Orkestranın en arkasındaki sessiz adamı tanımak ister misiniz? Kayışlarından kavradığı zillerle atmosfere yayacağı ses ve enerji için, konser boyunca çoğunlukla bekleyen müzisyeni? Kendisine daha çok ‘sus’ yazılmış çünkü, ama sırası geldiğinde, şeften işareti aldığında, zilini çaldığında bir anlığına dünya duracak sanki. Ya da dünya onun iki avucunun arasında yaşanacak çarpışmadan doğacak ruhla yeniden doğacak… Orkestranın ‘sessiz figürü’nün kalbi, tutkuyla bağlı olduğu enstrümanı için işte böyle atıyor.
‘Çarpışma’ orkestrada zil çalan genç bir erkeğin, ayrıldığı eşi ve oğlunu davet ettiği, kendisi için çok özel bir konserde kalbinden geçenleri ustalıklı bir dille önümüze seriyor. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun 2023 sonbaharında prömiyer yapan tek kişilik oyunu, genç oyuncusu Can Atak’ın, karakterini; adeta konserde sırtına geçirdiği frak gibi uyumlu şekilde giydiği performansından izliyoruz.
Ödüllü yazar Müge Oskay’ın elinden çıkan bir metin
Oyunun yazarı Müge Oskay, müzikal tiyatro eğitimi almış bir oyuncu ve yazar. Kendisiyle ilk tanışmamız; önemsenmediğini hisseden, ailesiyle ilişkilerinde de kendi iç dünyasıyla da derdi olan bir müzisyenin derinlerini yazdığı bu oyun oldu. Oskay aynı zamanda bu seneki Afife Tiyatro Ödülleri’nde yazar kategorisinde verilen Cevat Fehmi Başkut Ödülü’nün de sahibi oldu.
Meselesini etraflıca ele almış, çok yalın ama bir o kadar da endişe-hayal-geçmiş-öfke-sarkazm köşelerine uğrayarak duygu yükünü metne dengeli bir şekilde dağıtan bir oyun, Oskay’ın kaleminden çıkan. Pek çok yerde güldüren de bir metin/oyun. Yönetmen Kubilay Karslıoğlu, oyuncuyu birkaç boş müzisyen sandalyesi ve enstrümanı arasında dolaştırarak kurmuş rejiyi. Şef bagetleri her tıkladığında ışık değişimiyle birlikte zilcinin anlatısındaki iki katman arasındaki seri geçişleri görüyoruz. Müzisyen konser gecesini ve içinden geçenleri bize, seyirciye anlatırken ışık değişimi ve baget sesiyle gelen her geçiş anında sorgu faslına geçiyor… Oyun akışı devam ediyor ama oyuncu o gece olanlara dair soruları yanıtlar şekilde konuşuyor.
Zilcinin peşinde, orkestranın içindeyiz…
Can Atak kendisine Afife Tiyatro Ödülleri’nde Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu adaylığı da getiren performansıyla hakikaten çok iyi bir iş çıkarıyor. İnsan karşıdaki genç adamı sahnesinde işini yapan bir oyuncu olarak değil de gerçekten de o gece hayatının belki de en büyük zihin kaymasını yaşayıp korkunç bir eylem gerçekleştiren o duygusal zilci olarak görmeye başlıyor. Sahne alanını geniş bir şekilde kullanarak, şef ve soprano dahil olmak üzere o gece iletişimde olduğu diğer insanları küçük jestlerle sahneye taşıyarak, enerjisini tok bir yerden kullanarak oynuyor Atak.
Metnin hem duygusal hem hınzır ve akıcı dili de hayli etkili oluyor. Ve oyuncu; dikkatleri hiç düşürmeden, seyirciyi alıp orkestranın o tuhaf hiyerarşik düzeninde, sahnede ve kulisteki ego alanlarında, yalnız bir sanatçının iç dünyasında bir saatlik keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Yakup Çartık’ın ışık tasarımı ve Arzu Özdemir’in dekor/kostüm tasarımıyla tamamlanan oyun, özellikle müzikle ilgilenenlerin ama konuya hiç ilgisi olmayanların bile seveceğini tahmin ettiğim bir iş.
Çarpışma / İstanbul Devlet Tiyatrosu
Yazan: Müge Oskay
Yöneten: Kubilay Karslıoğlu
Oyuncu: Can Atak
Süre: 60 dakika
Bilet fiyatları: 55 TL.
Ne zaman, nerede: 7 Haziran Cuma, 18.00’de Üsküdar Stüdyo Sahnesi’nde.
Nilüfer Kent Tiyatrosu yapboza mı dönüyor?
Tiyatro dünyasının gündeminde ardı ardına dağıtılan ödüller varken, sezon sonunun beklenmedik haberi, geçen sene ‘1984’ ile bolca ödül toplayan Nilüfer Kent Tiyatrosu’ndan geldi. Bursa’nın Nilüfer ilçesindeki tiyatronun üç senedir genel sanat yönetmenliğini yapan Murat Daltaban ile tiyatronun genel yapım yönetmeni Özlem Daltaban’ın, kentin yeni belediye başkanı Şadi Özdemir’in kararıyla, artık görevlerine devam etmeyeceği haberini aldık.
Yeni başkan, Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun yönetim modelinde bir değişikliğe gitmekten, Murat Daltaban’la da ‘rejisör’ olarak çalışmaya devam edeceklerinden bahsediyor. Milliyet’ten Efnan Atmaca’ya yaptığı açıklamadan öğreniyoruz ki ‘daha sade bir yapılanmayla’ devam etme niyetindelermiş. Başkan Özdemir’in sanat ve tiyatroyla ilişkisi ne şekilde bilemeyiz. Ama Nilüfer Kent Tiyatrosu’nda son senelerde nasıl gürül gürül bir üretime, ilham verici, yenilikçi işlere imza atıldığına, tiyatronun ve tabii kentin görünürlüğünün müthiş şekilde parladığına dair tam olarak bilgisi/ilgisi yok gibi…
Murat Daltaban’ın genel sanat yönetmenliğinde hem tiyatronun kapalı sahnelerinde hem de Balat Atatürk Ormanı’nda çağdaş, etkili oyunlara imza attı, atıyor ekip. Konuk yönetmenlerle kolektif üretimlere gidildi, NKT’nin halihazırdaki yetenekli ve olgunlaşma evrelerine girmekte olan oyuncu kadrosu, aralarına sınavla katılan genç yeteneklerle zenginleştirildi. Cumhuriyetin 100’üncü yılı için Murat Daltaban tarafından tasarlanan ve Balat Atatürk Ormanı’nda kesintisiz gerçekleşen ve neredeyse 24 saat süren canlı okuma performansı ‘Yüz Yıllık Söz’e imza atıldı. (Türkiye’nin dört bir yanındaki tiyatro okullarından gelen 100 öğrenci, Türkiye tarihinden 100 romanı okumuştu. Maalesef katılamadığım, videolardan izlerken bile tüylerimin diken diken olduğu bir işti. Ilgaz Gökırmaklı’nın performanstan izlenimlerini 10Haber’de okumuştuk.
Yaz akşamlarında Balat Ormanı içinde hazırladıkları ‘Ormandaki Kulübe’ye davet ettiler seyirciyi, “Hadi gelin, çok uzaklara gidelim!” diyerek. Dahası geçen senenin en güçlü tiyatro oyunu olan ‘1984’ ile sadece Nilüfer ve Bursa seyircisini değil, İstanbul turnelerinde oyunla buluşan seyircileri ve jüriyi de büyülediler. ‘1984’ geçen sene önce Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nden En İyi Oyun sonra Afife Tiyatro Ödülleri’nden oyun, yönetmen, sahne tasarımı ve ışık tasarımı kategorilerinde ödülleri topladı. Türkiye’nin kültür ve sanata yaptığı yatırımlarla her zaman örnek gösterilen belediyelerinden biri olan Nilüfer’in tiyatrosu, ışıldayarak gözleri üzerine çektiği bir dönemin ortasında.
Bu sezon misal; topluluğun sahne üstündeki becerilerini defalarca ispatlamış oyuncularının ilk ve hayli başarılı yönetmenlik denemelerine de şahit olmaya başlamıştık (‘Kaza, Köpek, Kahvaltı ve Yumurta’ ile Gökhan Kum). NKT bünyesinde hayata geçirilen Oyun Yazma Programı’ndan çıkan ve bizi çarpıp serseme çeviren gepgenç yazarların metinlerine hayranlıkla bakmıştık (‘Kaza, Köpek, Kahvaltı ve Yumurta, O Taraf Bu Taraf Şu Taraf’ – Aslı Ekici).
Nilüfer Kent Tiyatrosu Engin Alkan ve Ali Düşenkalkar’ın genel sanat yönetmenliği dönemlerinde de çok nitelikli oyun ve projelere imza attı. Son üç senedir de Murat Daltaban’ın genel sanat yönetmenliğinde NKT’nin üretimiyle, çağdaş bakışıyla, yaratıcı fikirleriyle ülke tiyatrosunun en iddialı köşelerinden biri olarak gittikçe dikkat çekmesini izliyorduk. Nilüfer’de olacakları şimdi başka bir merakla izliyoruz. Şadi Bey umuyorum ki, -Milliyet’e yaptığı açıklamada tiyatronun yapım yönetmeni Özlem Daltaban’ı, üç senedir yürüttüğü göreviyle değil, genel sanat yönetmeni Murat Daltaban’ın ‘eşi’ olarak tanımlaması fazlasıyla can sıkıcı olsa da- yürüyen (hatta koşan) bir sanat kurumunu yapboz gibi görmez ve yapının en az zarar göreceği şekilde alır kararlarını.