Beş özel hastane, devletten fazladan para almak için yenidoğan bebekleri yoğun bakımda tutuyor, orada doktor bile bulundurmuyordu. Bu sebeple 12 bebek öldü. Çete, olayı soruşturan savcıyı da makamında ölümle tehdit etmiş, savcı bunu da belgeledi.

Mayıs ayında gelen bir haber, Türkiye’de çok sık yaşanan türden bir devleti dolandırma vakasıydı.

Mayısta İstanbul ve Tekirdağ’daki beş özel hastanede çalışanlara geçtiğimiz hafta operasyon düzenlenmiş 14 doktor, 16 hemşire ve sekiz hastane görevlisiyle birlikte toplam 40 kişi gözaltına alınmıştı. Bunlardan 14’ü daha sonra tutuklandı.

Peki ne yapıyordu bu ‘çete’?

Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın ve Sosyal Güvenlik Kurumu SGK’nın pek çok özel hastaneyle sözleşmeleri var. Bu sözleşmelerden birinde, doğum sonrası bebek ölümlerini azaltmak için yenidoğanların yenidoğan yoğun bakımında yatırılmasının ücretini devlet ödüyor.

Yenidoğan bebekler üzerinden devleti dolandırmak akla gelir mi? Gelmiş. Bu çete, gerçekte yoğun bakımda kalmaya ihtiyacı olmadığı halde pek çok bebeği sahibi olduğu özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakımına kaldırıyor, orada bir süre sözde ‘tedavi’ ediyordu. SGK hastanelere yenidoğan bebeklerin yoğun bakımda kaldığı her gün için 8 bin lira ödeme yapıyordu. Çetenin bu yolla SGK’dan fazladan 1 milyar lira para aldığı hesaplanıyor. O denli büyük bir iş bu yani.

Fakat tabii çetenin aç gözlülüğü yoğun bakımda tutulması gerekmediği halde bebekleri yoğun bakıma alıp buradan fazladan para kazanmakla sınırlı değildi. Çete, kural olarak 24 saat doktor ve uzman hemşirelerin bulunması gereken bu yenidoğan yoğun bakımlarında doktor ve hemşirelere ödenecek ücreti ödemekten de kaçınmak istiyordu, yoğun bakımları doktorsuz, hatta uzman hemşiresiz bırakıyordu.

12 bebek bu yüzden öldü

Soruşturma derinleşince, meselenin sadece para çalmak olmadığı, bu hastanelerin yenidoğan yoğun bakımlarında 12 bebeğin doktorsuzluk ve hemşiresizlik yüzünden öldüğü anlaşıldı. Korkunç bir durum vardı.

Yoğun bakım ünitelerinde yedi gün 24 saat zorunlu doktor bulunması gerekirken bu kurala uyulmadığı HTS kayıtlarıyla tespit edildi. Kayıtlarda hekimlerin hastanede olmadığı, doktorlar yerine hemşirelerin raporları imzaladığı ortaya çıktı. Hatta hemşirelerin bile asistanlarına bebekleri emanet ettiği belirtildi. Bir doktorun da rapora imza attığı saatte bir eğlence mekanında olduğu belirlendi. Yani bebekler tehlike altındaydı.

Dolandırıcılığın yapıldığı hastaneler incelendi ve geçtiğimiz günlerde soruşturmayla ilgili dosyaya yeni bir rapor eklendi. Raporda 12 bebeğin ihmal sonucu öldüğü bildirildi. Bebekler daha fazla para kazanmak için bir bakıma öldürülmüş oldular.

Savcıya ilk tehdit: ‘Papa’ya suikast yapan güçlü grup’

Yolsuzluk soruşturması cinayet soruşturmasına dönüşünce çete telaşa kapıldı ve çok cüretkar bir adım atıldı.

30 Ağustos’ta avukat A.A, çeteyle ilgili soruşturma yürüten savcı Y.E. ile önce telefonla sonra da makamında görüştü. Çeteye yönelik dava kapsamında bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse savcıya suikast yapılacağını belirten avukat A.A., savcının ailesinin yaşadığı yerleri de söyleyip onlara da zarar verilebileceği tehdidinde bulundu.

Bu planın, ‘Papa suikastı’ gibi birçok olayı gerçekleştiren güçlü bir silahlı grup tarafından yapıldığını söyleyen A.A. savcıya öldürüleceği tehdidinde bulundu.

Savcı geri adım atmıyor

Ancak savcı geri adım atmamıştı. Tehditler üzerine gizli bir soruşturma başlatıldı. Diğer yandan savcının yakınlarının özel bilgilerine ve yaşadıkları yerlere ilişkin bilgilerin ne şekilde sızdırıldığına dair araştırma yapıldı.

Avukat A.A. ile ilişkili Mustafa Kemal Zengin hakkında da fiziki ve teknik takip kararı alınmasının ardından olayın delillendirilmesi için savcının odasına kayıt cihazı yerleştirildi.

Çete, savcıya ikinci bir gözdağı vermek için yine makamına gitti. Kendini eski İçişleri Bakanlığı müsteşarı olarak tanıtan Mustafa Kemal Zengin’in savcıyı açık şekilde ölümle tehdit etmesi kayıt altına alındı. Zengin görüntülerde ‘mermiye kafa atan 500 kişilik’ sokak ekiplerini anlattı. Bir aracı gibi konuşan Zengin konuşmada masaya bile vurdu, savcıya tehditte dozu arttırdı.

Zengin’e operasyon gereği orada bir şey söylenmedi, herhangi bir işlem de yapılmadı. Ancak daha sonra üç isimle daha görüştüğü belirlendi.

Ayrıca savcının kişisel ve ailevi bilgilerinin, tehdit edilmeden önceki bir tarihte üç jandarma personeli tarafından sorgulandığı tespit edildi.

Belgeler toplanınca da operasyon için düğmeye basıldı. Savcıyı makamında tehdit edenler, kişisel bilgilerini verenler ve suikast ekibi dahil toplam dokuz kişi gözaltına alındı. Bir kişi ise aranıyor. Soruşturma kapsamında ayrıca biri ruhsatsız iki tabanca ele geçirildi.

Diğer yandan gazeteci Emrullah Erdinç, savcının tehdit edildiği videoyu ve dosyayla ilgili ayrıntıları YouTube hesabından yayınladı.


Zengin’in 65 bin takipçili Instagram hesabında birçok siyasiyle çekilmiş fotoğrafları bulunuyor. Ancak takipçilerinin bir çoğu ‘bot’. Yani sahte kullanıcılar. Zengin’in kendini sosyal medyada ‘hayırsever iş adamı’ gibi göstermeye çalıştığı anlaşılıyor. Gerçekten eskiden müsteşarlık yapıp yapmadığı ise belirsiz. Ayrıca Zen Medikal isminde bir şirketin de sahibi olduğu söyleniyor.