Ayfer Tunç, yeni romanı ‘Kuru Kız’ ile okuru dünyanın bir başka ucuna götürüyor. Toplumsal baskılardan özgürlüğe kaçışı merkeze alan roman, tüm dayatmalara başkaldıran bir kadının hikayesini anlatıyor. 10Haber kitaptan 'tadımlık' bir bölümü paylaşıyor.

Son romanı ‘Osman’ ile ‘Kapak Kızı’ ve ‘Yeşil Peri Gecesi’ kitaplarıyla kurduğu zinciri tamamlayan Ayfer Tunç,  yeni romanı ‘Kuru Kız’ ile karşımızda. Tunç okuru bu kez, taşranın karanlığından alıp dünyanın bir başka ucuna götürüyor.

Kitabın ilk sayfalarında yer alan Latin Amerika haritasında, adını belki de hiç duymadığımız bir şehir tanıtılıyor bize. İstikamet: Ushuaia, Arjantin’in en güneydeki şehri. Toplumsal baskılardan özgürlüğe kaçışı merkezine alan ‘Kuru Kız’, tek başına bir kadının tüm dayatmalara başkaldırma hikayesini anlatıyor.

Can Yayınları etiketiyle yayınlanan romandan tadımlık bir bölüm paylaşıyoruz.

‘Kuru Kız’, toplumsal baskılardan özgürlüğe kaçışı merkezine alan, tek başına bir kadının tüm dayatmalara başkaldırma hikayesi.

Pandemi

Aslında çok şakacıydı hayat, inanması güç denecek kadar şakacıydı.

Ama herkes için değildi.

Ushuaia’dan sonra gidecek yeni bir yer, yaşanacak yeni bir hayat bulması gerekeceğini düşünüyordu ki pandemi patladı.

Dünyada bütün sınırlar kapandı.
Dünyada bütün okullar ve işyerleri kapandı. Dünyada bütün restoranlar, kafeler, barlar, sinemalar, tiyatrolar, konser salonları, kulüpler, eğlence yerleri, her yer, her şey kapandı.

BÜTÜN DÜNYADA.
21. YÜZYILDA.

Düşünüyor düşünüyor aklı almıyor bunu, dünyadaki herkes gibi. Bütün ağızlar burunlar kapandı. O da kaldığı pansiyona kapandı.

Korkunç bir zaman yaşanıyordu. İnsanlar ölüyordu, hastanelik oluyorlar, makineye bağlanıyorlar, işsiz kalıyorlar, parasızlık ve açlık çekiyorlar, öfkeleniyorlar, depresyona giriyorlardı. İnsanlık büyük bir kayıp yaşıyordu, can mal ve ruh kaybı.

Ama hayat ona ilk kez iyi davranmıştı.

Pandemiyi çok iyi geçirdi, hastalanmadan ve pansiyoncu kadınla iyice yakınlaşarak. Bütün dünyada moda olan ekmek yapma modasına onlar da katıldılar. Kadın dev gibi kabarmış mayalı ekmekler pişirdi. O da internetten tarifine bakıp lavaş yaptı. Ekmek konusunda pek puan aldığı söylenemez ama kadına yoğurt mayalamayı öğretmesi kalbini kazanmasına yetti.

Kadın çok tuttu bu yoğurt mayalama işini, oda kahvaltı kalan müşterilerine mayaladığı yoğurttan ikram ediyor.

Turistler, ooo Grek yogurt diyorlar.
No no diyor kadın, yogur turco.
Onu gösteriyor, Türk olduğunu, yoğurt mayalamayı ondan öğrendiğini söylüyor.

Ne kural ne sınır onu engelliyor: Ressam John Craxton, ilk kez İstanbul’da