“Bugün varım, yarın yokum / Bilmeyenler olabilir / Elimdeki benim değil / Sıkılanlar, uyuyanlar / Dünyanın da gidişi böyle / Mutlulukla ve ölümle.” böyle diyordu Gökçe Akçelik ‘Bugün Varım Yarın Yokum’ şarkısında. Normal şartlarda Müzik Radarı bu hafta David Gilmour ve MFÖ’nün yeni şarkılarına odaklanacaktı. Ancak önceki gece gelen bir haber önce üzdü sonra düşündürdü ve ardından da bu yazıya yol açtı. Sadece Türk rock camiası değil, bütün bir müzik dünyası önemli bir sesini kaybetti. Gökçe Akçelik 47 yaşında hayata veda etti.
2000’li yıllar kimilerine göre Türkiye’nin en güzel yıllarıydı. Siyasi reformlar, ekonomiyle spordaki gelişmeler ve elbette kendisini müzikle ifade eden yeni bir nesil. Replikas o neslin yani Türkçe rock patlamasının en özel topluluklarındandı. Gökçe Akçelik de bu fırtınanın en iyi seslerinden. Geçen ay Mubi’de yeniden yayınlanan Fatih Akın’ın belgeseli ‘İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek’te “Bizim buranın müziğini anlamamız için 19 yaşına gelmemiz gerekti. Burada böyle bir müzik yapıldığını görmezden gelmekten vazgeçtik. Yaşadığın yerin farkına varınca bir rahatlama ve sahiplenme hissi oluştu. Evet, buralıyız ve buranın müziğini yapıyoruz kardeşim.”
Batı’nın saykedeliği, Doğu’nun bağlaması
İlk albümleri ‘Köledoyuran’ı 2000 yılında yayınlayan Replikas başlamak üzere olan rock patlamasının öncüleri arasına yazdırmıştı adını. 1993’te temelleri atılan grup 1998 yılına gelindiğinde nihai halini alacak ve albüm çalışmalarına başlayacaktı. Saykedelik melodileri Doğu’nun nağmeleriyle buluşturan grup tam da İstanbul’a yakışan bir müzik yapıyordu. Albümde yer alan ‘Seyyah’ şarkısı o dönem büyük ilgi gördü. Öyle ki İstiklal’e çıktığınızda kasetçilerden en çok yükselen şarkılardan biriydi. Şimdi çok uzaklarda kalan o ritüel bir zamanlar hem müzisyenler hem de müzikseverler için önemli bir kıstastı. Albümde yer alan ‘Gulyabani Müzik’ tam da ‘İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek’ belgeselinde Gökçe Akçelik’in tasvir ettiği gibi Batı’nın saykedelik melodileriyle Doğu’nun bağlamasının bir buluşmasıydı. Albümdeki ‘Seyyah’ şarkısı muhtemelen en tanınan ve sevilen şarkılarından biri oldu.
Davul zurnayla saykedelik müzik
İlk albümün başarısından sonra ikincisi için de beklenti haliyle yüksekti. Replikas 2002’de bu beklentiye karşılık verdi. ‘Dadaruhi’ hem ismi hem kapağıyla dikkat çekici bir albümdü. Dükkânlarda albümlerin fiziki olarak satıldığı o dönemde dikkat çekmeyi başarmıştı. Albümdeki ‘Yaş Elli’ şarkısı Replikas diskografisinin en sevilen şarkılarından birine dönüşecekti. Üflemeli çalgılarla yakalanan saba makamı ve caz esintili saykedelik melodiler akılda kalıcı bir forma sahipti. Hele ki şarkının içindeki zurna taksiminin bu sentezin en başarılı örneklerinden biriydi.
Aşağıda bu özel şarkının 2003 yılında Babylon’un Asmalımescit’teki efsane yıllarından kalma versiyonunu da paylaşmış olalım. Şarkı bir dönemin çok izlenen dizisi ‘Çukur’da da kullanılınca yeni kuşaklar nezdinde de bir bilinirlik yakaladı. ‘Dadaruhi’ albümünde yer alan ‘Ş’ muhtemelen Türkçedeki en kısa şarkı adı olsa gerek. Grubun pek sevdiği ve piyasa koşullarına rağmen kullanmaktan çekinmediği deneysel seslerden oluşan şarkı diğer Replikas şarkılarına göre daha az bilinse de diskografide özle bir yere sahip.
Hiçbir şey gece kadar rahatsız etmiyor
2005 yılına gelindiğinde artık ana akım medya da bu rock patlamasına kayıtsız kalmıyordu. O yıl Replikas’ın yayınladığı ‘Avaz’ isimli albüm grubun artık oturmuş ve olgunlaşmış sesini yansıtıyordu. Albümde yer alan ‘Gece Kadar Rahatsız Etmiyor’ sert saykedelik melodileriyle dikkat çekiyordu. Albümün öne çıkan şarkılarından biri olan ‘Bahar’ ise Replikas’tan artık duymaya alıştığımız o Doğu-Batı melodilerinin güzel bir uyumu oldu. Şarkıda yer yer hissedilen Chris Isaak ‘Wicked Game’ havası ve Gökçe Akçelik’in olağanüstü vokali ‘Bahar’ı Replikas diskografisinde özel bir yerde konumlandırdı.
Albümün yayınlandığı yıl Replikas pek çok konser verdi. Bunlardan en unutulmazı belki de Rock’n’Coke’taki performanstı. Bugün için artık mazide tatlı bir anı olarak kalan bu büyük festivalde o yıl The Cure ve The Offspring gibi gruplar da sahne almıştı.
Altın Portakal Gökçe Akçelik’e
2006 yılına gelindiğinde Özer Kızıltan’ın gösterime giren bir filmi çok konuşuluyordu. Başrolünde Erkan Can ve Güven Kıraç’ın yer aldığı ‘Takva’ müzikleriyle de dikkat çekmişti. Akçelik’in film için bestelediği şarkısı 43. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film Müziği Ödülü’ne lâyık görüldü. Filmi iliklerine kadar içselleştiren Gökçe Akçelik ürettiği bestelerle ortaya ödüllü bir albüm çıkardı. Ancak bu kez melodik açıdan Batı’nın saykedelik ezgileri yerine daha çok Doğu’nun ritimleri yer alıyordu. Ancak yine de bunların içinde melodileriyle insanı farklı farklı boyuta taşıyan melodiler mevcuttu. Eh, saykedelik zaten bu değil miydi?
‘Bugün varım, yarın yokum’
Bu anlamlı ödülden iki yıl sonra Replikas karşımıza ‘Zerre’ ile çıkacaktı. Yazının girişinde sözlerine yer verdiğimiz ‘Bugün Varım, Yarın Yokum’ albümün en özel şarkılarından biriydi. Grubun dördüncü stüdyo albümü konumundaki ‘Zerre’ grubun artık aşinası olunan müzikal kimliğinin de bir yansımasıydı. ‘Vakt-i Kerahat’ ve ‘Hortum’ gibi daha deneysel seslerin yer aldığı şarkılar ‘Zerre’yi de bir nebze daha deneysel bir kimliğe büründürüyordu. Bir yönüyle bu tam da grubun arzuladığı şeydi. Saykedelik seslere yer yer elektronik müzik de eklenirken şarkı sözleri de bir nebze daha karanlık bir hal almıştı.
Öze kesin dönüş
2012’de Replikas, grup sesinin bir ayağı olan bu toprakların müziğini bu kez tam merkeze aldı. 1960 ve 1970’li yılların sevilen Anadolu ezgilerinin yeniden yorumlandığı albümde ‘Hudey’, ‘Köprüden Geçti Gelin’, ‘Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum’ ve ‘Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm’ gibi şarkılar yer alıyordu. Karacaoğlan’ın bu topraklara armağanı ‘Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm’e bir de klip çeken Replikas, bu yorumlarıyla yeniden dikkatleri üzerlerine çekmişti. Bu cover albümü grubun Anadolu müziğiyle bağlarını daha da güçlendiren bir unsur oldu. Tam da ‘İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek’ belgeselinde Gökçe Akçelik’in dediği gibiydi albümde her şey.
2013 yılına gelindiğinde kimse Replikas’ın son albümünü dinlediğinin farkında değildi. ‘Replikas EP No.1’ adlı albüm grubun yeni şarkılardan oluşan son çalışması oldu. Yeni desek de bu albümdeki şarkılar da aslında daha önce yayınlanan ‘Köledoyuran’ ve ‘Dadaruhi’ye dahil edilmeyen parçalardan oluşuyordu. Yedi şarkıdan oluşan albümde Bon, Berlin, İstanbul, Eskişehir ve Ljubljana gibi şehirlerin adını taşıyan şarkılar yer alıyordu.
Replikas ne yazık ki bu albümden sonra müzikseverlerine yeni bir çalışma sunmadı. Gökçe Akçelik, Barkın Engin ve Orçun Baştürk tarafından kurulan grup, Mayıs 1998’de Selçuk Artut ve Ocak 2000’de Erden Özer Yalçınkaya’nın katılımıyla nihai halini almış ve hem Türkiye’de hem de yurtdışında pek çok farklı mekânda konserlere imza atmıştı. Aradan geçen yıllarda grubun solisti Gökçe Akçelik rahatsızlığı nedeniyle sahneden uzak kaldı. Grupta onsuz bir şeyler yapmamayı tercih etti. 47 yaşındaki Akçelik’in vefat haberi önceki gece açıklandıktan sonra hem dinleyicileri hem de sanatçı dostları yaşadıkları derin üzüntüyü farklı mecralarda dile getirdi. Türkiye’nin en özel seslerinden biri geride insanlığa yıllandıkça değeri artacak şarkılar bıraktı.