10 filmlik vizyon haftasında tekrar gösterime giren ve kendi alanında çığır açan 'Yıldızlararası' öne çıkıyor. 'Bir Salyangozun Anıları' yılın en iyilerinden. 'Çakallarla Dans 7' "Hastasıyız dede" diyenlere. Sürpriz Stallone'den, kötü yola düşüyor.

KÜÇÜK BİR KIZIN KALBİNİN GÜCÜ

YILDIZLARARASI / Interstellar

Yönetmen Christopher Nolan sinemasının kalbinde çocuklar var desem şaşırtıcı gelebilir. Ama öyle, en azından birkaç filminde gördüğüm bu. ‘Başlangıç / Inception’ı hatırlayın, insanların rüyalarına girebilen Bay Cobb’un o çılgınca maceraya katlanma motivasyonu, uzak kaldığı çocuklarına kavuşabilmekti.

Keza ‘Tenet’ın kalbinde de bir çocuk meselesi vardı. Nolan bu filmde anne-oğul ilişkisi üzerine bir hikaye anlatıyordu. Yönetmen çocuğu öyle bir kilit noktaya yerleştiriyordu ki, neredeyse filmin bütün dramatik yükünü üstlenen anne Kat (Elizabeth Debicki) oğlu ile olan ilişkisi üzerinden aldığı kararlarla filme, hatta insanlığın geleceğine yön veren kişi oluyordu. Bu hafta, 10 yıl sonra yeniden gösterime giren ‘Yıldızlararası / Interstellar’ı düşünün, bir babanın kızını tekrar görebilmek uğruna uzay zaman yolculuğundaki mücadelesi anlatılan.

Ki ‘Yıldızlararası’ bu anlatısıyla sinemada baba-kız ilişkisi üzerinden uzayın keşfi temasının da öncüsü oldu. Damien Chazelle, ‘Ay’da İlk İnsan’ filminde Neil Armstrog’un Ay’a ayak basma öyküsünü, astronotun yaşadığı kişisel bir dramdan yola çıkarak anlatıyordu. Bu kişisel dram aslında kızıyla ilgiliydi. 2019’da gösterime giren Claire Denis’nin yönettiği ‘High Life’ filmi de yine ‘Yıldızlararası’nın açtığı yoldan ilerlemiş  uzayda bir karadeliğe yolculuk yapan baba-kız ilişkisine odaklanmıştı.

‘Yıldızlararası’nı yıllar önce ve içinde izlemiş olabilirsiniz. Hakkında birçok şey de okumuş olmanız muhtemel ama 10 yıl sonra vizyona girince daha serinkanlı bakıyor insan filme ve meselesine. Ve tabii nasıl bir çığır açtığını da anlıyor.

Hatırlanırsa filmin odağında eski NASA pilotu Joseph Cooper (Matthew McConaughey) vardı. Çiftçi olarak karşımıza çıkmıştı. Dünya’da tarım yapılamaz hale gelince acilen yaşanabilir bir gezegen bulma görevini üstlenmek zorunda kalmıştı. Bu görevin bedeli de oğlu ama daha çok kızından (Mackenzie Foy , Jessica Chastain) ayrı kalmak demekti. İnsanlık için bu maceraya atılan Cooper’ın bilmediği kızının da ona tahmin ettiğinden fazla ihtiyacı olduğuydu.

Bbaba-kız arasındaki bu güçlü ilişkiyi filmin odağına yerleştiren Nolan böylece bir bilim kurgu filmini insani bir noktadan anlatarak bir ekol başlatmış da oldu. Bu işin bir boyutu.

‘Yıldızlararası’nın yaptığı bir şey daha vardı. O da sinemada insanın uzayla ilişki kurarken tekrar bilim odaklı bakması. Bilimsel diyemeyeceğim çünkü film ilk çıktığında çok tartışıldı bu konu. Ama uzun zamandır insan-uzay ilişkisini ele alan bilim kurgularda bir yerden inanç meselesi giriyordu işin içine. Çoğu zaman da inanç sömürüsü haline gelen çıkarımlar yapılıyordu. Nolan işte bu konuda da net bir tavır alıp bilimin kılavuzluğunda bir hikaye anlattı bize.

Ve bu hikayeye uygun olarak Hans Zimmer muhteşem bir müzik yaptı filme. Hala dinleyenler üzerinde etkisini hemen gösteren bir müzik bu. Meğer Zimmer filmin müziğinin nüvesini ilk ortaya çıkardığında filme dair pek de bilgilendirilmemiş Nolan tarafından. Sadece baba olmanın ne demek olduğu üzerinden hareketle tema müziği bestelemiş.

Ez cümle ‘Yıldızlararası’ 10 yıl sonra tekrar vizyona giriyor ve en başta babalar sinemaya lütfen!


ZAMAN DÜŞER PERDEYE ORADAN TAHTA BOŞA

BİR SALYANGOZUN ANILARI / Memoir of a Snail

Filmekimi’nin favori filmlerinden biriydi ‘Bir Salyangozun Anıları’… Çok sevildi. Ki sevildiği kadar da var. Çünkü hem el emeği göz nuru stop-motion bir canlandırma filmi hem de derinlikli bir yapım. Kahramanımız Grace! Küçük yaşta, ikiz kardeşi Gilbert’ten ayrıldığında, endişe ve kaygının kucağına düşüyor. Hayat da ona pek yardımcı olmuyor. Lakin yıllar sonra karşısına cesaret ve yaşam arzusuyla dolu Pinky adlı yaşlı bir kadın çıkıyor. Dost oluyor onunla. Hayat, yalnızlık, dostluk, uçarılık, bir sürü yere giden şahane bir animasyon. Yılın öne çıkan filmlerinden biri. Kamera arkasındaysa ‘Harvie Krumpet’ kısa animasyon filmiyle Oscar kazanan, 2009 tarihli canlandırma filmi ‘Mary and Max’le de tanınan Adam Elliot var. Fırsatınız varsa izleyin derim.


ROCKY KÖTÜ YOLA DÜŞMÜŞ!

ARMOR

Sylvester Stallone’nin kötü adam olduğu bir filme hazır mısınız? Rocky, Rambo nasıl kötü yola düşebilir demeyin oluyor işte. Rook profesyonel bir hırsız ekibinin başı. Zırhlı araçları soyuyorlar. Şans işte o gün soyacakları araçın güvenliğini bir baba oğul üstlenmiş durumda. Rook ve ekibi de bir baba-oğlun dayanışmasıyla sınanıyorlar. Justin Routt’un yönettiği  film Sylvester Stallone hatırına izlenebilecek bir film ve Stallone’nin hatırı da hatırdır diye düşünüyorum!


YİNE Mİ ÇAKALLARLA DANS DEDE!

ÇAKALLARLA DANS 7

Murat Şeker’in 2010’da başlattığı ‘Çakallarla Dans’ serisinin yedinci macerasında aslında Batı yakasında değişen bir şey yok! İster hayatın keşmekeşi ister bozuk düzen içerisinde deyin kazanmak isteyen ama genelde kaybeden bir grup arkadaşın öyküsü bu. Bu sefer güzellik yarışması organizasyonunda görev alıyorlar. Ama o yarışma aslında elmas kaçakçılığının kılıfı. Bizimler de bulaşmış oluyor işe ve macera dur durak bilmeden akıp gidiyor. ‘Hastasıyız dede’ diyenlerdenseniz buyurun sinemaya.