Yedi filmlik haftanın iddialısı bir kutu oyunu uyarlaması olan fantastik macera 'Zindanlar ve Ejderhalar: Hırsızlar Arasındaki Onur". Bruce Willis, 'Hayalet Suikastçi' ile sinemaya veda ediyor. Vizyon Raporu fragmanlar eşliğinde başlıyor...

Hırsızlar dolanıyor hırsızlar, para koyarlar kızım ruhunu çalarlar

Zindanlar ve Ejderhalar: Hırsızlar Arasındaki Onur /Dungeons & Dragons: Honor Among Thieves

Romanlar ya da tiyatro eserleri sinema yönetmenleri için, anlatılan hikayenin güçlü olması ya da bir konuya farklı bir açıdan bakma fırsatı verdiği için uyarlama konusunda cazibelidir. Bilgisayar oyunlarının böyle bir cazibesi var mı tartışılır? Lakin yine de birçok popüler oyun sinemaya uyarlandı. Şimdi karşımızda bir kutu oyunu uyarlaması ‘Zindanlar ve Ejderhalar: Hırsızlar Arasındaki Onur /Dungeons & Dragons: Honor Among Thieves’ var.

Bu oyunun tutkunu olan Jonathan Goldstein ile John Francis Daley’nin, kendilerini ‘Örümcek Adam: Eve Dönüş’ün senarist grubundan biliyoruz, işte bu oyunundan fantastik bir macera filmi çıkarmaya çalışıyor. Hikayenin merkezinde Edgin (Chris Pine) ile kızı Kira (Chloe Coleman) var. İdealist ve adalet savaşçısı bir gençken hırsızlığa savrulmuş biri Edgin. Yakalattığı düşmanları çok sevdiği karısını öldürüyor. O da kızıyla bir başına kalıyor. Sonra onların hayata tutunmasını sağlayan Holga (Michelle Rodriguez) giriyor yaşamlarına. Kira’ya bir anlamda annelik yapıyor. Lakin yoksulluk canlarına tak ettiriyor. Hırsızlığa başlıyorlar Holga ve Edgin. Ustalaşıyorlar. Lakin prensipleri var hırsızlıkta. Sonra Forge (Hugh Grant) ile tanışıyorlar. Ölüleri dirilten bir nesneyi çalma konusunda Edgin’i ikna ediyor Forge. Karısını hayata tekrar döndürmek için Edgin Holga’yı da ikna edip giriyorlar bu işe. Ama yakalanıyor. Edgin kızı Kira’yı son anda kurtulan Forge’a emanet ediyor.

Tarikatın kullanışlı aptalı

Yıllar sonra zindandan kaçmayı başarınca anlıyorlar ki Forge onları kullanmış. Ama o bir yana Kira’yı da babasına karşı doldurmuş. Bunu anladıktan sonra Edgin’in tek amacı Forge’un gerçek yüzünü ortaya çıkarıp kızını ikna etmek eski mutlu günlerine dönmek. Lakin bu o kadar kolay olmuyor. Edgin, tuhaf büyüleriyle namlı bir tarikatın kullanışlı aptalı (lakin kim aptal orası da belli değil aslında). Saflar belli olunca mücadele de macera da başlıyor.

Bir  oyun uyarlaması gibi dursa da ‘Zindanlar ve Ejderhalar: Hırsızlar Arasındaki Onur’ bir baba-kız hikayesi anlayacağınız üzere. Bir babayı kızına olan sevgisiyle sınamak büyük aptallıktır. Sinema bunun örnekleriyle dolu. Sadece son dönemde ilk aklıma gelenler Christopher Nolan’ın ‘Yıldızlararası’, Damien Chazelle’in ‘Ay’da İlk İnsan’, Claire Denis’nin ‘High Life’ filmleri. Tür değişir, hikayeler farklılaşır ama kız babası olma durumu değişmez. Ergin de kızı uğruna her şeyi feda edecek bir baba. Ekibi de ona destek oluyor… Sonrası fantastik dünyada iyilerle kötülerin mücadelesi.

Asansör müziği gibi sözsüz eğlence filmi

İşin aslı ‘Zindanlar ve Ejderhalar: Hırsızlar Arasındaki Onur’ güzel ambalajlanmış bir eğlence sineması örneği. Ama ambalaja gösterilen özen içinde gösterilmemiş. Yazdığım gibi baba-kız ilişkisi var hikayenin odağında ama ismini zikrediğim diğer filmlerdeki gibi derin bir baba-kız ilişkisini hissettiremiyor duygu olarak. Senaryo aman macera olsun da nasıl olursa olsuncu. Dolayısıyla sevgili yönetmenlerimiz, ki aynı zamanda senaristler de, baba-kız ilişkisini bir anlatı şablonu olarak kullanıyorlar. Senaryoyla, sahnelemeyle hissiyat oluşturmak yerine efektlerle seyirciye ver coşkuyu seçeneğini tercih etmişler. Bu çok da çalışmıyor tabii. Ama filmin üzerine serpiştirilen komedi tuzlaması zaman zaman filmin tadını almamızı sağlıyor. Ki bu noktada Chris Pine ve Hung Grant’ın oyunculukları devreye giriyor zaten.

Ha şu denilebilir, bu filmin hedef kitlesi gençler ve bu oyunun tutkunları. Ama işte oyun uyarlaması da olsa bir filmden, eğlence amaçlı çekilen bir filmin bile bir söz söylemesi beklenir. Sözü yok filmin, sözsüz eğlence filmi de asansör müziği gibi oluyor. Ha Marvel’in seyirciyi efekt, ses, hızlı kurgu ve aksiyonla yoran filmlerinin yanında daha sakin bir macera vaat ediyor. Ama bu durum filmin iyi bir seyirlik olduğu anlamına gelmiyor. Son söz yönetmenlere. Hırsızlar komedisi çekmek istiyorlarsa bir daha Mario Monicelli’nin ‘Bilinmeyen Kişiler/I Soliti Ignoti’ filmini izlesinler…

Ve Bruce Willis son kez beyazperdede

‘Hayalet Suikastçi/Assassin’

Haftanın seçeneklerinden biri de April Mullen’ın yönettiği ‘Simülasyon / Simulant’. Yapay zekalarla iyiden iyiye haşır neşir olduğumuz şu günlerde onlardan korkmamız için çekilmiş bir adeta. Robbie Amell, Jordana Brewster, Simu Liu’nun rol aldığı filmde kocasını bir kazada kaybeden Faye’nin hikayesi ekseninde gelişen olayları izliyoruz. Faye eşinin yerini, insansı bir yapay zeka olan SIM ile doldurur. Ancak SIM ve onun gibi zeki programlar bir noktada insanlara karşı isyan edip özgürleşmek istiyor. Ve tabii ki her özgürlük mücadelesini baskılamayı refleks haline getirmiş insanlık da genel eğiliminden vazgeçmiyor. Yapay zekalı robotların isyanını bastırmaya çalışıyor. Görec de Ajan Kessler’e veriliyor.

Edebiyat dünyasından sinemaya: Mitat Kahraman

‘Mithat’

Haftanın yerli filmlerinden ‘Mithat’ yönetmen Süleyman Arda Eminçe imzasını taşıyor. Yazar Doğu Yücel’in 2017 yılında Can Yayınları’ndan çıkan polisiye kara mizah romanı ”Kimdir Bu Mitat Karaman?’ kitabından uyarlanan filmde Kadir Doğulu, İpek Filiz Yazıcı, Bülent Çolak, Sinan Albayrak, Beyti Engin, Eva Dedova, Nurlan Koyanbayev rol alıyor. Filmde kendi halinde sıkıcı bir hayat süren Mitat’ın kendini birden suç dünyası içinde bulmasıyla yaşadıkları konu ediniyor.  Yücel’in kitabı ilk çıktığında ses getirmişti. Sonra Mitat’ın başka bir macerası da yazdı Yücel.

Ya oyunun içindesin ya da dışında

‘Gizemli Ada Mençuna’

Haftanın ikinci yerli filmi ‘Gizemli Ada Mençuna’ çocuklu aile filmlerinden. Bora Onur’un yönettiği filmde Şahin Irmak, Masal Günay, Öykü Günay gibi oyuncular rol alıyor. Doruk Atasoy, dijital oyun tasarımcısı olan bir gençtir. Son dönemde oyunların bağımlılık yaptığı üzerine artan eleştiriler üzerine Atasoy, çocukların oynayarak da hayatı öğrenebileceğini kanıtlamak ister. Bu amaçla bir duyuru yapan Atasoy, yeni oyununu seçilecek 10 çocuk ile birlikte tasarlayacağını bildirir. Oyunu telefon yerine gerçek dünyada deneyimleyecek olan çocukların, başarısız oldukları zaman oyuna yeniden başlama imkanları olmayacaktır. Çocuklar için gerçek dünyada hayatta kalmak, sanal dünyada hayatta kalmak kadar kolay olacak mıdır?

Moskova’da göçmen olmak zor iki gözüm

‘Produkty 24 / Convenience Store’

Moskova’da yaşadışı olarak çalışmak zorunda kalın göçmenlerin yaşadığı zorlukları anlatan filmler çoğalıyor. Son örneklerden biri Michael Borodin’in yönettiği ‘Produkty 24 / Convenience Store’. Filmde Özbek göçmen Muhabbet’in zorlu mücadelesi anlatılıyor. Moskova’nın kenar mahallerinden birindeki bir bakkalda canını dişine takarak çalışan, geceleri de burada kalan biri Muhabbet. Birlikte çalıştığı diğer yasadışı göçmenler gibi ona da emeği karşılığında tek ruble dahi ödenmiyor, molaya çıkmasına dahi izin verilmiyor. Lakin bakkalın sahibi tüm bunların üzerine bir de Muhabbet’in yeni doğmuş oğlunu elinden alınca işler karışıyor. Muhabbet isyan ediyor duruma…

Üç harfliler gaspa karışıyor

‘Gasp’

Yerli korku filmi olmadan Vizyon Raporu eksik kalır tabii ki! Mohsen Rabiei’nin yönettiği ve Nergis Odzak, Sercan Boztepe, Beyzanur Önispir’in rol aldığı ‘Gasp’ta yine üç harfiler başrolde. Ama bu sefer onların pek suçu yok. Çünkü eşinin kendisini aldattığından şüphelenen Sema bir büyücüye gidince üç harflilerimiz uyanıyor. Tabii ki musallat oluyor ailenin başına. Gelip Sema’nın bedenini ele geçiyor. Kocası Mustafa ne yapsın üç çocuğu var bir de. Mecbur kurtaracak karısı… Gidip bir hocadan yardım istiyor.