz buluştuk. Sorularımızı sorduk. Gazetecilik yaptık. Bunu kaydetti. Kendisi de kaydetti. Dosyada kuvvetli suç şüphesi diye bahsetti diyor. Değerli dostlar, değerli meslektaşlar, dosyanın içerisinde hiçbir şey yok.
Bir tane bir tane kağıt parçası var. Bir de polis bize sordu sorular var. Avukat biz müsait olduğumuza getirip delilleri vereceğiz demiş.
Dosyaya delili biz sunduk. Ses kaydını biz sunduk. Mahkeme başkanına rica ettik. Lütfen dinleyin dedik. Kendisi konuşmanın içerisinde diyor ki beni en iyi sen anlarsın. Bu yazıyı en iyi yazabilecek ve bunu raporlaştıracak kişi Murat Ağırel diyor. Ardından da Timur üstadım diyor. Bak üstad diyor en çok size güveniyorum diyor. Burada bunlar var diye bize anlatıyor.
Ardından da şikayetçi oluyor. Yalnız değerli dostlar biz bu dosyanın peşini bırakmayız. Neden? Bayramdan önce bizim hakkımızda şikayet vardı.
O şikayete istinaden biz ifade verecektik ve acelesi yoktu. Ama bizim avukatlarımız buraya gelip ifade vermek istiyoruz dediğimiz günde cezaevinden SEGBİS’e bağlanmış bu kişi ve bizim onu tehdit ettiğimizi ve şantaj yaptığımızı belirtmiş ama bunu da şu şekilde belirtmiş kesinlikle şantaj ve tehdit geçirmemiş içerisinde sadece muğlak cümlelerle geçirmiş. Ne oldu? Tefrik edildi ve ayrıldı bu dosya.
Sadece biz bu dosyadan yargılandık ve bunun içerisinde bir şey oluşturulmaya çalışıldı ve biz bu oluşturulmaya çalışılan şeye karşı bugün gazeteciliği savunduk. Gazetecilik suç değildir dedik ve biz bugün ne yaptıysak yarın on katını daha fazla yapacağız.”
