Uyku, bilincin değiştiği ve duyusal etkinliğin belirli bir dereceye kadar azaldığı, bilinçli zihinsel etkinliğin durduğu bir hal. Böyle tanımlanıyor hayatımızın neredeyse üçte birini adadığımız bu süreç. Yorgunluğa, hastalığa ve kalp kırıklığına doğal ilaç niteliğindeki uyku bu denli insana dair bir şeyken sanat da ona kayıtsız kalamazdı. Vincent van Gogh, Pablo Picasso ve daha geriye gideceksek John Everett Millais ‘Ophelia’ ile uykunun huzurunu tuvale yansıtmıştı. Masallar alemine daldığımızda ise ‘Uyuyan Güzel’ odağınıı bu insani tutuma almıştı. Müziğe baktığımızda da durum pek farklı değil. Öyle ki Mozart’tan Brahms’a pek çok besteci sadece uyku için eser yapmıştı. Bunlardan biri de çağdaş müziğin yaşayan en önemli müzisyenlerinden Max Ricther.
8.5 saatlik bir Max Richter başyapıtı
Kariyerini İngiltere’de sürdüren Alman besteci Max Richter, 2015 yılında ‘Sleep‘ adlı modern zamanlar başyapıtını yayınlamıştı. 8.5 saat uzunluğundaki bu piyano resitali ortalama bir uyku süresine tekabül ediyordu. Dokuz yıl önce yayınlanan bu uzun albüm 15 Mart Dünya Uyku Günü şerefine kısaltılmış bir versiyonuyla yeniden dinleyiciyle buluştu. Dijital platformlarda iki milyardan fazla dinlenme rakamına ulaşan albümün bu yeni versiyonu üç şarkıdan oluşuyor ve uzunluğu da yaklaşık 26 dakika. Bir kısaçalar olarak karşımıza çıkan albümde ‘Non-eternal’, ‘Dream 0’ ve ‘Return 2’ bestelerinin sadece piyanoyla icra edilmiş versiyonları bulunuyor.
19 Kasım 2016’daki İstanbul konseri, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ertelenen müzisyeni şu ana kadar Türkiye’de hiç ağırlayamadık. Ancak dünyada en çok dinlenildiği ülkelerden birinin Türkiye olduğunu söylemek mümkün. 57 yaşındaki müzisyenin ‘Sleep’ albümü turnesi kapsamında İstanbul konserini iptal etse de gittiği her kentte seslendirdiği bu albüm büyük ilgi gördü. Uykuya bir övgü niteliğindeki albüm, sanatçının tıpkı diğer çalışmaları gibi Deutsche Grammophon’dan çıktı. Klasik müzik dünyasının bu dev plak şirketi, çağdaş müziğe yönelik yaptığı açılımlarda Max Richter önemli bir yere sahip.
Sanatçının daha önce yayınladığı 50’ye yakın çalışmasının pek çoğunda Deutsche Grammophon etkiletini görmek mümkün. Son olarak Netflix yapımı bilimkurgu filmi ‘Spaceman’in müziklerine imza atan Max Richter, daha önce de ‘Beşir ile Vals’, ‘Taboo’, ‘Leftovers’ gibi çok sevilen film ve dizilerin müziklerini bestelemişti.
Klasik müziğe uzanan köklerinden kopmayan ancak mevcutla da yetinmeyen Max Richter, özellikle barok müziğin büyük ismi Antonio Vivaldi’nin meşhur ‘Dört Mevsim’ine yaptığı yeni uyarlamalarla da dikkat çekti. Böylesi katı kuralları olan bir dünyaya yenilik getiren ve kendi minimal tavrını da 400 yıllık eserlere yansıtan müzisyen, bugünün dünyasında eskiyle yeniyi buluşturan en önemli isimlerden biri. Otoriteler tarafından Philip Glass’ın halefi olarak da gösterilen müzisyen, bazı minimalist bestecilerin aksine klasik müzikten kopmadı. Bu noktada kendisiyle karşılaştırabileceğimiz en önemli isim Ludovico Einaudi. Müzikal evrenini tamamen yeni şeyler anlatma üzerine kuran İtalyan besteci Ludovico Einaudi’ ile bu açıdan aralarında bir fark mevcut. Tabii bunun bilinçli bir seçim olduğunu söylemeden de geçmeyelim.
Bu pek değerli günü bu kısa albümle kutlayan sanatçıyı bundan sonraki uykularınıza besteleriyle misafir edebilirsiniz. Dünya üzerinde Max Richter besteleriyle uyku sorununu çözenler dahi var. Siz bu yazıyı muhtemelen sabah saatlerinde okuyacaksınız ama şimdiden iyi uykular dileriz.