Meşhur Casablanca filminin bir de çok bilinen şarkısı vardır: “As Time Goes By.” Sözleri “You must remember this/ A kiss is just a kiss” (Unutma/ Öpücük alt tarafı öpücüktür) diye gider.
İspanya‘nın 20 Ağustos’ta Sidney’de kazandığı Kadınlar Dünya Kupası maçı sonrasında seyircilerin önünde İspanyol milli oyuncu Hermoso’nun başını iki eliyle tutup dudaklarından öpen İspanya Futbol Federasyonu Başkanı Luis Rubiales bunun böyle olmadığını sizce artık anlamış mıdır?
İstifa etmeyi reddeden Rubiales, kendisine sosyal suikast düzenlendiğini ve her şeyin ülkesini kasıp kavuran ‘yanlış feminizm’ yüzünden olduğunu belirtmiş. Rubiales üç kız çocuk babasıymış. İstifa etmeyi reddettiği basın toplantısında orada bulunan kızlarına seslenmiş, “Yanlış feminizm adalet veya hakikat peşinde değildir, insanlara aldırış etmez” demiş. Feminizmin eğrisini doğrusunu da Rubiales biliyor. ‘Mansplaining’in böylesi!
Hem etrafımda bulunan birçok kadın hem ben, cinsiyetçi veya tacize varan davranışlara çok maruz kaldık. Özellikle çok daha gençken, bu davranışlara hak ettikleri tepkiyi veremedik. Gençtik, farkındalığımız düşüktü, hep kendimizden şüphe etmeye meyilliydik. Hermoso da başta bir şey demedi. Ta ki 25 Ağustos’ta Instagram’da yayınladığı resmi açıklamaya kadar: “Rubiales’in bu talihsiz olayla yaptığı açıklamalar yanlıştır ve kendi yarattığı manipülatif kültürün parçasıdır. Daha önce de belirttiğim gibi, bu olayı hiç sevmedim. Kutlamaların ortasında başta şok oldum. Zaman geçtikçe ilk hislerimi daha derinlemesine değerlendirdim ve bu olayı rapor etmeye karar verdim. Kendimi savunmasız ve hiçbir surette rıza göstermediğim cinsiyetçi, dürtüsel ve yersiz bir davranışın kurbanı gibi hissettim. Basitçe ifade etmek gerekirse, bana saygı gösterilmedi.”
Rıza karmaşık bir konu
Bravo Hermoso! Bu kadar net konuşan bir Hermoso’ya karşı Rubiales’in ısrarcı olduğu “büyütülecek bir şey yok, kötü niyet yok, içimden geldi, yaptım” tavrı… Bu tavır, bana göre bir toplumsal cinsiyet temelli iktidar dinamiği ve tahakküm. Toplumsal cinsiyet temelli güç ilişkileri kavramı, cinsiyet hakkındaki sosyo-kültürel algıların, insanlar arasındaki ilişki ve etkileşimleri etkilediğine ve özellikle iktidar dinamiklerine sirayet ettiğine işaret eder. Bu olay da bunun net bir örneği. Rıza üzerine düşünülmesi gereken bir diğer kavram. ‘Rıza var mı yok mu’ kadar ‘toplumda rıza nasıl inşa ediliyor’ sorusu da önemli. Örneğin, bizim kültürümüzde yetişkine koşulsuz itaat var, sınır kavramı çocuklara pek işlenmiyor.
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği‘nin sitesinde “Kız çocuklarına kendilerini her türlü cinsellikten sakınmaları öğretilirken, erkek çocuklara büyük bir özgüvenle her alanda istediğini alma, saldırma, elde etme rolleri yükleniyor. Kadına sorumluluk yüklüyor ama erkeğe sorgulama yüklemiyor” deniyor. Ne kadar doğru.
Bu konularda doğru farkındalık geliştirmeyi, kavramları doğru anlayıp yanlış kullanmamayı önemsiyorum ve kendimi eğitmeye çalışıyorum. Etrafımda kadın, erkek birçok başka insan gibi. Gidecek yol, bize ışık tutacak sağlam yazarlar ve kitaplar var. İşte birkaçı:
Cinsel Sözleşme
İlk kez 1988’de yayınlanan bu kitapta İngiliz feminist ve politik teorisyen Carole Pateman, sosyal sözleşme kavramını eleştiriyor. Sosyal sözleşme, Aydınlanma Devri’nde Rousseau gibi düşünürler tarafından ortaya atıldı. Toplumda hak ve özgürlüklerin tarifi, yöneten ve yönetilenler arasında tayini ve bireysel özgürlük üzerine olan bu kavram, Amerikan demokrasisinin temelidir. Pateman ise, hak ve özgürlükler düzenlenirken, esasında bu hak ve özgürlüklerin erkek özgürlükleri olarak tasavvur edildiğini ve kadınların bu bakışa boyun eğeceğinin varsayıldığının altını çiziyor. Evlilik gibi kontratların kadının sistematik ezilişine katkıda bulunduğunu öne sürüyor. İkinci dalga feminizmin önemli metinlerinden olan bu kitap, günümüzde değerini koruyor.
Kötü Feminist
Yanlış feminizmi Rubiales’den öğrenecek değiliz. Kendi adıma Yale’de profesör ve yazar olan Roxane Gay’e kulak vermeyi tercih ederim. Bir makale koleksiyonu olan bu kitabı okumaya can atıyorum. Çünkü bu kitapta Gay’in modern feminizmin açmazlarını ele aldığı ve tükettiğimiz kültürün kimliğimizi nasıl şekillendirdiğini gösterdiği söyleniyor.
Kadın Dedi Ki
MeToo hareketinin önemli anlarından biri, film şirketi Miramax’ın patronu Harvey Weinstein’ın yıllarca sürdürdüğü sistemik tacizin ortaya çıkarılmasıydı. Bunu başaranlar New York Times muhabirleri Jodi Cantor ve Megan Twohey idi. İkili, bir grup meslektaşlarıyla beraber gazeteciliğin en üst düzey ödüllerinden biri olan Kamu Hizmeti Pulitzer’ini kazandılar. Kadın Dedi Ki ise, bu ifşaatın belgelere dayanan hikayesi.
Kız, Kadın, Öteki
Bernardine Evaristo’nun romanı 2019 yılında Booker Ödülünü kazandı. Kitap 12 farklı karakteri, farklı zaman dilimlerinde takip ediyor, patriyarkinin kadın hayatındaki izlerini ve kadınları ne tür deneyimlerle birleştirdiğini araştırıyor. Feministlerin baş etmekte güçlük çektikleri kimi durumları empati dolu bir bakışla ele alıyor. Politik söylemlerin gündelik hayatın önümüze getirdiği sorunlarla baş etmekte bazen yetersiz kaldığını gösteriyor. Bu çok katmanlı roman, sadece feminizmi değil ırk ve güç dinamikleri gibi başka meseleleri de inceliyor.
‘Kötü Feminist’i okuyacağım, ama Rubiales vakasının devamını da merak ediyorum. Her gün yeni bir gelişme! Annesinin açlık grevi hastanede devam ediyor. İstifa etmeyen Rubiales ve kendini kiliseye kapatıp açlık grevi yapan annesi- romanı yazılabilecek bir dinamik de burada!