Muhammed Rasoulof’un hapisten salıverildikten sonra evinden neredeyse hiç çıkmadan FaceTime üzerinden yönettiği filmi ‘Kutsal İncirin Çekirdeği’ İran adına değil Almanya adına En İyi Yabancı Film Oscar’na aday.

İran’da Mahsa Amini başını iyi örtmediği için gözaltına alınıp sonra da öldürüldüğünde İran’da protestolar patlamıştı. O sırada Muhammed Rasoulf zaten hapisteydi.

Kısa süre içinde İranlı yetkililer o kadar çok insanı hapse attı ki, cezaevlerinde yer açmak için eski mahkumlara af çıkarmaları gerekti. Rasoulof, üçüncü kez düştüğü cezaevinden böyle salıverildi.

Rasoulof film çektiği için cezaevindeydi. Daha önce 2010’da, sonra da 2017’de hapse atılmıştı. Ama bunlar onun Önce ‘The Man of Integrity’ ardından da ‘There is No Evil’ adlı filmleri yapıp uluslararası arenada tanınmasına, ikinci filmiyle 2020’de Berlin’de Altın Ayı ödülünü almasına engel olamamıştı.

2022’de bir protestoya karşı polisin şiddet kullanmasını eleştirdiği için bir kez daha hapse atıldı, o hapisteyken Mahsa Amini protestoları başladı.

Mahsa Amini protestolarının verdiği ilham

Ve bu protestolar ona ilham verdi, aklına bir fikir geldi: 20 yıldır sistem içinde adım adım yükselmiş ve zirveye ulaşmasına bir paranoyak Devrim Mahkemesi Savcısı, en sonunda kendi ailesinden de şüpheye düşer, çünkü kızı Mahsa Amini protestocularını destekliyordur…

Filmi yazar, o sırada cezaevleri ok dolduğu için çıkarılan aftan faydalanıp evine çıkar, artık ev hapsindedir.

Hemen filmini yapmaya girişir. Oyuncular, kamera ekipleri her şey ayarlanır ve çekim başlar ama yönetmen olarak Muhammed Rasoulof sette değil evindedir; filmini büyük bir gizlilik içinde, daha çok telefonundaki Facetime uygulaması sayesinde yönetmektedir. Bu uygulama üzerinden sette olan biteni takip etmekte, oyuncularına ve görüntü yönetmenine FaceTime aracılığıyla isteklerini iletmektedir.

Bunu yapmak için başka bir isme bir internet hesabı amıştır. Normal telefon hattından değil, korumalı bir internet hattı üzerinden setiyle iletişim halindedir. Film, resmi izinler alınmadan, bir nevi korsan film olarak çekilmektedir. (Rasoulof, 2017’de hapse izin almadan film çektiği için girmişti. O filmle Berlin’de Altın Ayı aldı.)

Dağlardan yürüyerek Türkiye’ye kaçtı

Çekimler tamamlanır ve Rasoulof İran’dan kaçmaya karar verir. Telefonunu, bilgisayarını her şeyini atar, gizlice Tahran’dan ayrılır, Türkiye sınırı yakınına gelir. Oradan insan kaçakçılarıyla birlikte dağlardan 7-8 saatlik hayli tehlikeli bir yürüyüşün ardından Türkiye’ye kaçak girer. Haftalarca Türkiye’de de saklanır, bu arada Alman Büyükelçiliği ile irtibata geçer, onlar Almanya’ya gitmesi için gereken evrakları verirler ve Rasoulof Berlin’e ulaşır.

Filmini burada tamamlar, montajını, seslendirmesini, miksajını, kısaca “post-prodüksiyomn” adı verilen bütün aşamaları Almanya’da yapar ve filmi Cannes Film Festivaline kabul edilir.

İranlı yetkililer ancak o zaman böyle bir film çekildiğini, o filmin arkasında Muhammed Rasoulof’un bulunduğunu öğreniler. Rasoulof hemen 8 yıl hapis cezasına ve evinde birkaç şişe şarap bulunduğu için kırbaçlanmaya mahkum edilir. İran yönetimi varına yoğuna her şeyine el koyar.

Filmin oyuncuları ve filmde görev alan ışıkçılar bile gözaltına alınır, bazıları işkenceden geçer. İran yönetimi filmin Cannes’da gösterilmesini istememektedir.

Ama o, Fransa’nın verdiği özel izin sayesinde Cannes’a, festivalde filminin açılış gecesine de gider. Filmi Cannes’dan jüri özel ödülüyle döner.

O film, “The Seed of the Sacred Fig-Kutsal İncirin Çekirdeği’ bugün Almanya adına Oscar’da en İyi Yabancı Film adayı.