Ebru Nihan Celkan, 2010 itibariyle kendini iyiden iyiye gösteren çağdaş Türkiye tiyatro yazınının üretken ve her zaman dikkat çeken kalemlerinden. Güncelin, zamanın ruhunu her daim metinlerine işleyen bir kalem. Ve dikkatli takipçilerinin bildiği üzere, en dar zamanlarda bile ‘umut’un peşinden koşan bir isim.
Oyunlarında hep bir ‘Umut’ vardır; karakter ismi olarak da gezegenin tepetaklak giden gündeminde aranan ışık olarak da… Yeri gelir iş cinayetlerinden bahseder o ‘Umut’ bize, yeri geri bu ülkede LGBTİ+ olmayı anlatır. Bazen gözümüzün önünde işlenen bir siyasi cinayeti konu edinir ya da dün geceki gibi yeni nesil göçmenlik hallerine tercüman olur. Celkan’ın ‘Umutlar’ı hep bir şekilde seyirciye önce ‘çıkmaz’ı gösterir, sonra da inceden bir çıkış ışığı sızdırır öykülerinde…
Ebru Nihan Celkan’ın kaleminden çıkan son ‘Umut öyküsü’nü, dün gece 28. İstanbul Tiyatro Festivali’nin ikinci oyunu olarak, Alan Kadıköy’de kurulmuş halde izledik. Son dönemin çağdaş reji gözüyle dikkat çeken isimlerinden Nagihan Gürkan’ın yönetmenliğine teslim etmişti Celkan metnini. Sahnede ise Umut’ta Berfu Öngören, Ali’de Uğur Karabulut vardı karşımızda. Bora Çınar ise oyunun müzik yönlendiricisi DJ’i ve yer yer sahne asistanı olarak oyun boyu kadrajımızdaydı.
Umut bu kez bir göçmen…
H6 Act&No Yapım’ın ortak yapımcılığındaki 80 dakikalık oyun, Umut adlı genç bir fizikçi kadın ile finansçı sevgilisi/eşi Ali’nin İstanbul’dan Berlin’e –siz deyin ‘ekonomik’ biz diyelim ‘umut beklentili’- göçünün öyküsünü, çoklukla Umut’un iç ve dış dünyasını takip ederek anlatıyor.
Ali, Umut’un hayatta kalma çabasının içinde bir nevi yardımcı oyuncu. Öyle ki, ciddi bir alkol problemiyle boğuşmakta olan Umut’un yanında gölgede kalan, naif bir karakter olarak buluyor yerini oyunda, Ali. Bu durum, Uğur Karabulut ile Berfu Öngören’in oyunculuk performanslarına da yansıyor açıkçası. Oyun daha çok Umut’un ve dolayısıyla oyuncu olarak da Berfu Öngören’in üzerine kurulmuş desek, haksızlık etmiş ya da abartmış sayılmayız…
Oyunun öyküsü de rejisi de ve karakterimiz Umut’un güncel dünyası da adı üstünde, bir ‘döngü’, bir ‘loop’ dokusunda ilerliyor. Keza oyuncuların üzerinde durdukları daire formundaki, etrafı led ışıklı platform da biçimsel olarak ‘loop’ duygusunu tamamlıyor. Metin de reji de bir döngüsellik içinde.
Evreni olasılıklarla anlamaya çalışan ama bunda hayli zorlanan fizikçi Umut da her düştüğünde kendi meşrebiyle onu ayağa kaldırmaya çalışan ve ama dünyayı daha reel bir gözle anlamlandırmaya çalışan finansçı Ali de bu -hikâye akışı olarak ileri geri giden- döngünün içinde ayakta kalmaya çalışıyor.
Umut’un sesini ara ara telefondan duyduğumuz, finale doğru annesiyle olan ilişkisi üzerinden karakterini –ataerkil sistemin güçlü bir temsilcisi- iyice öğrendiğimiz babası; öykünün, dolayısıyla Umut’un tepesindeki karanlık gölge… Umut’un neden iyileşemeyen bir alkolik olduğunu, tatlı umutlar eşliğinde, âşık olup evlendiği adam Ali’nin peşinden göç ettiği Berlin’de neden bir türlü olduramadığının yanıtını da buralarda aramak gerek belli ki… Oyun da zaten son kısımlarında yanıtı; Umut’un ailesiyle olan yakın geçmişine götürerek ve finali de oradan yaparak veriyor.
Tekinsizlik ve çıkışsızlık hali…
‘Loop’, fiziğin sonsuz olasılıklarıyla alkol bağımlılığının ve göçmenlik halinin verdiği tekinsizlik halini harmanlamayı metinsel düzeyde de sahne üstünde de başarıyor. Akışın yer yer ağırlaşan, hadi hantallaşan diyelim, halleriniyse oyun içine yerleşen, Umut’un yoga ve psikiyatr deneyimleri gibi kesitleriyle hafifletebiliyor. Bu sahnelerde Uğur Karabulut’a daha geniş bir alan açıldığı da aşikar.
Öte yandan her ne kadar ışık ve müzikle hareketlendirip bölümlendirebilmişse de genel bir ağır aksak ilerleme ve durma hali hissediliyor oyun boyu. Bu da, her ne kadar son derece güncel ve zamanın ruhuna uygun olsa da ‘yeni nesil göçmenlik’ haliyle başa çıkma meselesini bile ‘eski’ bir duygu gibi hissettirebiliyor. Oysa Umut’un çıkışsızlığı son derece açık ve anlaşılır. Tezini savunmasında yaşadığı zorluk, dille olan imtihanı, yeni şehrinde yaşadığı yabancılık hissi ya da sevdiği adamla kuramadığı iletişim son 10 senede ülkesini terk eden binlerce insanın empati kuracağı, kanlı canlı bir durum.
Yönetmen Nagihan Gürkan’ın; Salih Usta’nın hareket, Utku Kara’nın ışık, Burak Etöz’ün dekor ve Başak Ünder’in sese&efekt tasarımı eşliğinde kurduğu reji, metni bütünlemede sıkıntı yaşamıyor. Ama yine de oyunun başka türlü bir ritme, enerjiye, akışa ihtiyaç duyduğu da açık. Demlendikçe oturacaktır ama metnin/diyalogların bir parça kısalmasında ve oyunun da ‘durma’ hissi vermeden akmasında fayda var.
Loop / H6 Act&No Yapım
Yazan: Ebru Nihan Celkan
Yöneten: Nagihan Gürkan
Oyuncular: Berfu Öngören, Uğur Karabulut, Bora Çınar
Süre: 80 dakika
Ne zaman, nerede: Bu akşam 20.00’de Alan Kadıköy’de.
Bilet fiyatları: 850 TL