Bir yazar için en büyük evi olan dilinden, yazdıklarından, birikimlerinden ve ilham bulduğu ülkesinden ayrı kalmak zor. İster zorunlu nedenlerle sürgünde olsun, ister daha iyi bir gelecek için kendi kararı. Gitmek, gitmek zorunda kalmak veya bunu tercih etmek günümüz Türkiyesi’nin normallerinden. Ancak sanılmasın ki gitmek de dikensiz gül bahçeleri vaat ediyor. Kitapları 22 dile çevrilmiş, ödüllü yazar Aslı Erdoğan da gül bahçesinde dikenlere takılanlardan.
Takvimler 2016 yılını gösterirken, kapatılan Özgür Gündem gazetesi yayın danışma kurulu üyesi ve yazarı Aslı Erdoğan ‘örgüt propagandası yapmak’, ‘örgüt üyesi olmak’ ve ‘halkı kışkırtmak’ suçlamalarıyla tutuklanmıştı. Dört ay cezaevinde kalan Erdoğan, tahliye olduktan dokuz ay sonra Almanya’ya gitti. Berlin- Frankfurt hattında bir hayat sürmeye başladı. Bu süreçte PEN Almanya’dan burs aldı. Ancak şimdi farklı bir gerçeklikte. Avrupa Postası’na konuşan Erdoğan, Türkiye’de cezaevinde kaldığı süreci, Almanya’daki yaşamını ve yaşadığı sağlık sorunlarını anlattı. Hem Türkiye’ye hem Almanya’ya hem de Fransa’ya sitem etti.
“Üç takım elbiseyle geldim buraya. İkinci bir pantolonum yoktu. PEN Almanya’dan burs aldım ama sonrasında işler yolunda gitmedi. Hala bursiyer statüsündeyim” diyen yazar, PEN tarafından dışlandığını ve aldığı bursun hastalığına rağmen yenilenmediğini söyledi.
‘Hastalık artık benim gücümü aştı’
Erdoğan’ın oturum izni yenilenmiyor, bursu bitiyor ve önündeki en büyük engel sağlık sorunları. Röportajda komplo teorisi üretmek istemediğini ancak cezaevinde geçirdiği dört aylık süreçten sonra sağlığının bir türlü düzelmediğini söylüyor. Nadir görünen bir hastalığı olduğunu belirten Erdoğan, bu süreçte beyin kanaması geçirdi, bağırsak ameliyatı oldu. Hastalığını anlatırken “Benim gücümü aştığını hissediyorum artık” diyor.
‘Sesimiz Almanya’da ustalıkla kısıldı’
Erdoğan, cezaevindeyken ve Almanya’ya geldikten sonraki ilk yıllarda edebiyat dünyası tarafından takip ediliyor, ödüllendiriliyordu. 2017’de Almanya’da Erich Maria Remarque Barış Ödülü’nü aldı. 2018’de Fransa’da sanat ve edebiyat alanındaki çalışmalarıyla öne çıkan isimlere verilen Sanat ve Edebiyat Şövalyesi nişanına layık görüldü. Ayrıca Fransa’da aynı yıl Simone de Beauvoir Kadın Hakları Ödülü’nün de sahibi oldu. Yazar başlarda ödüller yağdığını, kitaplarının çok sattığını, kendisi üzerinden çok fazla para kazanan insan olduğunu ancak sonrasında kendisini kenara itilmiş olduğunu hissettiğini söylüyor:
“Sesimizin Almanya’da ustalıkla kısıldığını düşünüyorum. Türkiye’deki gibi vurmayla, kırmayla, cezaevine atmakla değil. Orada daha duyulurdu sesim. Burada bir şekilde sisteme uyum sağladık. Şimdi istediğim her lafı ediyorum ama kimse duymuyor. Yıldızlara konuşuyorum sanki. Ustaca yola getirildik. Burada pek çok ödül hatta şövalye nişanı almama rağmen hala yarı turist statüsünde oturma izni almaya çalışıyorum.”
‘Yenildiğim zamanı bilirim’
Erdoğan, PEN’den aldığı burs yakın zamanda bitecek. Almanya’dan hala oturum izni alabilmiş değil. Hastalığı nedeniyle özel sağlık sigortası yapması gerektiğini, tüm bunların artık kendisi için hayatta kalma meselesine dönüştüğünü söylüyor. Cezaevi, sürgün ve hastalığıyla birlikte artık edebiyat yapmaya halinin kalmadığını açıklıyor:
“Her koşulda yazarım diyordum ama sonunda sesimi kestiler. Yenildiğim zamanı bilirim. Cezaevinde belli bir kırılma başlıyor. Türkçe benim hep evimdi. Türkiye’de hiç evimde hissetmedim ama Türkçede var oluyordum. İlk kırılma cezaevinde başladı. Cezaevinde Türkçe mahkeme evraklarıyla, belgelerle, emirler yağdırılarak zulmün diline dönüştü.”
‘Kendi dilimden de sürgün edildim’
“Sürgün çok daha büyük bir kırılma, yaşamayan bilemez. Kendi dilinden bile sürgün edilmiş oldum. Kütüphanemden uzağım. 20 yılda yazdığım her şey İstanbul’da kaldı. Burada yeniden onları kurmak neredeyse imkansız. Türkçeyi de unutuyorum. Artık daha çok İngilizce konuşuyorum, okuyorum. Bir suskunluk dönemine girdim. Son 3 yılda on bir kez hastanede yattım. Eylülde bursum bitiyor, yıl sonunda oturum iznim bitiyor. Bu sorunlar halledilmezse belki uçağa bindirilip Türkiye’ye gönderileceğim. Edebiyatı düşünecek halim kalmadı. Bir iki yıl burs verip sonra ortada bırakmak çok da doğru değil” diyor.
PEN, Almanya’da ikiye ayrılmıştı
Aslı Erdoğan, videoda ayrıca Türkiye ile Almanya arasında bir pazarlık olduğunu ve PEN tarafından dışlandığını da belirtiyor. 2022’de 232 yazar, çevirmen ve gazeteciden oluşan bir grup, basın bildirisi ile Almanya’nın başkenti Berlin’de yeni bir PEN kurduklarını açıklamışlardı. PEN Berlin’in kurucuları arasında gazeteci yazar Deniz Yücel de yer aldı. Yücel, daha önce Almanya PEN’in başkanlığını da yapmış, kurum içindeki fikir ayrılıklarından dolayı azledilmesi istenmiş, Yücel karar lehine çıktıktan sonra istifa etmişti.
‘Aslı telefonlarını açmıyor, açamıyor’
PEN Türkiye Başkanı Zeynep Oral, 10Haber’e yaptığı açıklamada PEN’in Almanya’daki sisteminin değişmesi gerektiğini söyledi: “Almanya’da PEN ikiye ayrıldı. İki kurum arasında bir çatışma var. Alman hükümetinin sistemini değiştirmesi lazım. Biz de sistemi değiştirmek için baskı uygulamaya çalışıyoruz. Tabii ki takipteyiz.”
Aslı Erdoğan ile iletişim halinde olup olmadıklarını ve Erdoğan’ın güncel durumunu sorduğumuz Oral, yazara ulaşmaya çalıştıklarını söyledi: “Aslı telefonlarını açmıyor açamıyor… Ben Alman ve Berlin PEN başkanlarıyla görüşüyorum. Ayrıca Uluslararası PEN Başkanı Burhan Sönmez’le görüşüyorum ne yapabiliriz diye” diyor.
PEN Türkiye’den resmi açıklama
PEN Türkiye ise resmi bir açıklama yayınlayarak, yazar Aslı Erdoğan’ın yanında olduklarını açıkladı:
“Frankfurt’ta yaşayan yazarımız Aslı Erdoğan’ın sağlık ve yaşam koşulları Türkiye’deki okurlarını ve sevenlerini yakından ilgilendirmektir. PEN TÜRKİYE olarak, hem Uluslararası PEN hem de Almanya’daki iki PEN derneği ve çeşitli yazar kuruluşlarıyla ilişkideyiz, görüşmelerimizi sürdürmekteyiz. PEN TÜRKİYE değerli yazarımız Aslı Erdoğan’ın Türkiye’deki yargı ve cezaevi sürecinde olduğu gibi bugün de yanında olacaktır.En kısa zamanda olumlu bir sonuç alacağımızı umuyoruz.”
PEN Türkiye, yazar Aslı Erdoğan’ın yanında. Lakin soruların cevabı ve sorunların çözümü uluslararası bir kurum olan PEN’de. Kurum içi anlaşmazlıklar yaşayan PEN, kendini mağdur hissettiğini söyleyen bir yazara nasıl destek olacak, sorunlarına nasıl çözüm üretecek zaman gösterecek.