Hayır bugün Leonard Cohen’in doğum ya da ölüm yıldönümü değil. Bugün çağın bu önemli ozanının hayattayken yayınladığı son albümün çıkış günü; diğer bir deyişle de vedası. ‘You Want it Darker’ çıktıktan 17 gün sonra Cohen, 82 yaşında Los Angeles’ta hayata veda edecekti.
Beş yıl boyunca bitmek bilmeyen turne programları sonrası kötüye giden sağlık durumunu da göz önünde bulunduran Leonard Cohen, son enerjisini dinleyicilerine bırakacağı bu albümü için harcamıştı. Bu yoğun turne programının eski menajerine kaptırdığı servetini telafi etme hevesi var mıydı bilinmez ama müzisyeni epey yıprattığı kesin. Albüm hakkında New Yorker dergisine konuşan 21 Eylül 1934 doğumlu sanatçı şunları söyleyecekti: ““Bir anlamda, bu özel çıkmaz hayatımın diğer zamanlarına kıyasla çok daha az dikkat dağıtıcı şeyle dolu. Aslında bu durum geçimimi sağlamak, koca olmak, baba olmak gibi görevlerim olduğu zamanlara kıyasla biraz daha fazla konsantrasyon ve süreklilikle çalışmamı sağlıyor”
‘Dramatize etmeyi seviyordum’
Leonard Cohen ölmeden önceki son günleri bir albüme adamış olmaktan şikâyetçi değildi. Üstelik ortaya çıkan ürünü de göz önünde bulundurduğumuzda ortaya güzel anılar ve mesajlarla dolu melankolik bir veda çıkmıştı. Dokuz şarkıdan oluşan bu 36 dakikalık veda, müzisyenin şair yönünü de vurgu yaptığı bir çalışma olarak raflardaki yerini aldı. Albümü çıkar çıkmaz satın alan ya da dijital platformlarda dinlemeye başlayanların büyük bir bölümü bunun bir veda olduğunu 17 gün sonra anlayacaktı.
14. albümü ‘You Want it Darker’ için Los Angeles’ta düzenlenen bir dinleme buluşmasında Leonard Cohen ortamdakilere dönüp “Sanırım ölmeye hazırım” diyecekti. Sonrasında da sözlerine devam edip “Sanırım abartıyordum. Her zaman kendimi dramatize etmeyi sevmişimdir. Sonsuza kadar yaşamak niyetindeyim” diyecekti. Albüme baktığımızdaysa özellikle ‘Leaving the Table’ ve ‘Steer Your Way’ ölümle inanca yapılan göndermelerle doluydu. Belli ki Cohen, dinleyicileri o sona hazırlıyordu. Üstelik bu son albümünde kasvetli ve şiirsel sözlere melodik altyapılar da eklemişti. Albümün öne çıkan şarkılarından ‘Travelling Light’ bunlardan biriydi.
Bu vedalara David Bowie’den aşinaydık
Benzer bir vedayı yine 2016 yılında bir efsane daha yapacaktı. 6 Ocak 2016’da son albümü ‘Blackstar’ı yayınlayan David Bowie, tam iki gün sonra hayatını kaybedecekti. 20. yüzyılın popüler kültüründe önemli role sahip bu iki isim aynı yılın başında ve sonlarında hayata veda etmişti. Üstelik iki veda albümüyle. Efsane olmak böyle bir şey olsa gerek…
İstanbul Leonard Cohen’i 2009 ve 2012’de ağırlamıştı. Gidenler bu konserlerin ne denli olağanüstü geçtiğini anlatıp duruyor. Bu şerefe nail olamayanlar içinse sonsuz bir ukde yüreklerinde kalacak. Spotify verilerine göre İstanbul müzisyenin dünyada en çok dinlendiği beş kentten biri. Diğerleri Paris, Londra, Berlin ve Oslo. Cohensiz geçen sekiz yılda İstanbul, müzisyene ne sevgisini ne de vefasını kaybetmiş. Öyle ki plakçılara uğradığınızda müzisyenin pek çok albümü gibi ‘You Want it Darker’a da rastlamak mümkün.
Leonard Cohen’in ölümünden üç yıl sonra yani 2019’da bir stüdyo albümü daha yayınlandı. ‘Thanks for the Dance’ adını taşıyan albümde müzisyenin daha önce hiç yayınlanmamış şarkıları yer alıyordu. Albümün adı, müzisyenin 20. yüzyılın marşına dönüşen ‘Dance Me to the End of Love’a da bir selam gönderiyordu. Bundan sonra Cohen’in bir yerlerde unutulmuş ya da saklı tutulan başka kayıtları çıkar mı bilinmez ama müziğe etkisi daha nice kuşağa ulaşacak.