Yargıtay 9. Ceza Dairesi yüzde 70 oranında zekâ geriliği raporlarla tespit edilmiş olan kadını çocuk yaştayken çıplak fotoğraflarını yaymakla tehdit ederek zincirleme şekilde istismar eden, hamile kalmasına yol açan sanıklara verilen cezaları bozdu. 

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, yüzde 70 oranında zekâ geriliği bulunduğu raporlarla tespit edilmiş olan, engeli hemen anlaşılabilen kadını, çocuk yaşta olduğu dönemde, çıplak fotoğraflarını yaymakla tehdit ederek zincirleme şekilde istismar eden, hamile kalmasına yol açan sanıklara verilen cezaları bozdu. Yargıtay, bozma kararına, kadının 5 yıl sonra evlenmiş olmasını gerekçe gösterdi. Kararda, kadının 5 yıl sonra evlenmesinin daha önce rızasıyla ilişkiye girdiğini ve cinsel özgürlüğünün bulunduğunu ortaya koyduğu savunuldu. Bu nedenle sanıkların “istismar” değil, sadece “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçundan ceza almaları gerektiğini belirtti. Bir üye beş yıl sonra yapılan evliliğin sanıkların sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını belirtti. Kadının evliliğinin de geçersiz sayılması gerektiğini vurguladı. Yargıtay Başsavcılığı’nın itirazı üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşındı.

Artvin’de yaşayan bir aile 2013’te o dönemde 16 yaşında olan kızları D.A.’yı Artvin’in başka bir ilçesinde yaşayan evli ablasının yanına gönderdi.  Aile, bir süre sonra geri dönen kızları D.A.’nın hamile olabileceğinden şüphelenerek test yaptırdı. Testin sonucunda kızlarının hamile kaldığını öğrendi. Bunun üzerine aile, Artvin Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyette bulundu.

“Buluştuk ama istismar yok”

Yapılan soruşturmada, alınan mağdur ve tanık ifadelerinin ardından, D.A.’nın o dönem ilçeye bir tünel inşaatı için çalışmaya gelen ve ilçede yaşayan A.Z., Ş.Y., M.A. ve M.K. tarafından cinsel istimara uğramış olabileceği değerlendirildi.

Ayrıca, şüphelilerin D.A.’yı telefonda bulunan resimle tehdit ettikleri ve birçok kez buluştukları tespit edildi. Şüpheliler, alınan ifadelerinde D.A. ile birçok kez evde, otelde ve arabada görüştüklerini kabul etmelerine karşın istismar iddialarını reddetti.

Şüpheli A.Z. verdiği ifadesinde, “cinsel organının çalışmadığını” iddia ederek Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmasını talep etti.

Zekâ geriliği saptandı

Soruşturmada D.A. ile ilgili Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden rapor istendi. Raporda, D.A.’da yüzde 70 oranında orta derecede zekâ geriliği olduğu tespiti yer aldı.

Eldeki deliler ve ifadeler kapsamında şüpheliler A.Z. ve Ş.Y. soruşturma kapsamında tutuklandı.

Tamamlanan soruşturmada, şüpheli A.Z.’nin “fotoğrafını yayarım” tehdidiyle ve zincirleme şekilde D.A.’ya iki kez, Ş.Y.’nin üç kez, M.A.’nın beş kez cinsel istismarda bulunduğu değerlendirmesi yapıldı. Ayrıca, D.A.’nın kuzeni N.T.’nin, istismar eylemlerine yardımcı olduğu değerlendirildi.  Artvin Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

“Zekâ geriliği hekim olmayanlarca da anlaşılabilir”

Dava sürecinde sanıklar tehdit ve cinsel istismar iddialarını yine reddetti. Ayrıca, D.A.’da zekâ geriliği olduğunu anlayamadıklarını iddia etti.

Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan alınan raporda; D.A.’da ‘hafif-orta seviyede zekâ geriliği’ saptandığı, engelin cinsel istismardan kaynaklanmadığı, ancak ruh sağlığını bozacak derecede olan ‘depresif uyum bozukluğu’ tespit edildiği, bu duruma da uğradığı cinsel istismarın sebep olduğu tespitleri yer aldı.

Ayrıca, D.A.’nın somut olayda eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacağı, ‘zekâ geriliği’nin hekim olmayanlarca da anlaşılabilecek düzeyde olduğu belirtildi. Bununla birlikte, yapılan incelemeler sonucunda D.A.’nın, “cinsel organının çalışmadığını” ileri süren A.Z. tarafından uğradığı cinsel istismar sonucu hamile kaldığı tespit edildi.

Artvin Ağır Ceza Mahkemesi, 2016’da yargılama sonucunda dosyada bulunan telefon incelemeleri, bilirkişi raporları, mağdur ve tanık ifadeleri kapsamında; “çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçundan sanıklar Ş.Y. ve A.Z. hakkında 14 yıl 2 ay, sanık M.K. hakkında “çocuğun basit cinsel istismarı” suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası verilmesine hükmetti.  Mahkeme, sanıklar M.A. ile mağdurun kuzeni N.T hakkında ise beraat kararı verdi.

Kararlar sanık ve mağdur avukatları ile davaya müdahil olan Aile Bakanlığı tarafından temyiz edildi.

Yargıtay, 5 yıl sonraki evliliği gerekçe gösterdi, cezaları bozdu

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Ekim 2020 tarihli tebliğnamesinde; kararın onanmasını istedi. Tebliğnamede sadece eylemleri sabit görülen M.A. hakkında verilen beraat kararının bozulması talep edildi.

“Evlendiğine göre…”

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 12 Ocak 2023’te dosyayı görüştü. Daire, sanık Ş.Y. ve A.Z.’ye verilen 14 yıl 2 ay hapis cezasının bozulmasına karar verdi. Daire, kararının gerekçesinde, çocukken cinsel istismara maruz kalan kadının 2019 yılında evlenmesini gerekçe göstererek, “Bir başkasıyla evlenmesi sebebiyle cinsel özgürlüğünü kullanabilecek düzeyde mümeyyiz olduğunun anlaşılması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, mağdureyle rızası doğrultusunda farklı tarihlerde cinsel birliktelik yaşayan sanıkların reşit olmayanla cinsel ilişki kapsamında kaldığı gözetilmeksizin suç vasfının tayininde yanılgılı değerlendirmeyle sanıklar hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir” denildi.

Cezayı fazla buldu

Daire ayrıca, Adli Tıp Genel Kurulu’nun raporundaki “sanıkların eylemlerinin mağdurun ruh sağlığını bozduğu” tespitinin fazla ceza tayinine sebep olduğunu belirtti.

Daire. sanık M.K. hakkında “çocuğun basit cinsel istismarı” suçundan verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasını da mağdurun evliliğini gerekçe göstererek bozdu.

Daire, sanık M.A.’nın eylemlerinin de “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçu kapsamında olduğunu belirterek, beraat kararının bozulmasına hükmetti.

Mağdurun kuzeni N.T. hakkında verilen beraat kararı ise yerinde bulundu.

“Evlilik cezalandırmama gerekçesi olamaz”

Daire Başkan Vekili ise karara karşı oy kullandı. Daire Başkan Vekili, karşı oy yazısında, dosyadaki raporlarda, mağdurun anlama ve yorumlama kabiliyetinin gelişmediğinin, yaşamış olduğu cinsel travmanın önemini kavramadığının ve bu eyleme karşı da ruhsal açıdan kendini savunamayacağının belirlendiğini vurguladı.  Ayrıca, mağdurunun zihinsel engelinin dışarıdan anlaşılabileceğine yönelik tespiti de hatırlattı.

Daire Başkan Vekili, mağdurun beş yıl sonra yaptığı evliliğin bozma gerekçesi yapılmasına yönelik de karşı oy yazısında şu ifadeleri kullandı:

“…Mağdurede saptanmış olan ve hayatının ilk yıllarından başlayıp ömrü boyunca sürecek olan bu zekâ geriliği nedeniyle olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacağı ve bu zekâ geriliğinin fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olmasına mani olacak mahiyet ve derecede olduğu, kendisinde mevcut olan zekâ geriliği ve işitme kaybı birlikte değerlendirildiğinde mağdurede mevcut zekâ geriliğinin hekim olmayanlarca anlaşılabileceği, bu itibarla mağdurenin suç tarihinde evlilik için gerekli olan ehliyete suç tarihi yönünden evlilik yaşını ikmal etmediği, ayırtım gücünden yoksun olduğu ve yasal temsilcinin rızası olmadığı için; evlilik tarihi itibariyle de ayırtım gücünden yoksun olduğu hususu tüm dosya kapsamıyla sabittir.

“Mağdurenin mernisle güncellenen nüfus kaydı içeriğinden; suç teşkil eden eylemlerden yaklaşık 5 yıl sonra evlendiği anlaşılmıştır. Suç tarihinde 16-17 yaşında olan orta düzeyde zekâ geriliği nedeniyle olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan ve bu zekâ geriliğinin fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olmasına mani olacak mahiyet ve derecede olan, hayatının ilk yıllarından başlayıp ömrü boyunca sürecek olan bu zekâ geriliği hekim olmayanlarca anlaşılabilen mağdurenin (suç tarihinden yaklaşık 5 yıl sonra evlenmesinin, mağdureye yönelik evlilik öncesi cinsel istismar eylemini gerçekleştiren sanıkların suç teşkil eden eylemlerinin vasıf ve mahiyetinde, sanıkların cezai sorumluluklarında değişiklik yaratmayacağı, bu yönüyle sanıklar A.Z.  ve Ş.Y. hakkında “çocuğun nitelikli cinsel istismarı”; sanık M.K. hakkında “Çocuğun cinsel istismarı suçundan” verilen cezanın yerinde olduğu, sanık M.A.’nın mağdureye yönelik eyleminin “çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçunu oluşturduğu kanaatiyle sayın heyetin ayırt etme gücünden yoksun ve mevcut zekâ geriliği hekim olmayanlarca anlaşılan mağdurenin cinsel ilişkiye yönelik iradesine değer addeden aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.”

Başsavcılıktan Daire’nin kararına itiraz

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararına itiraz etti. Başsavcılık, itiraz gerekçesinde, şu ifadeleri kullandı:

“Kendisinde bulunan akıl hastalığı nedeniyle cinsel saldırı fiilinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmeyen yetişkin için dahi durum aynıdır. Her iki yaş gurubunda da rızanın hukuken bir değeri bulunmamaktadır. Yasa burada genel olarak temyiz kudretinin bulunup bulunmadığını değil fakat özel suç yönünden fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişip gelişmediğini esas alarak düzenleme yapmıştır.

Mağdurun sonradan evlenmesinin, ya da suç tarihinde evli olmasının sonuca bir etkisi bulunmayacaktır. Zira kendisinde bulunan akıl hastalığı veya zekâ geriliği nedeniyle fiilinin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş ve bu nedenle kendini ruhen koruyamayacak olan mağdurun bu durumunun sağladığı kolaylıktan yararlanarak atılı suçu işleyen kişi yönünden eylem suç olma özelliğini devam ettirecektir.”

Başsavcılık, mağdurun yaşanan istismardan yaklaşık beş sene sonra evlenmesinin atılı suçun vasfını değiştirmeyeceğini ve “çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçu yerine “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçundan yargılanamayacaklarını belirtti.

Daire kararında ısrar etti, dosya Yargıtay Genel Kurulu’nda

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 7 Aralık 2023’te yapılan itirazı inceleyerek karara bağladı. Daire yine evliliği gerekçe göstererek yapılan itirazı reddetti. Daire kararının gerekçesinde mağdurun beş yıl sonra yaptığı evliliğin mağdurun “cinsel özgürlüğünü kullanabilecek düzeyde mümeyyiz olduğunu” gösterdiğini belirtti.  Karara bu kez Daire Başkan Vekili ile bir daire üyesi itiraz etti.

Karşı oy yazısında, bir önceki itirazda olduğu gibi mağdur hakkında zekâ geriliğine yönelik raporlara karşın beş yıl sonra yaptığı evliliğin “sanıkların suç teşkil eden eylemlerinin vasıf ve mahiyetinde, sanıkların cezai sorumluluklarında değişiklik yaratmayacağı” vurgulandı.

Başsavcılığın yeniden itiraz etmesi üzerine dosya nihai kararı vermesi için Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderildi.