Aile köklerinden binlerce kilometre uzakta 15 Kasım 1942’de Buenos Aires’te dünyaya gözlerini açtı. Dünyanın büyük bölümünde İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcılığı devam ederken Daniel Barenboim nispeten daha güvende bir çocukluk yaşadı. Ailesi Rusya’dan Arjantin’e göç etmek zorunda kalan bir Yahudi çiftti. Eğitimli ve sanata düşkün bir ailede yaşamakla birlikte göçmen olmanın belli zorluklarını da yaşamıyor değillerdi. Ailesinin öyle uygun görmesi nedeniyle yedi yaşındayken İsrail’e taşındı. Ancak müzikteki yeteneğini heba olmasın diye ona yine yollar görünmüştü. Devrin önemli piyanisti ve hocası İgor Markeviç’ten ders alması için bu kez de Avusturya’nın Salzburg kentine taşındı. Bu karar hem onun hayatı hem de müzikseverler için bir kırılma noktası oldu.
Avrupa’da parmakla gösterilen yetenek Daniel Barenboim
Salzburg’da piyano eğitimine büyük bir disiplinle devam eden Daniel Barenboim, yavaş yavaş Avrupa’da da ses getirmeye başlar. 1954’te adım attığı Avrupa, büyük savaşın ve soykırım utancının gölgesinde neredeyse sıfırdan inşa ediliyordu. Buna elbette müzik de dahildi. Milyonlarca insanın canına mâl olan savaştan ünlü orkestralar da etkilenmişti. Senfonik toplulukların müzisyen bulmakta zoruluk yaşadığı bu dönemde resital ve oda müziği ön plana çıkmıştı. Genç müzisyen de piyano resitalleriyle adını duyuruyordu. Ancak onun hedefi daha büyüktü. Tüm orkestraya hükmetmeliydi.
Derken her şanslı insanın başına gelen bir şey onun da kapısını çaldı. Gün geçtikçe biraz daha parlayan İngiliz çellist Jaqueline Du Pre ile aşk yaşamaya başladı. Bu büyük aşk 1967’de Kudüs’teki dini nikâhla taçlandı. İngiliz Du Pre, büyük aşkı Daniel Barenboim için Yahudi olmuştu. İkilinin aşkı kamuoyunda örnek ilişki olarak görülüyordu. Aynı sahneyi paylaşıyor, ortak albüm kaydediyorlardı. Paris, Londra, Berlin ve Viyana derken dünyanın diğer şehirlerinde de çiftin konserleri klasik müzikle ilgilensin, ilgilenmesin geniş kitlelerin ilgisini çekiyordu.
Büyük aşkın ve bir imajın çöküşü
1973 yılı her şeyin yolunda gittiği bu devri sona erdirdi. Jacqueline Du Pre’ye multipl skleroz (MS) teşhisi kondu. Kariyerinin zirvesinde olan Du Pre için olduğu kadar eşi için de bu, bir yıkımdı. Du Pre, zorunlu olarak müziği bırakıp emekliliğe ayrıldı. 1987 yılında vefat edene kadar çift, evli kaldı ancak bu ilişki artık gözler önünde değildi. Müzisyenin hayatı boyunca eleştirileceği bir hadise 1980’lerin başından itibaren fısıltılar halinde konuşulmaya başlanır. Daniel Barenboim, eşi hastalığıyla mücadele ederken başka biriyle aşk yaşamaya başlamıştı. Bu isim, şu anda da evli olduğu piyanist Elena Bashkirova’ydı. Üstelik evliliğe devam ederken Bashkirova’dan da iki çocuğu dünyaya gelecekti. Olayın duyulmasından itibaren İngiliz basını şefi eleştiri bombardımanına tutarken Du Pre’nin hayranları da büyük tepki göstermişti. Du Pre’nin ölümünün ardından müzisyen poltik konularda daha etkin bir profil çizmeye başladı.
Doğu Batı Divanı Orkestrası kuruluyor
1989’da Doğu Berlin’de verdiği konser, Scorpions ve Metallica’nın Moskova’da, Wham’ın ise Pekin’de verdiği konserler kadar sansasyoneldi. Onlarca yıldır Doğu ile Batı arasında devam eden Soğuk Savaş’ın sona ereceğinin habercisi müzik oluyordu. Nitekim duvar yıkıldığında bir başka efsane şef Leonard Bernstein, Beethoven’in ‘9. Senfonisi’ni yeniden birleşen bu kentte seslendirecekti. Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın artık tarihe kavuştuğu bir dönemde, 1992 yılında Barenboim, Berlin Devlet Operası’nın direktörü olarak atandı.
1990’lı yıllar aynı zamanda müzisyenin en büyük projelerinden birinin de başlangıç dönemi oldu. Bir entelektüel olarak dünyada olup bitenlere dair her daim söyleyecek bir sözü bulunan Daniel Barenboim, arkadaşı Edward Said ile sohbetlerinden ortaya bir fikrin gerçeğe dönüşme zamanı gelmişti. Adını Goethe’nin başyapıtı Doğu Batı Divanı’ndan alan orkestra 1999 yılında Sevilla’da kuruldu. Bu prestijli toplulukta dünyanın pek çok yerinden ama en çok da İsrail ve Filistin’den müzisyenler olacaktı.
Sevilla’da kurulan bu orkestra, aralarında İstanbul’un da bulunduğu pek çok kentte yaklaşık çeyrek asırdır barış çağrısıyla konserler veriyor. Müziğin birleştirici gücünü göstermek amacıyla hayata geçen orkestranın başarısı Daniel Barenboim’i de dünya meseleleri konusunda daha görünür kıldı. 2015 yılında Fortune dergisi, müzisyeni dünyanın en etkili 50 liderinden biri olarak gösterdi. Edward Said ile birlikte kurdukları ve kendi soyadlarını taşıyan vakıf, Ortadoğu’da barış ve diyalog için çalışmaya devam ediyor. Siyasetin vurdumduymaz tavrı karşısında İsrailli ve Arap müzisyenlerden oluşan orkestra sanat yoluyla barış ve hoşgürü çağrısını yinelemekte.
Uzun süre bu görevi üstlenen maestro, 2006 yılında Riccardo Muti’nin istifası sonrası La Scala’nın da direktörülüğünü üstlendi. 2000’li yılları, müzisyenin şeflik kariyerinde zirveye yerleştiği dönem olarak nitelendirmek mümkün. zira aynı yıl New York’tan da bir teklif gelmişti. Dünyanın sayılı klasik müzik topluluklarından biri olarak gösterilen New York Filarmoni Orkestrası’nı yönetmesi için gelen teklifi aradaki uzak mesafeyi gerekçe göstererek kabul etmedi. Ancak orkestranın pes etmeye niyeti yoktu. Bir ara formül olarak geçici ibaresiyle Daniel Barenboim, Metropolitan Operası’nın büyülü atmosferinde orkestrayı sık sık olmamakla birlikte yönetmeye başladı.
Daniel Barenboim, bestecinin metronom işaretleri gibi tarihsel kanıtlara dayanarak bir parçanın temposunu seçme uygulamasına karşı çıkıyor. Onun üslubu daha çok duygulara hitap eden türden. Tempoyu müziğin içinden, özellikle de armoni ve armonik ritminden bulmayı tercih ediyor.. Bunu Beethoven’ın senfonilerini kaydederken seçtiği genel tempoya da yansıtmakta.
Gerçek bir dünya vatandaşı
Buenos Aires’te dünyaya gelen Rusya göçmeni Daniel Barenboim, hem doğuştan gelen hem de sonraki yıllarda inşa ettiği evrensel kimliği sayesinde muhtemelen dünyanın en çok vatandaşlığa sahip insanlarından biri. Maestronun İsrail, Filistin, Arjantin ve İspanya vatandaşlıkları bulunmakta. Hem Batı Şeria’da hem de Gazze’de defalarca konser veren müzisyen, İsrrail’in Filistine yönelik politikalarını da sıklıkla eleştirmekte.
Albümleri ağırlıklı olarak Deutsche Grammophon’dan yayınlanan Daniel Barenboim, Beethoven’ın yanı sıra Mozart yorumuyla da dünyadaki sayılı piyanistlerden biri. Yoğun çalışma takviminde piyano resitallerine mutlaka yer veren şef, son dönemlerde piyanist Martha Argerich ile birlikte konserler veriyor. 20. ve 21. yüzyılın, Doğu ve Batı’nın bu büyük şefi üslubuyla klasik müzik dünyasını etkilemeye devam ediyor. Son dönemlerde yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle eskisi kadar sahneye çıkamasa da ünlü şef ve piyanist, müziğe yön verenlerden biri olmayı sürdürmekte. Bu büyük şefi bir daha Türkiye’de hatta izleyebilir miyiz bilinmez. Hatta belki de İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde. Ama en azından Müzik Radarı olarak bu haftaki çalma listemizde ağırlamaktan mutluluk duyarız.