Boğaziçi Üniversitesi'nden Mehmet Şahin ve çevirmen kimliğiyle de tanıdığımız Sabri Gürses yetkin bir araştırmacı ekiple birlikte TÜBİTAK destekli bir projeye imza attı. Çevirilerde çevirmenin üslubunu tespit etmeye ve korumaya yönelik bu kapsamlı projeyi araştırmacılarıyla konuştuk.

Geleceğe dair çizilen projeksiyonlarda yapay zekasız bir planamayı düşünmek artık imkânsız. Ancak uzun yıllardır tartışılan bu konu pek çok insan için bir bilinmezlik ve endişe kaynağı. Distopik romanlarda ve filmlerde dünyayı ele geçiren robotlar kadar insanları işinden eden bu yeni kavram da haliyle insanların kafasında soru işaretleri doğuruyor. Gidişat, bu korkuları yenmeyi ve süreci insanların lehine olacak şekilde yönetmenin kaçınılmazlığını gösteriyor. Tarih bize hem matbaaya hem de sanayi devrimine direnenlerin pek de bir şey kazanmadığını gösterdi.

Yapay zeka bu denli yaygınlık kazandıktan sonra edebiyat alanında kendisine bir yer bulmaya başladı. Aslında buna giden yollar çeviri programlarıyla birkaç yıl önce başlamıştı. Google’ın Translate uygulamasının yanı sıra farklı girişimler artık tercüme konusunda hatasıza yakın seviyelerde çeviriler ortaya çıkarmakta. Peki ya işin içine edebiyat dahil olursa? Edebi metinlerin çevirisinde de yapay zeka kullanılabilir mi? Kullanılırsa sonuçlar neler olur? Çevirmenlerin üslubu bu noktada ne kadar önemli? Boğaziçi Üniversitesi’nden akademisyenler birkaç yıldır bu ve daha pek çok soru üzerine düşünmekte.

Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilimi Bölümü’nden Mehmet Şahin yapay zekanın edebi çevirilerde kullanımı üzerine dünyada çalışan sayılı isimden biri. Yıllardır bu konu üzerine çalışan Prof. Dr. Şahin ile TÜBİTAK destekli ‘Edebî Makine Çevirisi Yoluyla Çevirmenlerin Üslubunu Yansıtan Çeviriler Üretme ve Yeniden Çeviriler Oluşturma’ başlıklı bu projelerini ve daha fazlasını konuşmak üzere Boğaziçi Üniversitesi’ndeki tarihi Kennedy Lodge’da buluştuk. Buluşmamıza trafiğin azizliğine yakalanan çevirmen ve projedeki isimlerden biri olan Dr. Sabri Gürses de katıldı. Rus Edebiyatı çevirileri konusunda Türkiye’de akla gelen ilk isimlerden biri olan Gürses’in de bu buluşmada olması önemliydi.

Mehmet Şahin’e insanların yapay zeka konusunda duydukları kaygının gerçekçi ve makul olup olmadığını sorduğumda bu hissiyatın çok normal olduğunu vurguladı. Oluşacak iş kaybı konusunda konuşan Şahin, her şeyin bir günde değişmeyeceğini, belli bir sürece yayılacağını zaten bu süreçte de yeni iş kollarının ortaya çıkacağını sözlerine ekledi. İnsanlık tarihinde matbaa ve internetin kullanımının yarattığı devrimsel değişimi yeni koşullar üzerine de düşünmemize neden olduğunu hatırlattı.

Mehmet Şahin, projenin yürütücülüğünü üstleniyor.

Yapay zeka kelimelerin dünyasında

Kelimelerin yapay zeka ile tanışması da bu sürecin bir parçası. 1930’lu yıllardan itibaren Sovyetler Birliği’nde makine çevirisi üzerine çalışmalar başlıyor. Bu çalışmaların günümüzde gelinen noktanın öncüsü olduğuna dikkat çeken Mehmet Şahin, başlangıcın analog elektronik sözlükler olduğunu hatırlattı. İkinci Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş ortamında bu yarışa kaçınılmaz şekilde Amerika Birleşik Devletleri de müdahil oluyor. 1954’te Georgetown Üniversitesi ve IBM’in yaptığı deney sonucu yakın gelecekte çevirmenlere gerek kalmayacağı öngörülüyor. Şehin bugün de benzer söylemlerin gündemde yer aldığının altını çiziyor. Bu deneyle Rusça bir metin İngilizceye çevrilmişti. Günümüzde işin için ChatGPT gibi yeniliklerin dahil olduğunu hatırlatan Mehmet Şahin, değişimlere rağmen insan faktörünün önemini vurguluyor.

Mehmet Şahin’n paylaştığı bu bilgilerin sonrasında artık sözü projeye getirmenin zamanı gelmişti. Boğaziçi Üniversitesi’nde sürdürülen bu çalışma neydi? Mehmet Şahin’in yürütücülüğündeki TÜBİTAK destekli ‘Edebî Makine Çevirisi Yoluyla Çevirmenlerin Üslubunu Yansıtan Çeviriler Üretme ve Yeniden Çeviriler Oluşturma’ projesinde Ena Hodzik, Tunga Güngör araştırmacı olarak, Sabri Gürses de doktora sonrası araştırmacı olarak yer aldı. Lisansüstü öğrenciler Zeynep Yirmibeşoğlu, Harun Dallı ve Olgun Dursun de projede yer alan diğer isimler. Ayrıca çalışmada çok sayıda lisans öğrencisi de bursiyer olarak görev yapıyor. Bu kapsamlı proje 15 Kasım 2021 ile 15 Temmuz 2024 tarihleri arsında sürdürülecek.

Prof. Dr. Mehmet Şahin aslında bu sürecin taşlarını yıllar önce farklı projelerle örmeye başlamıştı. TÜBİTAK destekli bir başka proje olan Çeviride İntihal projesi 2005 yılından itibaren Sabri Gürses’in çalışmalarının devamı olarak 2013 yılında başlamış ve projeye dilbilimci Derya Duman da dahil olmuş. Proje özetle bir çeviride yaratıcı çözümlerin ne kadar farklı olduklarını, diğer bir deyişle farklı çevirilerde çevirmenlerin esere neler kattığını ölçmeye çalıştı. 2015 yılında tamamlanan projeyle çevirilerdeki intihallerin tespitiyle birlikte çevirmenlerin özgünlüğü üzerine de yeni bir parantez açıldı ve makine çevirisinin yaratıcılığına dair yeni araştırma sorularıyla bugünkü projenin de bir bakıma başlangıç noktası oldu.

Projede yer alan üç isim (soldan sağa) Tunga Güngör, Mehmet Şahin, Sabri Gürses.

Proje kapsamında makine çevirisiyle gerçekleşecek yenilik, yeni bir makine çevirisi algoritması olmaktan ziyade, makine çevirisi alanında kullanılan mevcut güncel yaklaşımların ve yöntemlerin başka bir dilden Türkçeye edebî çeviri alanına uyarlanmasıdır. Bu alana uyarlanmış olan algoritmalar vasıtasıyla, bir dilden Türkçeye edebî çeviri yapan çevirmenlerin üslup özelliklerini içeren makine çevirisi modellerinin kurulması amaçlanmaktadır. Bu modeller kullanılarak, belirli çevirmenlerin üslup özelliklerine göre yeni çeviriler yapılmasının veya çevirilerin hangi çevirmenlerin üslup özelliklerini yansıttığının belirlenmesinin mümkün olabileceği düşünülmekte.

Proje kapsamında, yabancı bir dilden (kaynak dil) Türkçeye çok sayıda çeviri yapmış olan çevirmenler üzerinde çalışılmaktadır. Proje çalışmaları belirli kaynak diller ve çevirmenler ile sınırlı olsa da, proje kapsamında herhangi bir kaynak dile ve çevirmene göre uyarlanabilecek yaklaşımlar ve yöntemler geliştirilmektedir. Buna göre, proje çıktısı olan algoritmaların farklı dillere ve farklı çevirmenlerin üsluplarına göre güncellenebilecek. Bulgular EAMT (Avrupa Makine Çevirisi Derneği) gibi alanında öncü kongrelerde sunuyor, tartışmaya açıldı. Türkçeye çeviri algoritmaları daha yeni yeni gelişmeye başladığı için örneğin Rusçadan, Almancadan Türkçeye çeviri verileri İngilizce-Türkçe ikilisine göre oldukça az ve bu dil ikililerinde yeterince çeviri modeli bulunmuyor. Mehmet Şahin bu projeyle dil ikililerini de süreç içinde geliştirilmesinin de amaçlandığını da vurguluyor.

TÜBİTAK destekli projenin bir diğer araştırma sorusu da bir eserin farklı çevirileriyle ince ayar sürecinden geçmiş bir makine çevirisi modelinin aynı eser için üreteceği yeniden çevirilerin kalitesi ve diğer çevirilerle farklarını ölçmek. Şahin bu çalışmalarımıza da en kısa zamanda başlayacağını belirtti.

TÜBİTAK destekli proje ekibinde yer alan isimlerden biri de yapay zeka ve doğal dil işleme uzmanı Tunga Güngör.

‘Çevirmenin entelektüel birikimini makinenin okura hissettirmesi çok zor’

Aslında bu noktada akıllara bir soru daha geliyor. İyi bir çevirmen, çevirdiği romanın ruhuna sadık kalırken ortaya da üslubunu katar. Bu noktada araştırma ekibinin ortaya koyduğu makine nasıl bir işleve sahip? Şahin bu sorumuza şöyle cevap veriyor: “Savaş ve Barış’ romanını makineye versek çevirisini beş dakikada alırız. Ama o gerçekten çeviri mi? Bence değil. Ancak ve ancak bu sayede romanın konusu hakkında bir fikriniz olabilir. Ama çevirmenin entelektüel birikimini makinenin okura hissettirmesi çok zor. Hele ki Google Translate gibi programlarda bu çok bariz. Kesinlikle bir insan elinden çıkmadığı çok belli. Bizim projemize gelecek olursak; Biz de bu çevirilere insan havası ekleyebilir miyiz? sorusu üzerine düşündük. TÜBİTAK’a yaptığımız başvuruda konu başlığımızı ‘İnsan çevirisinin üslubunu koruyan makine çevirisi modelleri yaratmak’ olarak belirledik. Temel argümanımız da kültürel mirasın korunması oldu. Projede, öte yandan, klasik eser yayıncılığında sıkça karşılaşılan bir olgu olan yeniden çeviri konusu ele alınıyor. Örneğin, ‘Madame Bovary’ gibi Türkçeye daha önce pek çok kez çevrilmiş kitapları makineye öğretip ona farklı bir yeniden çeviri yaptırabilir miyiz? sorusu irdeleniyor.

Mehmet Şahin, araştırma sonrası ortaya çıkan bulgulara dair çok sayıda veri topladıklarını vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti: “Bu konuda temel faktör veriler. Google’ın İngilizce, Almanca, Fransızca ve İspanyolca çevirisinde başarılı olmasnın nedeni milyarlarca farklı cümlenin veri olarak sistemde yer alması. Türkçe ne yazık ki bu konuda istenen noktada değil. Biz de sürece katkı sunmak için harekete geçtik. Hayatta olmayan ancak bu alanda çok üretim yapmış birini seçmek istedik ve karşımıza Nihal Yeğinobalı çıktı. Kendisinin bildiğimiz kadarıyla 126 çevirisi var. Vârisiyle görüşüp iznini aldık. Yeğinobalı’nın çevirilerini makineye yaklaşık yüz çevirisini tek tek işledik. Bu sayede de elimizde epey veri oldu. Bunu yaparken Nihal Yeğinobalı’nın bir üslubu var mı? sorusunu sorduk ve tespit etmek için yola koyulduk. Bu da bütünce araçlarıyla tespit ediliyor. Bunu yaparken de Yeğinobalı’nın çeviri yaptığı dönemde İngilizceden Türkçeye yapılan 500 kadar çeviriye de baktık. O eserlerde olmayıp da Yeğinobalı’nın eserlerinde olan özelliklere baktık. ”

‘İnsan her zaman daha fazlasını ve farklısını yapacak’

Türk Edebiyatının önemli kalemlerinden 2020 yılında kaybettiğimmiz Yeğinobalı’nın çevirilerini inceleyen makine, bu geniş kapsamlı tarama sonrası yazarın üslubuna dair detayları da ortaya çıkarmış. Elde edilen verileri Mehmet Şahin şu sözlerle anlatıyor: “Makine henüz Yeğinobalı gibi çeviri yapamıyor. Ancak bizim yarattığımız özelleştirilmiş makine çevirisi modelleri genel makine çevirisi modellerine nazaran Nihal Yeğinobalı’nın üslubuna daha yakın çeviriler üretiyor”

Türkçedeki en önemli ‘Savaş ve Barış’ çevirilerinden birinde imzası bulunan çevirmen Sabri Gürses.

Artık bu noktada sorularımızı yönetmemiz gereken bir diğer isim çevirmen Sabri Gürses. Böylesi bir makinenin varlığı çevirmen için ne almana geliyor? Buna ek olarak yapay zekanın varlığı kendisini endişelendiriyor mu? Yapay zeka çevirmenleri işinden edecek mi? Sabri Gürses bu sorularıma doksanlı yıllardan itibaren ilgi duyduğu bilim kurgu örneğiyle cevap veriyor. Gürses’e göre günün birinde iş, daha mekanik bir hale gelecek ama mutlaka insani arka planıa ihtiyaç olacağı düşüncesinde. “İnsanın yaptığı şey ile makinenin ortaya çıkaracağı şey aynı değil, aynı olmamalı” diyen Sabri Gürses, insanın her daim daha fazlasını ve farklısını yapacağını vurguladı.

Daha makineler hayatımızda yokken çevirmenler dünyasında sosyal ağlarların önemli bir yer tuttuğunu belirten Gürses, yeni süreçteki makineleşmenin bu noktada işleri değiştirebileceği görüşünde. Son dönemde çevirilerin kalitesinde düşüşün bazı çevirmenlerin programlar vasıtasıyla bunu yapmalarına bağlayan Sabri Gürses, bunun da ayrı bir sorun olduğunu vurguladı.

Çevirmenlerin üslubunu yansıtan makine çevirileri sistemlerinin üretilmesi geleceğin dünyasında çok daha fazla yer alacak. Çalışmalarını Türkiye’de sürdüren bilim insanlarının bu konudaki öncü rolü de tarihe not düşülmesi açısından önemli. Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bu projeni dünyada pek de örneğinin olmadığını da hatırlatarak sürece dair gelişmeleri de takip edeceğimizi biz de vurgulamış olalım.

‘Tutunamayanlar’ı çevirmek isteyen Max Lawton, 10Haber’e konuştu: ABD’de önemli bir yayınevi çeviri yapılırsa romanı yayımlayacak