Mustafa Serttaş… Namı diğer Tavuri, yani şeytan. Yoksul bir aileden gelen, annesi ve babası çocukken ayrılmış biri o. İlkokulu bile bitirememiş, çocukluğu esnasında hırsızlık yapmaya başlamış, bu erken deneyimini sonradan bir hayat tarzı, kendi deyimi ile ‘bir tutku’ haline gelmiş.
Hayatının yarısı Lefkoşa Merkezi Cezaevi’nde geçiren Serttaş, hırsızlık kariyeri boyunca şiddete başvurmaması ile tanınıyor. Üç kez evlenip boşanan Serttaş’ın bir kızı var. Dışarıdayken lüks, bonkör ve savurgan bir hayat süren Serttaş’a, psikologlar sosyal kişilik bozukluğu tanısı koymuş.
Baş şu ‘Şeytan’ın işine: Yattığı hapishaneyi dolandırdı
Hayattayken hükümlü olarak yattığı Lefkoşa Merkezi Cezaevi’ni farklı zamanlarda iki kez dolandı. Garip olan şey onun bu iki suçu işlerken mahkum olarak hapisanede yatmasıydı. Muhtemelen yattığı hapisaneyi hükümlü olduğu iki farklı ceza döneminde soyan dünyadaki tek mahkum.
2019’da vefat eden Mustafa Serttaş, yönetmen Derviş Zaim’in çocukluk arkadaşı. Onu sekiz yaşından beri tanıyor. Zaim Settaş’ın hayatının son beş yılını filme çekmeyi başarabildi ve ortadaya da ‘Tavuri’ belgeseli ortaya çıktı.
İstanbul Film Festivali’nde gösterilen sonra da yurtdışında çeşitli festivallerde seyirciyle buluşup ödüllen alan belgesel 15 Eylül’de Türkiye’de vizyona girecek.
Filmin başında yönetmen Derviş Zaim, eski arkadaşını hapisanede ziyarete gidiyor, bu sayede seyirci olarak yönetmenin kafasında bazı sorular yer aldığını öğreniyoruz Tavuri hapisaneden çıktıktan sonra yeni bir hayat başlatmayı başarabilecek midir, yoksa yavaşça kendi sonunu mu hazırlayacaktır? Ülkenin en büyük dolandırıcısı olmasına rağmen ona yönelik bir merhamet geliştirmek mümkün müdür?