Bundan beş yıl önce bir Türk vatandaşı Hırvatistan-Sırbistan sınır kapısında çok sayıda sikke, kurşun mühür baskıları ve ağırlıklardan oluşan tarihi eserlerle yakalandı. Bu eserlerin hepsi Türkiye’ye aitti ve Türkiye de ipin ucunu buradan yakalayıp Hırvatistan’a ulaştı. Kültür Bakanlığı’ndan Hırvatistan’a görevlendirilen uzman heyet incelemelere başladı. Görüldü ki Anadolu’nun tarihine ait 2 bin 955 eser buradaydı. Hepsi 2021 yılında yurda getirildi.
İadeden bir yıl sonra yine Hırvatistan sınırında Türkiye’ye ait 1059 tane tarihi eser bir Türk vatandaşının kullandığı TIR’dan çıktı. Hırvatistan Interpol Birimince, Bajakovo-Batrovci sınır kapısında ele geçirildi eserlerin hepsi. Hırvatistan’daki Vinkovci Arkeoloji Müzesinde muhafaza altına alınan tarihi eserler aynı yılın mart ayında Anadolu Medeniyetleri Müzesine teslim edildi.
Yurtdışından eserler getiriliyordu ama Anadolu’nun parçalarını satanlar durmuyordu. Büyük bir organizasyonla Türkiye’de bulunan tarihi eserler kaçırılıyor, yurtdışındaki müzayede evlerine satılıyor, açık artırmayla da ‘yeni sahiplerine’ ulaşıyordu.
Meselenin temelinde ‘defineciler’ var. Aslında Türkiye’de definecilik yapmak yasal sınırlandırmalar içinde serbest. Ama Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 50. Maddesi ve buna bağlı olarak çıkarılan Define Arama Yönetmeliği çerçevesinde define aranabiliyor. Peki bu ne anlama geliyor?
Define aramak isteyenler, define arayacakları yerin bağlı olduğu müze müdürlüğüne bir dilekçe ile müracaat ediyor. Dilekçede arama maksadı ve define aranacak yerin il, ilçe, bucak, köy, mahalle, sokak, ev numarası bildiriliyor. Müze müdürlüğünce, define aranacak yerin 2683 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinde belirtilen yerler ile tespit ve tescil edilen sit alanları ve mezarlıklar içinde olup olmadığı, define aranmasından sakınca bulunup bulunmadığı araştırılıyor. Bir sakınca yoksa izin veriliyor.
Bu, define bulmak isteyenlerin izleyeceği yol. Tarihi eserler için işler daha sıkı yürütülüyor çünkü onlar Anadolu tarihine ait olduğu için devlet tarafından saklanıyor. Yani tarihi eser bulanlar bunu satamaz. Tarihi eserleri bulan kişiler, sahip oldukları veya kullandıkları arazide tarihi eser bulunduğunu bilen veya yeni haberdar olanlar en geç üç gün içinde, kendisine en yakın müze müdürlüğüne veya köyde muhtara, diğer yerlerdeyse mülki idare amirlerine bildirmek zorunda. Aksi halde satmasa dahi ceza alabilir.
Bütün bu kurallara rağmen kaçak yollarla tarihi eser arayanlar yurtdışına satış yaptıklarında milyonlarca lira kazanıyor ama bu kişilerin tespit edilmesi zor değil. Nitekim dün gece yapılan operasyon bunu gözler önüne serdi. İzmir merkezli 24 ilde eşzamanlı operasyon yapıldı ve haberin başında bahsettiğimiz Hırvatistan’dan Türkiye’ye getirilen 1059 eseri kaçıranlar saptandı. Tarihi eserin yerini tespit edip kendileri çıkarıp sonra da satmakla suçlanan 47 şüpheli gözaltına alındı.
Bu arada zanlıların banka hesap hareketleri de incelendi, Avrupa ve ABD’de faaliyet gösteren beş müzayede evinden örgüt elebaşı konumundaki “pazarlamacı” olarak tabir edilen kişiye ve aile bireylerine mevcut kurla yaklaşık 72 milyon lira döviz cinsinden para gönderildiği görüldü. Bu paranın suç grubu üyeleri ile gruba menfaat sağlayan kişiler arasında paylaştırıldığı belirlendi.
Operasyonda 6 bin 325 adet sikke, 997 adet obje, beş adet dedektör, iki adet ruhsatsız tüfek ve bir adet ruhsatsız tabanca ile çok sayıda fişek ele geçirildi.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da bu operasyonlara ilişkin konuştu ve “Tarihi ve kültürel mirasımıza zarar veren, bu topraklara ait tarihi eserleri yurt dışına kaçırmaya çalışan tarihi eser kaçakçılarına da nefes aldırmayacağız. Hepsini bir bir yakalayıp adalete teslim etmeye kararlıyız” dedi.