102 yıl önce 26 Ağustos’ta sabaha karşı başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos’taki Başkomutanlık Meydan Savaşı’yla büyük bir zafere dönüştü. Türk Ordusu’nun başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, bu savaşta ateş hattında ordusunun başındaydı. Ama Yunan ordusu başkomutanı Hacianestis, cephe gerisinde İzmir’deydi. Taarruz öncesi “Mustafa Kemal mi, kim bu adam?” diyen Hacianestis’e, Mustafa Kemal 30 Ağustos’ta cepheden şöyle seslendi: “Hacianestis! Mağrur kumandan! Neredesin? Gel de ordularını kurtar şimdi.”
Sakarya Savaşı’ndan sonra Büyük Taarruz’a uzanan süreç hiç de kolay geçmemişti. İç ve dış siyasetteki zorluklar, halkı tekrar seferberliğe ikna etmek, ordunun neredeyse iki katına çıkarılması… Ama Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları bu zorlukları göğüslemeyi bildi ve düşmana öyle bir darbe vuruldu ki düşman ordusu neredeyse imha oldu. Ki bu imha etme hamlesi Büyük Taarruz’un ana stratejisiydi.
Bu stratejinin bir siyasi hedefi vardı. O da İzmir ve Trakya’yı kurtarmak. Öyle de oldu. Hatta daha önemlisi Sevr masadan kalktı, Lozan’da Türkler masaya özgüvenli oturdu.
1914’te başlayan 1. Dünya Savaşı 1918’de bitti diye bilinir. Ama 1. Dünya Savaşı’nı bitiren son antlaşma Lozan Antlaşması’ysa bu antlaşmanın Türkler lehine imzalanmasını sağlayan Büyük Taarruz’dur.
Lakin Büyük Taarruz, tarih anlatımımızda Kurtuluş Savaşı’nın bir parçası olarak algılandı genelde. Tarihçi ve akademisyen Prof. Dr. Mesut Uyar buna itiraz ediyordu. Bu konuda önemli görüşlerini yıllardır dile getiren Uyar’a göre Büyük Taarruz, hem Türk tarihinde hem de dünya tarihinde çok önemli bir yerde duruyor.
‘Büyük Taarruz’un önemi kavranamıyor’
Uyar ile birkaç yıl önce konuştuğum zaman bu önemi farklı yönleriyle anlatmıştı: “Büyük Taarruz sonrasında Sevr, masadan kalktı ve Mondros Ateşkesi’nden sonra yapılan barış antlaşması resmi olarak Lozan oldu. Lozan da 1. Dünya Savaşı’nın son barış antlaşmasıdır. Ama gerek ders kitaplarında, gerek bu konu üzerine yazılan kitaplarda Büyük Taarruz’un önemi kavranamıyor.
Şimdi siz bu savaşın önemini anlatamayınca başarı küçümseniyor. Bu da kimi kesimlerin Kurtuluş Savaşı’nı inkarına kadar gidiyor. Ya da sadece Yunanlara karşı savaşıldığına inanılıyor. Yunanların arkasındaki İngiliz desteği es geçiliyor. Sanki 5-6 bin Yunan’a karşı savaşılmış gibi bir yaklaşım sergileniyor. Oysa Büyük Taarruz’da yaklaşık yarım milyon insan büyük bir cephede savaştı. 200 bine yakın Türk askeri, 200 binden fazla Yunan askerine karşı savaşıyor ve oldukça hızlı bir takip harekatı gerçekleştiriyor. Bu dünya askeri tarihine geçecek bir başarıdır.”
‘Bu savaşın askeri tarihe geçen başarısını anlatamıyoruz’
Peki bu askeri başarının tarihi önemi nedir derseniz yine sözü Uyar’a bıkaralım: “1. Dünya Savaşı sırasında dikenli teller, tahkimat, makineli tüfekler ve modern toplar birleşerek savunmaya olağanüstü bir güç verdi.
1914-1918 arasındaki dünya savaşında, askeri anlamda savunmanın bu gücü nasıl aşılır diye çözüm arayışıyla geçti. Gerçek çözümü 1939’da Almanlar buldu. Bunu da Fransa’da gösterdiler. Böylesi bir savunmayı aşmanın yolu zırhla korunmuş manevra birliklerinin savunmayı yarıp onu kuşatıp yok etmesiydi.
Mustafa Kemal ve arkadaşları işte Büyük Taarruz’da, 1. Dünya Savaşı’nda bütün boyutlarıyla ortaya çıkan modern ateş gücü ve tahkimatın savunmaya verdiği üstünlüğü kırmayı başardı. Bu askeri tarih açısından çok çok önemli. Ama işte bizim tarih anlatımı kendimize odaklı olduğu için böylesi bir başarıyı göremiyor ve uluslararası arenada da anlatılamıyoruz. Tabii hal böyle olunca Büyük Taarruz hem kendi tarihimizde hem de dünya tarihinde hak ettiği şekilde yer alamıyor.”
Ya Büyük Taarruz başarıya ulaşmasaydı?
Büyük Taarruz’dan beklenen sonuç alınamasaydı ne olacaktı? Bu sorunun cevabını da araştırmacı yazar Tolga Aydoğan ‘Atatürk’ün İzindekiler-Cumhuriyetin Unutulan Kahramanlar’ kitabında anlatmıştı. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının bir B Planı vardı.
SAD Harekat Planı olarak adlandırılan bu plana göre savaşın kaybedilmesi durumunda Türk ordusu Eğridir üzerinden Toroslara çekilecek, toparlandıktan sonra tekrar saldırıya geçecekti. Aydoğan bu yönde çok gizli çalışmalar yapıldığını anlatıyor kitabında. “Şayet bir yenilgi olsaydı Mustafa Kemal orduyu Eğridir üzerinden Toroslara çekecek, yeniden toparlanan ordumuz düşman kuvvetlerine saldıracaktı. Bu plana göre Eğridir Gölü ve tren rayları üzerinden cepheye sevkıyat yapılacak, yeni demiryolları inşa edilecek ve bunun için halkın desteğiyle çalışmalar başlatılacaktı.
Türk ordusu Yunan’ı Sivrihisar-Polatlı mevkiinde durdurmuş sonra da Eskişehir Afyonkarahisar hattına çekilmesini sağlamıştı. SAD Harekat Planı gereği ordu Sandıklı civarında toplanacak, Eğridir-Baladız-Dinar demiryolu hattı ve Eğridir Gölü kullanılarak düşmana ölümcül bir darbe vurulacaktı. Akşehir-Eğridir-Dinar menzilinin kurulması gerekiyordu. Eğridir, SAD Harekat Planı’na göre lojistik üs olacak, Batı Cephesi’ne asker ve mühimmat işte bu merkez üzerinden sevk edilecekti.”
Resmi tarihe girmemedi ama…
Aydoğan resmi tarihte pek de okutulmadığını söylediği SAD Harekat Planı’nın Mustafa Kemal Paşa’nın 10 Aralık 1921’de (Sakarya Meydan Muharebesi sonrası) Batı Cephesi’ni teftişe geldiğinde hazırlıkların tamamlanmamış olduğu görüp Büyük Taarruz’u erteleme kararı aldıktan sonra hazırlattığını söylüyor.
Bu plan çerçevesinde Eğridir Gölü üzerinde ulaşımı sağlayan bir Fransız şirket Ocak 1922’de Eğridir Müfrezesi Komutanlığı’nın kurulmasıyla lağvedilerek Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanıyor. Üç deniz subayı, bir çavuş, üç er, beş marangoz, üç kalfa, bir nakkaş, sonradan bu ekibe dahil olan 40 er, dokuz işçi ve Eğridir halkı Höyük ve Aşağıkaşıka iskelelerini yapıyorlar. Bu iskeleler Antalya limanına gelen ve oradan da Eğridir’e sevk edilen, dış ülkelerden alınan cephane, silah ve erzakın Batı Cephesi’ne sevk edilmesinde kullanılıyor.
Tolga Aydoğan “Büyük Taarruz’un başarıya ulaşmasıyla Kurtuluş Savaşı’nın B planına göre ordunun Eğridir üzerinden Toroslara çekilmesine gerek kalmadı. Ama bu plan için yapılan çalışmalar da savaşın kazanılmasında büyük fayda sağladı” diyor.