Atatürk’ün tarihsel ve kişisel personasını şöyle görkemli şekilde anlatan bir filmin çekilmesi, herkesin hayalidir. Ki çok eskilere, 1940’lara dayanır bu hayal. Ama şöyle bir çıkmaz vardır. Atatürk’ün personası devlet katında ve sivil toplum arasında farklılıklar gösterir.
Devlet dediğimiz, askeri ve siyasi bürokratlar, siyasi elitler… Onlar için Atatürk bu devletin kurucu lideri olmanın ötesinde kurumsal bir yapının dokunulmaz bir kişiliğidir. Yücedir, biraz göklerdedir. Öyle ki pek bilinmez ama devletimizin Atatürk filmi kriterleri bile vardır. Oysa sivil toplum için Atatürk özünde bir babadır, kişiliği sevilen ve büyük saygı duyulan, yaptıklarına vefa gösterilen bir baba.
Devletin Atatürk film kriterleri bile var
Yıllarca doğru düzgün Atatürk filmi çekilmemesinin ana nedeni de budur. Sivil toplumun Atatürk personasıyla, devletimizin personası hep çakışır. Devletin de eli güçlü olduğu için istenilen Atatürk filmi yıllarca çekilemez. Usta yönetmen Atıf Yılmaz, vakti zamanında “Bu memlekette Atatürk filmi çekilemez” derken işte bu çatışmaya işaret eder.
Çok zaman geçmedi onun için hatırlayanı epey vardır. Can Dündar’ın 2008’de çektiği ‘Mustafa’ belgeseli Atatürk’ü anlatan ilk sivil filmdi ve o günlerde nasıl tartışılmıştı. Ama bu belgesel şöyle bir yol açtı, Atatürk filmlerinin artık sivil bir bakışla çekilmesi gerektiği anlaşıldı. Sonrasında başka başka filmler geldi.
Bütün bunlar olurken yıllarca ülkeyi yöneten siyasal iktidarın Atatürk’ü sahiplenme, onu anma ve anlama konusundaki, hadi iyi niyetle söyleyelim, isteksizliği, başarılarını küçümseme yaklaşımı tepki görmekle kalmadı, Atatürk’ü tamamen sivil toplumun sahiplendiği bir kişilik haline getirdi.
Altı bölümlük diziden iki film
İşte Mehmet Ada Öztekin’in yönettiği ‘Atatürk’ filmi tam da bu konjonktüre denk geldi. Sivil bir bakışla bütünlüklü bir şekilde Atatürk’ün biyografisi anlatılacaktı film. Atatürk filmlerinin tarihsel gelişimi ve Mustafa Kemal’in toplumsal algılanışı düşünüldüğünde film kendiliğinden iddialı hale geldi.
Film diyoruz ama aslında altı bölümlük bir dizi var karşımızda. Bilmeyenler için hatırlatalım, Disney+ için çekildi bu mini dizi. Sonra hala anlaşılamayan nedenlerden dolayı platform diziyi yayınlamaktan vazgeçti. Bunun üzerine yaşanan tartışmalar sonrası bu altı bölümlük dizi iki filme dönüştürüldü.
Bugün vizyona giren ‘Atatürk (1881-1919) (1. Film)’ bu çekilen dizinin üç bölümünden oluşuyor. Senaryosunu Necati Şahin’in yazdığı film/dizinin adı her ne kadar Atatürk olsa da anlatılan Mustafa’nın ve Mustafa Kemal Paşa’nın hikayesi. Hele hele ilk film tamamen Mustafa Kemal’in. Çünkü paşa ünvanını alışı ikinci filmde anlatılıyor. Dolayısıyla film Mustafa’nın Mustafa Kemal oluşu üzerine kurulu ve bunun için de kişisel dünyasına bakış daha ağırlıklı…
Conk Bayırı taarruzu ile başlıyor
Conk Bayırı taarruzunda Albay Mustafa Kemal’in babasından kalma saatine şarapnel parçası isabet etmesiyle açılıyor film. (Ki bu taarruzla kazanılan zafer Çanakkale Savaşları’nın seyrini değiştirir ve İngilizler geri çekilmeye başlar sonraki süreçte.) Ülkesi, vatanı ve payitaht için ölümüne mücadele veren rütbeli bir asker var karşımızda.
Ama hemen çocukluğuna dönüp Selanik’e gittiğimiz zaman karşımıza çıkan manzara fena. Çünkü uğruna ölmeyi göze aldığı ülkenin yöneticilerinin tavrı nedeniyle babası Ali Rıza Bey’in vefat ettiğini öğreniyoruz. Ya da küçük Mustafa, yetim kalmasının sorumlusu olarak Osmanlı idaresinin çürümüşlüğünü görüyor. Nasıl mı, Türk olduğu halde kendi vatanının ötekisi olan Türklerden biri babası. Bunu açık seçik söyleyince hapse atılmakla tehdit ediliyor. Türk kimliğine sırt dönmüş bir ülke yönetimi onun gördüğü. Babası onun için vasiyetinde ‘Okuyacaksın, kimseye minnet etmeyeceksin, dik duracaksın’ diyor.
Yetim kalıyor ama bunu bir kader olarak görmüyor, askeri okula gidiyor. Sonrası ise hep bir mücadele ve Türk kimliğini ortaya koyma ve o bozuk düzenin düzelmesi için çaba gösterme hali. Namık Kemal sevdalısı bir genç, ki zaten film onun ‘Vatan Mersiyesi’nin okunmasıyla başlıyor. Dolayısıyla film, Mustafa Kemal’in özgürlük konusunda kılavuzunu hatırlatıyor. 2. Abdülhamit’in baskıyla yönettiği o dönem onun bu çabaları mimlenmesine, suçlanmasına, gözaltına alınmasına neden oluyor. 2. Abdülhamit’e suikast düzenlemekle suçlanıyor, bugünün tabiriyle Mustafa Kemal işkence görüyor nezarethanede.
Yalnız değil, benzer bir mücadeleyi veren genç subaylar da var etrafında. Bunlardan biri de Enver Paşa! Ama hep çatışmalı haldeler. İttihatçıların lideri konumunda ve bu konumdan gelen iktidarının gücüyle Mustafa Kemal ve arkadaşlarını dışlıyor.
Hareket Ordusu’nun mimarı
‘Atatürk 1881-1919 (1. Film)’ işte Mustafa Kemal’in karakterini oluşturan süreçleri, onun anne ve babası dahil yakın çevresiyle ilişkisini anlatırken nasıl tarih sahnesine çıktığına odaklanıyor. Genel olarak Çanakkale’de tarih sahnesine çıktığı anlatılır. Son yıllarda onun Trablusgarp’taki başarılarıyla dikkat çektiğini söyleyenler de var. Ama film ya da dizi, 31 Mart Vakası’nın bastırılması için kurulan Hareket Ordusu mimarı olarak gösteriyor ve Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıkışını daha da öne çekiyor. Filmin tarihsel olarak bu iddiası önemli… Sonrasında Trablusgarp günleri. Enver Paşa ile çatışmanın daha da gün yüzüne çıkması, bu çatışma nedeniyle Çanakkale Savaşları’nda yedek kuvvet olan bir tümen komutanı olarak atanması anlatılıyor.
Dolayısıyla ilk film, Mustafa’nın Mustafa Kemal’e evrilmesinin hikayesi olarak okunabilir. Şimdiye kadarki filmler düşünüldüğünde sivil bakışa uygun olarak daha kişisel bir portresi çıkıyor ortaya. Zekasını ve yeteneğini fark ettiriyor hem çevresine hem de üstlerine…
Atatürk artık bir sinema kişisi
Yönetmen Mehmet Ada Öztekin’in başarısı sivil bakıştan gelen cesaretle Mustafa Kemal’i bir sinema kişisi haline getirmesi. Kurmaca bir filmde, Atatürk’e atfedilen ‘dokunulmaz kişilik’ personasını yıkıyor ve daha kişisel bir persona yaratabiliyor. Tabii ki askeri ve mücadeleci kişiliğini anlatılıyor film ama muziplik yapan, hüzünlenen, sinirlenen, ihtiraslarını gizlemeyen, annesiyle Rumeli şivesiyle konuşan, kardeşi Makbule ile şakalaşan, kedileri ve köpekleri seven, bir kadınla flörtleleşen bir adam var karşımızda. Yani daha insani boyutlarıyla işleniyor Mustafa’nın Mustafa Kemal’e dönüşümü… Bu da hem günümüz konjonktürene, hem de sivil bakışlı Atatürk filmi beklentisine uygun bir yaklaşım.
Aras Bulut İynemli’den Atatürk olur mu olmaz mı? Fiziksel olarak benzemesi için çok çaba harcansa da film bunu çok da dert etmiyor. En azından yönetmen Öztekin, İynemli’nin o ağır makyajın altında ezilmeden hem karakter hem de fiziksel olarak Mustafa Kemal olması için alan açmış oyuncusuna. İynemli de bu alanı iyi değerlendiriyor açıkçası. Mustafa Kemal aurasını yaratıyor. Ama ilk filmin yıldızları naçizane Ali Rıza Bey rolündeki Mehmet Günsür ile Zübeyde Hanım’ı oynayan Songül Öden. Enver Paşa’yı oynayan Sarp Akkaya’da dikkat çeken performans sergiliyor.
Dizi olarak tasarlandığı için film bölüm bölüm ilerliyor. Bu olay akışının ritmini bozmuyor değil. Üstelik elde bir ikinci film daha var. Yani bütünlüklü bir eleştiri getirmeyi engelleyen durumlar bunlar. İşin açıkçası keşke tamamen sinema filmi olarak tasarlanıp anlatılsaymış düşüncesi akla geliyor. Ama anladığım daha oralarda değiliz! Şimdilik Atatürk’ten bir sinema kişisi yaratabilmenin başarısını duyumsamakla yetineceğiz.
Atatürk 1881-1919 (1. Film)
Yönetmen: Mehmet Ada Öztekin
Oyuncular: Aras Bulut İynemli (Mustafa Kemal Atatürk), Songül Öden (Zübeyde), Sarp Akkaya (Enver), Esra Bilgiç (Corinne), Mehmet Günsür (Ali Rıza), Darko Peric (General Kovachev), Berk Cankat (Ali Fuat), John James (Von Der Goltz), Emre Mete Sönmez (Mustafa – 7 Yaş), Sahra Şaş (Makbule), Bertan Asllani (Ali Fethi), Şahin Sancak (Nuri), Atakan Yarımdünya (Yakup Cemil), Beran Kotan (Ömer Naci), Sinan Arslan (Cevat Abbas), Lidija Kordic (Miti), Oğulcan Arman Uslu (İsmet), Doğaç Yıldız (Rauf), Alican Barlas (Kazım Karabekir), Alpay Kemal Atalan (Esat Paşa), Devrim Özder Akın (Hüseyin Dayı), Bülent Polat (Şemsi Efendi), Onur Özaydın (Sorgucu), Hamdi Alkan (Rıza Paşa), Nadi Güler (Mehmet Paşa), Erman Saban (Kolağası), Cahit Gök (Cemal Paşa), Meriç Özkaya (Talat Paşa), Baki Davrak (Ömer Muhtar), Emre Yetim (Damat Lütfü), Emir Çubukçu (Salih Bozok).
Süresi: 134 dakika