İzmir’de hava burayı bilenleri sıkacak kadar sıcak. Yollar nispeten boş ama ağaçlar, rüzgar, yüzünüze vuran güneş ve mis gibi koku “İşte yaz böyle bir şey” dedirtip birkaç saniyeliğine tüm dertleri unutturuyor. Bu köşede sergilerden haberler vermemize alışkınsınız ancak bu hafta bir mekandan bahsedeceğiz size. İstikamet sanatçılar Ercan ve Nazan Kesal çiftinin geçen sene mart ayında açtıkları kültür sanat ve yaşam alanı Urladam.
Yolda mekanı işaret eden birkaç tabeladan sonra nihayet Urladam’dayız. Ortalık sakin ama ekipten olduğu hemen anlaşılan birileri etrafta koşturuyor. Bir yandan da Urladam’ın akşam ev sahipliğini yapacağı mezat için eşyalar taşınıyor. Misafirlerini ağırlamadan önce son hazırlıkları yapan evin telaşı da diyebiliriz bu ortama.
Hava sıcak demiştik, bizi karşılayan Ercan Kesal da sıcak havadan bunalmış olacak ki “Hadi hemen ofise geçelim” diyor. Üçü kapalı, biri açıkhava olmak üzere dört sahnesi, kütüphanesi, sergi salonu, konaklama alanı ve bir restoranı olan alanda Kesal çiftinin ve ekiplerinin çalışma odasında Urladam’ı konuşmaya başlıyoruz.
Ercan Kesal’ın Avanos’ta başlayan hikayesi (Herhangi bir Kesal işi izleyip okuyup dinlediyseniz söz bir şekilde mutlaka Avanos’a gelir,bilirsiniz) İstanbul, Ankara başta olmak üzere Türkiye’nin pek çok şehrinde mola verdi. Fakat Ercan Kesal için İzmir’in yeri bir başka. Urladam macerasının temel taşlarından biri de Kesal’ın İzmir aşkı olmuş:
“Ege Üniversitesi mezunuyum. İzmir’i ve özellikle Bornova’yı çok severim. Hayatımın en coşkulu, en heyecanlı diyebileceğimiz dönemi burada geçti. Yıllar sonra onca şehirden sonra yolumuzun tekrar buraya düşmesi benim bitmeyen İzmir aşkım oldu sanırım. Urla sonradan kıymeti bilinen yerlerden oldu bence. Foça, Çeşme’nin yanında çok da sükseli değildi ama son yıllarda durum değişti… Burası da diğer tüm Ege kasabaları gibi büyük şehirlerden göç alan bir yere dönüştü.”
Bu durumu bölgenin doğal güzelliklerinin yanı sıra İzmir’e ve havalanına yakın olmasına bağlıyor Kesal. “İstanbul’a dönüşü de daha kolay” diye araya girince gülerek “Tabii doğru, o da var!” diye onaylıyor ve devam ediyor: “Burası sahip olduğu doğal güzelliklerin yanı sıra her yere kolaylıkla geçebileceğiniz, size sıkışmış hissettirmeyen bir köprü gibi.”
“Kültür sanat işleri elbette maliyetli” diyor Urladam kendi internet sitesinde ne amaçla yola çıktıklarını anlatırken. Maliyetli olmanın yanı sıra büyük şehirlere, belirli bir zümreye terk edilmiş gibi de. Hatta en büyük şikayetlerin başında “Bizi sadece turizm sezonunda hatırlıyorlar” diyen yerliler var. Haksız da sayılmazlar, yaz aylarında özellikle metropollerden göç edenlerin tercih ettiği yerlerde kültür sanat etkinlikleri de hız alıyor. Peki ya yılın geri kalanı?
Ercan ve Nazan Kesal’ın bir ayakları İstanbul’da olsa da Urla onların için biraz da dinlenme alanı. İstanbul hâlâ vazgeçilemeyen bir coşkuda olsa da Ege’nin dinlendirici, huzurlu ve yavaş hayatı insana düşünmesi ve üretmesi için çok daha fazla imkan sağlıyor. Kesallar ikinci yazlarında Urladam’da daha ‘antrenmanlı.’ İyi işler yapmakta, burayı sürekli yaşayan ve herkesin rahatça adım atabileceği bir yer haline getirmekte kararlı olduklarını söylüyor Ercan Kesal:
‘Urla’daki sokağın da esnafın da bizi bilmesi şart’
“Urla, Ege kasabalarının tamamı gibi göç alıyor. Bize gelen profil bu göçmenlerin de yanı sıra İzmir, Bodrum, Çeşme’den buraya gelip etkinliklerimize katılanlardan oluşuyor ikinci yazımızda bunu gördük. Ama yeterli değil. Urla’daki sokağın da esnafın da bizden haberdar olması ve bize gelmesi şart. Bu da bizim sunacağımız programlara ve özenimize bağlı. Ne çok kibirli yukarıdan ne de sıradan ve alışılagelmiş şeyler yapmalıyız. İlk senemizden bunu öğrendik, bu sene de bunu bilerek hareket ediyoruz. Burada iyi işler yapmakta ısrarcıyız. Göçmenler dışında İzmir, Seferihisar, Kuşadası’ndan gelenlerin olduğunu görmek de bize doğru yoldayız hissediyoruz.”
Urladam’ın restorasyonu, metruk binaların restorasyonu iki yıl kadar sürmüş. Başlangıçta sadece bir tiyatro sahnesi olması niyetiyle yola çıkılsa da şu an çok amaçlı salonları, workshop alanları, açık hava tiyatrosu, kütüphanesi, şehir dışından gelen sanatçıları ve sanatseverleri ağırlayan konaklama alanlarından oluşan bir alan burası.
Sohbetin başında İstanbullu kafasıyla kürasyon yaptıklarını söyleyen Kesal’a “İzmirli kafası nasıl oluyor, ne gibi farklılıklar var?” diye soruyorum, yanıtı İstanbulluları bir tık -en azından bir süreliğine- mutlu edebilir:
“Aslında iyi müzik, iyi film, iyi oyunun her yerde alıcısı var. Günün sonunda bu bir kürasyon işi. Henüz İzmir ve civarında, İstanbul’da alışkın olduğumuz kadar büyük bir ilgi yok. O yüzden bir süre daha İstanbullulara ihtiyacımız var. Sonra kendi yolumuzdan yürüyeceğiz.”
Ercan Kesal, Urladam’ı bir okul olarak tasarladığını, “Derdim ticari bir mekan olmanın ötesinde bir okul kurmaktı” diyerek her fırsatta söylüyor. Daha önce söylediği bu fikir ne alemde, buyrun kendi anlatıyor:
“Yaptığımız tüm işler yaş sınırı olmayan, öğrenme biçimi. Burayı hala öğrendim. Avanos’tan Ankara’ya okumaya gelmiş bir çocuktum ben. Ne klasik müziği ne tiyatroyu deneyimlemiş biri değildi. Ankara büyüttü, öğretti beni. Kütüphanelerden kitap okumayı, sergilerden resimlere bakmayı öğrettim. Şehir büyüttü ve geliştirdi beni. Kibirli bir yerden de kurabilirsiniz. Müze gibi… insanların dokunmayacağı, çekineceği bir yer de oluşturabilirsiniz tam tersini de. Biz de bu yüzden kayıt altına alıyoruz, sanatçıları bir araya getirip iletişimi sağlıyoruz. Okul dediğimiz şey de bhu. Hafızayı oluşturmuş oluyorsunuz. Ayrıca üniversite öğrencilerine karşı çok hassasız. Onlara tüm etkinlikleri ücretsiz ve açık hale getiriyoruz, yeter ki gelsinler. ”
Ercan Kesal anlatırken Nazan Kesal da geliyor, bize mekanı gezdirken bir yandan da yeni etkinlikleri anlatıyor. Tiyatroda, sinemada ve televizyon ekranında gördüğümüz Kesallar öncelikleri farklı olsa da günün sonunda Urladam’ın işletmecileri sıfatına da sahipler. Nazan Kesal da etkinliklerden mekana, çalışanlardan ekibe her yere uzanıyor. Öyle ki sohbet sırasında oturduğumuz restaurantın yeni diktirilen masa örtülerinin geldiğini görünce rica edip poşetten çıkarıyor ve bir yandan bize anlatıyor bu örtüleri diktirdiğini (Önümüzdeki günlerde yolu Urladam’a düşenler, bizon rengi masa örtülerine dikkat kesilebilir.)
Urladam’da bu yaz neler var?
Yaşayan bir kültür sanat merkezi olma hayaliyle yola çıkan Urladam, 2024 yazına sıkı hazırlanmış. Sezon boyunca çok izlenen ve konuşulan oyunları konuk edecek. Konserler, oyunlar, sinema günleri ve atölye buluşmalarından oluşan program hazır. Hatta yazla sınırlı kalmamak için Eylül ve Ekim ayında gerçekleşecek etkinliklerin bile programını hazırlamış ekip.
Ercan Kesal en çok da sinemaya ağırlık verdiklerini söylüyor: “Geçen sene saat 21.30’da herhangi bir mecrada rahatça izleyebilecekleri bir filmi insanlar, açıkhava sinemasının sırasına girip izlemek için bekledi. Bin biletli seyirci tespit ettik. Bu ilginin nedeni de bir deneyimin parçası olma ve bulundukları coğrafyanın avantajı. Biz de bunu öğrendik, Başka Sinema’yla işbirliğimizi devam ettirdik. Ağustos ayında sinema günleri olacak, festivaller gelecek. Ekim ayında da gastronomi ağırlıklı bir festivale ev sahipliği yapacağız.”
📌 Yolu Urladam’a düşecekler mekanın Instagram sayfası ve internet sitesinden etkinlikleri takip edebilir. Ayrıca 12, 19 ve 27 Temmuz’da sahnelencek oyunlardan sonra, 10Haber tiyatro yazarı Bahar Çuhadar’ın oyundan hemen sonra ekiplerle söyleşi yapacağını da not düşelim.
Kim bilir belki de yolunuzun Urla’ya düşmesi için bu etkinlikler bile yeterli olur…
📍Urladam: Camiatik, Mimoza Sk. No:13/A, 35430 Urla/İzmir