Dindar bir ailenin -babası sonradan seküler tarafa geçmiş, günümüzde tanınmış bir gazeteci olan- genç oğlu Bülent tiyatroya ‘bulaşır’. Bir noktada kendini ‘hoca-öğrenci’ ilişkisinde çizgiyi sert bir şekilde aşan durumların içinde bulacaktır. Öte yandan köyde bulduğu, kendisiyle adaş amcasının vakti zamanında yaşadıkları vardır. ‘Amca Bülent’, seneler önce köydeki seküler ailesinden, büyük şehirdeki tarikatın şeyhine biat etmek üzere kaçmıştır…
Genç oyuncu Bülent Gültekin kurgusal bir aile öyküsüyle tiyatro dünyasında ne yazık ki dönem dönem gündeme gelen duygusal ve fiziksel istismar mevzularını paralel bir kurguyla anlatıyor, kendi kaleme aldığı oyunda. ‘Aramızdaki Mesafe’ son dönemde farklı halleriyle ama sürekli gündemde olan, Türkiye’deki dindar/seküler yaşamlar çatışmasına yeni bir pencere açan, zekice yazılmış bir sahne işi.
Muhafazakâr amca, sonradan seküler baba…
Genç tiyatro insanı Gültekin de hayatının hatırı sayılır bir dönemini muhafazakâr bir Müslüman olarak geçiren bir gazetecinin oğlu. İlkgençlik çağıyla birlikte babası –kendi ifadesiyle aşama aşama değil ama hızla sekülerleşince- Gültekin ailesinin ev içi halleri de değişiyor haliyle. Sahne üstüne hikâye üretmek isteyen bir genç için gerçekten avuç kaşındıran bir malzeme!
Bülent Gültekin de yazıp (Gülhan Kadim ile birlikte) yönetip oynadığı bu ilk oyununda, kendi yakın aile geçmişinden çelişkileriyle tiyatro deneyimi esnasında yaşadıklarını ve gençliğini 90’larda yaşamış, kendisiyle adaş olan dindar/muhafazakâr amcasının çelişkilerini paralel bir hikâyeleştirme üslubuyla anlatıyor.
Gültekin sempatik tavırlarıyla boş sahnede seyircisini, bir stand-up’çı kıvamında karşılıyor. Bizi nasıl bir anlatı beklediğini, ortamı şakalı tavırlarıyla ısıtarak, kendisinden de babasından da hatta az sonra izleyeceğimiz oyundan da sarkastik bir tatta bahsederek anlatıyor ufak ufak. Ve yavaş yavaş zaman/mekân/kişiler arasında gitgel yaparak anlatacağı oyununa giriyor. Utku Kara’nın ışık, Hilal Polat’ın kostüm tasarımları da bu gitgeller arasındaki çizgileri belirleyen dokunuşlardan.
Çoklu ses tasarımı
Bülent Gültekin ile deneyimli tiyatro insanı, yazar, yönetmen ve oyuncu Gülhan Kadim’in ortak çalışması olan rejisi ve Gültekin’in sahneyi sarmalayan çoklu ses tasarımı, anlatıya özgünlüğünü kazandıran unsurlar olmuş. Hoparlörlerden gelen dış sesler yani amcanın ve genç Bülent’in hayatlarına değen insanlar başarıyla yerleşmiş oyuna. Oyuncu oyun boyunca kendi de sahnede çıplak sesiyle ve teknoloji destekli ses tasarımıyla hikayede geçen farklı kişileri oradaymışçasına sahneye çıkarıyor.
Amca Bülent bir tarikat ortamında kendisine verilen hayli zorlu görevlerle ‘rakip tarikata mensup’ âşık olduğu (köyünden tanışı) kız arasında sıkışırken, genç Bülent de bir oyun çalışmasında hocasının eylemleri yüzünden hayal kırıklıkları yaşıyor.
İkili hikaye akarken oyuncu yer yer her iki katmandan da çıkıp günümüze, o ana geliyor ve kendi –gerçek olduğunu düşündüğümüz- deneyimlerinden, yine ortamı ısıtan bir üslupla bahsediyor. Bu kısımlar baba-oğul ilişkisine dair dokunuşlar da içeriyor haliyle. Amcanın tarikat öyküsünde fondaki ekrana yansıyan çizgi roman tadındaki anlatı biçimi de oyunun akışına olumlu hizmet eden tatlı bir buluş.
Seyircisini tavlayan bir performans
‘Aramızdaki Mesafe’ her yönüyle genç, işlenmesi ve demlenmesi şart bir metin. Ama rejisi ve oyun ilerledikçe ikna edici hale gelen oyuncu performansıyla kendini seyirciye kabul ettirmeyi de başarıyor. Ses tasarımı da farklı zaman dilimleri arasında gidip gelen anlatıya özgün bir dil kazandırıyor. Yer yer her iki Bülent’ten de çıkıp o andaki Bülent’e dönüşen oyuncu da hem bu çok seslilik hem de iki ayrı zamanda akan hikâye arasındaki sahne üstü geçişleriyle seyirciyi öykülerine ikna ediyor. Sezonun özgün ve dikkate değer tek kişilik işlerinden biri.
Aramızdaki Mesafe / Başıbozuk Tiyatro
Yazan: Bülent Gültekin
Yöneten: Bülent Gültekin, Gülhan Kadim
Oyuncu: Bülent Gültekin
Süre: 80 dakika
Ne zaman, nerede: 25 Kasım Pazartesi, 20.30’da Kadıköy Boa Sahne’de.
Bilet fiyatları: 320 ve 420 TL.
SAHNEDE BUNLAR DA VAR
Şahları da Vururlar / Ortaoyuncular
Ferhan Şensoy’un tiyatro tarihimize büyük armağanı ‘Şahları da Vururlar’, Ferhangi bir dil ve biçimle seyirci karşısında. “Bir gün gelir, bir gün gelir, şahları da vururlar” diyen efsane oyun, bugün hâlâ güncel ve canlı… Şensoy’un parlak zihninden, dünyada olan biteni 360 derece tarayıp kavrayan bakışından ve muzip dilinden çıkmış bu oyun evrenselliğini de koruyor. Müzikleri, sözleri, sahne üstü atışmaları, dansları, Şah Rıza’nın aşırılıkları, halkın önce kısık sesli sonra yükselen isyanı, kendi halindeki kunduracı Ömer Hayyam’ın bir yanlışlık sonucu hapse tıkıldıktan sonra geçirdiği evrim, Şah Rıza’nın tarihsel gerçekliği takip eden yolculuğu ve sonu sadece İran’ı değil, halkını ezip geçen tüm totaliter yönetimlere açıktan bir mesaj tadında.
🔴 25 Ekim Cuma 20.00’de Ses 1885’te.
Hayvan Çiftliği / Oyun Atölyesi
George Orwell’ın totaliter rejim eleştirisi büyük klasiği, Oyun Atölyesi’nin en yeni işi. Barış Erdenk’in yönetimine kalabalık bir oyuncu kadrosuyla sahnelenen oyunda, hızla isyan edip sonra da hızla ikna eden bir çiftlik dolusu hayvan üzerinden dünyanın yüzyıllardır değişmeyen hiyerarşik düzenini göreceğiz. İzlemek için meraklandığım yeni işlerden.
🔴 25 Ekim Cuma, 20.30’da Oyun Atölyesi’nde.
Seyfi Bey / Vay Prodüksiyon
Sezonun ilgi uyandıracak işlerinden biri. Televizyon ve eğlence dünyasının üretken ismi Armağan Çağlayan, Huysuz Virjin karakteriyle bir dönemimize damgasını vuran Seyfi Dursunoğlu’nun portresini sahneye taşıyor. Kariyerine 30 sene önce Huysuz Virjin’in metin yazarı olarak başlayan son dönemde YouTube kanalındaki programlarıyla gündemde olan Armağan Çağlayan’ın bu kez oyuncu olarak sahnede olacağı işi, Celal Kadri Kınoğlu’nun rejisiyle izleyeceğiz. Eğlence tarihimize silinmez bir imza atan bir ikonun öyküsü…
🔴 25 Ekim Cuma, 20.30’da Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde.