AYRILIKTA SÖYLENMİŞ BİR YAZ TÜRKÜSÜ GİBİ
YANDAKİ ODA / The Room Next Door
İki kadim arkadaş, araya hayat girmiş yolları ayrılmış. Bu süreçte Ingrid namlı yazar olmuş, Martha ise savaş muhabiri. Ama hayat Martha’ya pek acımamış. Kanser ve günleri de sayılı. Ingrid bunu haber alınca onu ziyarete gidiyor. Martha da ona son günlerini birlikte geçirmeyi teklif ediyor. Lakin Martha’nın önemli bir planı var: Yasalara aykırı olsa bile ölme hakkını kullanmak istiyor. O süreçte de şehirde uzakta bir ev tutuyor. Ingrid’le burada son günlerini geçiriyor.
Hayata ve ölüme dair bir melodram ‘Yandaki Oda’. Pedro Almodovar, İngilizce çektiği ilk filminde genel olarak suskun geçen bu süreci son derece geveze bir şekilde işliyor. Bir insanın ölüm fikrine teslim olması ya da çok yakın arkadaşının ölüme hazırlanışı karşısındaki çaresizliği… Almodovar insana çok ağır gelen bir meseleyi dramatize etmeden genel sinemasına uygun olarak ‘hafifletiyor’ ve bunu konuşabilir kılıyor. Ortaya da yılın en iyi filmlerinden biri çıkıyor. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan alan filmde Tilda Swinton, Julianne Moore’un performansları da gayet iyi. Haftanın ‘altın filmlerinden’ ilki…
CANNES’IN EN İYİSİ SİNEMALARIMIZA GELMİŞTİR
ANORA
Haftanın ikinci altın filmi. Çünkü hatırlayacağınız üzere ‘Anora’ da Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye aldı. Sean Baker’ın yönettiği film modern bir külkedisi hikayesi olarak gayet cazibeli. Brooklyn’de kırık dökük bir apartman dairesinde oturan egzotik dansçı Anora, çalıştığı kulüpteki şovlarıyla mekanın müşterilerinin gözdesidir. Bir gece bir Rus oligarkın genç oğlu Vanya’yı eğlendirir, sonrasında evlenirler. Lakin bu evliliğe Vanya’nın ailesinden onay çıkmaz. Aile genç çifti ayırmak üzere harekete geçer.
‘The Florida Project’ filminde hünerlerini pek beğendiğim Sean Baker’den su gibi akıp giden, dinamizmini hiç kaybetmeyen bir film ‘Anora’. Uzaktan 90’ların klasiği ‘Özel Bir Kadın’la akrabalık da kuran film kaçırılmayacak yapımlardan biri.
GENÇ TAKINTISININ ZEHİRLERİ
CEVHER / The Substance
Hollywood’da yazılı olmayan acımasız bir kuralıdır: 40 yaş üstü kadın oyuncular gözden düşer. En iyisi olsanız bile bu kural birçok oyuncunun kabusu oldu yakın zamana kadar. Lakin artık bu durum değişiyor. İşte Coralie Fargeat imzalı ‘Cevher’ bu kuralın acımasızlığından yola çıkıp bu gençlik aşkı ve olgunluk düşmanı durumun sert bir tablosunu ortaya koyuyor.
Bir aerobik programının yıldızı olan oyuncu Elisabeth Sparkle, 50. doğum gününde kovuluyor. Sebep işte yukarıda anlattığımı kural. Lakin hayat ona gençlik iksirini sunuyor. O da içiyor! Kendinin genç versiyonu ortaya çıkıyor. Film de bu hikayeden yola çıkarak cesaretle sistemin gençlik takıntısının arkasındaki karanlık noktaları önümüze getiriyor.
Demi Moore’un olgunluk döneminde pırıl pırıl parladığı ‘Cevher’ Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülü aldı. Sinemalarla birlikte MUBI’de de gösterimde olan film bu haftanın altın filmlerinden bir başkası.
SİYASİLERİN HAL-İ PÜR MELALİ
İLLEGAL HAYATLAR: MECLİS
Mahsun Karaca’nın başrolde oynadığı, kağıt üzerinde iyi duran bir fikirden yola çıkan ve geçen yıl vizyona giren ‘İllegal Hayatlar’ siyasi partiler üzerinden ahlaki çöküntüyü anlatan vasat bir komediydi. Filmde kaçak bir kumarhane işleten Mahsun’un siyasi parti kurarak işlerini yola koyma çabası anlatılıyordu. İlgi görünce devamı da geldi. Yeni macerada Mahsun’un kurduğu parti Meclis’e giriyor. Siyasetteki vasatlığın, ikiyüzlülüğün yansıması olarak düşünülürse ağlanacak halimize gülelim bari dedirten bir film var karşımıza. Haftanın iddialı yabancı filmleri arasındaki yerli seçeneklerden biri.
MESAFE SIFIRLADI AŞK İLİŞKİYE DÖNÜŞTÜ
0000 KİLOMETRE
Genç kuşak yazarlardan Beyza Alkoç’un kitabından uyarlanan ‘3391 Kilometre’ bu yılın sürpriz filmlerinden biriydi. Yaklaşık 1 milyon seyirci tarafından izlendi. Ki bu 1 milyon kişinin çoğunluğu da gençti. Sinemadaki ilgi devam ettirir kuralı işledi ve filmin ikincisi geldi. Merakla beklenen filmde İzmir ve Ege’nin hikayesinin devamını izliyoruz.
Hatırlatanacığı üzere ilk film Paris-İzmir hattındaki uzun mesafe aşkını konu alıyordu. Yeni filmde aşıkları Paris’te birlikte bir hayat kurmuş olarak buluyoruz. Lakin çiftin arasındaki mesafe sıfırlanınca sorunlar da baş gösteriyor. Aşk ilişkiye dönüşüyor ve çiftimizin ilişkisi sıfır mesafe ile sınanıyor.
TÜRK İŞİ KORKU FİLMLERİN UYARLAMASI BİLE YAPILIYOR
Sijjin
Türk işi korku gelirim filmlerinin kendine göre bir cazibesi var galiba. Yoksa bu kadar çok film çekilmezdi. Lakin bu cazibeye kapılanlar sadece Türkiye’deki seyirciler değil. Bu akımın önemli serilerinden Siccin’in Endonezya uyarlaması bunun göstergesi. İşte bu uyarlama bu hafta sinemalarımızda gösterime giriyor. Hadrah Daeng Ratu’nun yönettiği filmde büyüyle ortaya çıkan tuhaf durumlar anlatılıyor.
KAPM ATMAK DA ZORLAŞTI
KAMPTA
‘Barda’ şiddet olur da kampta olmaz mı? Ramazan Er’in yönettiği filmde İzmiri mesken tutan suç örgütünün liderini öldüren komiser Tarık’ın, kamp yapan kardeşi ve onun arkadaşlarının örgüt tarafından alıkonulması sonrası yaşadıklarını anlatıyor. Fragman pek parlak değil. Ama karar sizin