Antalya Film Festivali’nde film gösterimleri AKM’de yapılıyor. Kültür merkezinin hemen yanında Balerin Cafe var ve burası çok uzun zamandır festivalin ana üstlerinden biri. Bir bakmışısınız bir masada ‘sinemamızın şerifi’ Şerif Gören, kafayı çevirirsiniz başka bir masada yönetmen Ömer Uğur, oyuncular, yapımcılar, gazeteciler, sinema yazarları, festival direktörleri… Farklı otellerde kalan festival konuklarının bir araya geldiği bir yer Balerin Cafe. Festivalin nabzını tutmak isterseniz burada bulunmanız yeterli aslında.
Ağzı olup konuşsa neler neler anlatabilir bu kafe. Michael Madsen’ın kediyi beslemek için o meşhur tost sırasına girmesi, Fikret Hakan’ın beğenmediği bir filmi yüksek sesle arkadaşına anlatırken yan masada film ekibinin olduğunu fark edememesi, Fatih Akın’ın kafeyle kültür merkezi arasındaki gizli geçidi keşfedip bunu herkesle paylaşma çabası benim unutamadıklarım.
Festivalin ilk günü Balerin Cafe yine ağzına kadar doluydu. Sinema dünyasının güzide insanları birbirleriyle hasret gideriyordu. Birçoğu geçen hafta Altın Koza’daydı. Dolayısıyla şöyle bir espri çıktı ortaya: Sinemacı kuş misali, bir bakmışın Altın Koza’da bir bakmışın Altın Portakal’da…
61. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Yarışma dün iki filmin gösterimiyle başladı. İlk film Binnur Kaya’nın başrolde oynadığı genç yönetmen Necmi Sancak’ın ilk film ‘Ayşe’ydi. Hem Down sendromlu kardeşi Rıdvan’a bakan, hem de hayatın tüm zorluklarını sırtında taşıyan Ayşe’nin hikayesi anlatılıyor filmde. Bir benzin istasyonunda çalışan Ayşe aynı zamanda hastanedeki babasıyla da ilgileniyor. Perdeden izlediğimiz zorlu bir hayat mücadelesi aslında. Bir yandan çok tanıdık çok sıradan gelen, bir yandan görmezden gelinen hayatlardan Ayşe’ninki. Ama çok gerçek bir hikaye… Necmi Sancak görüntü yönetmeni Meryem Yavuz’un da şahane kamera kullanımıyla Dardenne Kardeşler’in filmlerini hatırlatan bir film koydu önümüze. Çarpıcı bir ilk filmdi ‘Ayşe’.
Hayatınızı kardeşine adayan bir kahraman Fatma Sancak
Lakin bu film bizi Fatma Sancak ile tanıştırdı. Kim Fatma Hanım derseniz ‘Ayşe’nin ilham kaynağı. 50’lerinde vakur duruşuyla görmüş geçirmiş biri olduğu belli olan Fatma Şahin filmde de oynayan Rıdvan’ın gerçek ablası. Tüm hayatını kardeşinin bakımına adamış. Kendi hayatından vazgeçmiş.
Yönetmen Necmi Sancak ile filmin senaristlerinden Ahmet Sancak da Rıdvan’ın kuzenleri. Birlikte büyümüşler. Sinemada bir hikaye anlatmaya karar verince Fatma Hanım’ın hikayesinden yola çıkmışlar. Film sonrası yapılan söyleşide Fatma Hanım’ın da seyirciler arasında olduğunu söyledi yönetmen Necmi Sancak. Bütün salon uzun uzun Fatma Hanım’ı alkışladı. Çıkışta bir yaşlı seyirci Fatma Hanım’ı buldu, “Sadece sarılıp sana insanlık adına teşekkür etmek” istiyorum dedi. Sarıldılar birbirlerine. Sıradan insan hikayesinin hayat karşındaki zaferinin bir ödülüydü bu sarılma.
Seyirciden teşekkür: Bir derdi görünür kıldınız
Fatma Hanım’a gün gelecek yaşadıklarınız beyazperdeye yansıyacak, sizi de Binnur Kaya oynayacak deseler inanmazdı herhalde. Ama olan buydu. Filmin senaristlerinden de olan Binnur Kaya o kendine has içtenliğiyle “Seyretmesi zor bir filmdi. Müzik yoktu filmde, estetik bir oyuncu yoktu. İzlediğiniz için teşekkür ederim” dese de performansıyla herkesi kendine bir kez daha hayran bıraktı. Ve sahneden Fatma Hanım’a teşekkür etti.
Tabii filmin merkezinde bulunan Rıdvan Sancak için de sıra dışı bir gündü dün. Binnur Kaya’nın “Harika bir partnerdi” dediği Rıdvan Sancak ilk defa izliyordu kendini beyazperdede ve “Bence iyi olmuş” dedi. Filmin oyuncularından Menderes Samancılar ” Hepimizin çözüm gerektiren dertleri var. Bu film de dertlerimizden biri. Hem de toplumsal dertlerden. Onu dile getirdik” dedi. Bu dile getirme karşılık bulmuşa benziyor. Çünkü özel bakım gerektiren insanlarla çalışan bir öğretmen mikrofonu aldı ve film için tüm ekibe teşekkür etti “Görünmeyen bir derdi görünür kıldığınız için” diyerek.
Keskin yargılar dünyasında çıkış bulamayan yetişkinler
Gelelim günün ikinci filmi ‘Galata’ya. O da bir ilk film. Kenan Mahsur Doğru ile Umut Osman Demirkol’un çektiği filmde internete düşen erotik videoları nedeniyle sıkıntılı bir dönem geçiren manken Sevda ile karısının baskılarına dayanamayıp yeni bir eve taşınan melankolik doktor Yusuf’un birkaç günlük hikayesini anlatıyor film. Toplumun inşa ettiği, baskı ve önyargı ve ötekileştirme duvarlarına karşı birbirlerine sığınan iki yetişkinin hikayesi de denebilir film için. Keskin yargılar dünyasında kendini ifade edememe ya da var edeme hali ilişkiler üzerinden ele alınıyor. İlginç bir deneme ‘Galata’. Türkiye’de yaşanan kutuplaşmanın zihinleri nasıl bulandırdığının, orta sınıf hayat yaşayanların hayatını nasıl çıkışsızlığa sürüklediğinin izdüşümleri filmi çekici kılmıyor değil.