Fransız oyuncu Brigitte Bardot sıkı bir hayvan hakları savunucusu. Oyuncu Türkiye'nin haftalardır tartıştığı yasa tasarısına da kayıtsız kalmadı. Sokak köpekleriyle ilgili kanun teklifinin geri çekilmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a mektup gönderdi.

Sokak köpeklerini öldürmenin yolunu açan yasa tasarısı onaylanmak üzere TBMM Genel Kurul’a gelecek. Haftalardır bu yasa tasarısı tartışılıyor, zira düzenleme binlerce sokak köpeğinin öldürülmesinin önünü açacak. Çok sayıda hayvan hakları savunucusunun yanı sıra  sivil toplum kuruluşları ve muhalefet partileri yasa tasarısına karşı.

Bunlardan biri de Fransız oyuncu ve hayvan hakları savunucusu Brigitte Bardot. Hayvan haklarını savunan Brigitte Bardot Vakfı’nın kurucusu olan oyuncu, sokak köpekleriyle ilgili kanun teklifinin geri çekilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a mektup yazdı.

Bardot mektubunda Türkiye’deki sokak kedileri ve köpeklerinin şu ana dek halkla uyum içinde yaşadığını vurguladı ve Erdoğan’a seslendi: “Türkiye’nin en sadık dostlarımız olan bu duyarlı varlıklara karşı acımasızlığından ötürü kötülenecek ve eleştirilecek bir ülke haline gelmesine izin vermeyin.”

Brigitte Bardot Türkiye’ye mektup yazmayı seviyor

Bu Brigitte Bardot’un Türkiye’den bir siyasetçiye yazdığı ilk mektup değil. Oyuncu 2012’de de Türkiye’deki Hayvanları Koruma Kanun Tasarısı çerçevesinde hayvanların toplanması ve “doğal parklara” sevkiyatı konusundaki düzenlemeden duyduğu endişeyi bildirmek için dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e mektup yazmıştı.

Türkiye kamuoyunda sokak hayvanlarına “ötanazi” yapılmasına yol açacak sokak hayvanlarına kanun olarak bilinen Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda 42 saati aşan görüşmeler sonucunda kabul edildi. Teklif TBMM Genel Kurulu’nda da onaylandığı takdirde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasına sunulacak. Erdoğan Brigitte Bardot’un çağrısını dikkate alıp mektubuna cevap verecek mi bekleyip göreceğiz.

Sokak köpeği değil sokağın köpekleri: Karamel, Ayıcık ve Çeto’yu neden öldürmemeliyiz?