Türkiye’nin önemli fotoğraf sanatçılarından İzzet Keribar 87 yaşında. Hem yurtiçinden hem de dünyanın dört bir yanından çektiği iki milyona yakın fotoğrafıyla çok geniş bir arşive de ev sahipliği yapan usta fotoğrafçı 1952 yılından bu yana makinesini elinden düşürmedi.
İzzet Keribar, harçlıklarını biriktirip satın aldığı makinesiyle giridği bu büyülü dünyada unutulmaz kareler yakaladı. 1957 yılında Kore Savaşı’na giden usta fotoğrafçı burada yakaladığı karelerle savaşı hem Türkiye hem de dünya kamuoyuna yansıttı. 6 Temmuz’da Üsküdar’daki Nevmekân Sahil’de ‘Efsunlu Şehir’ adlı fotoğraf sergisini açan usta, sanat yolculuğu hakkında konuştu. Sergi 24 Ağustos’a kadar devam edecek.
Liseyi bitirdiğinde babasının ödül olarak Leica marka fotoğraf makinesi aldığını dile getiren usta fotoğrafçı, o yıllarda Türkiye’de belki 10 kişide o kalitede bir fotoğraf makinesi olduğunu söyledi.
Kore’de gönüllü askerlik yaptığı yıllarda da o makineyi kullandığından bahseden İzzet Keribar, şunları anlattı: “Kore’ye 1956’da gönüllü olarak gittim. İngilizce konuştuğum için tercüman olarak gitmiştim ama kısa sürede fotoğrafçılığım ile üst subaylar tarafından çok sevilmeye başladım. Fotoğrafçılık sayesinde paşanın tercümanı olmuştum. Fakat Kore’den döndükten sonra fotoğrafa ara verdim, ailemi, işimi kurdum. Uzun yıllar kuyumculuk, antikacılık yaptım. Müzikle ilgilendim, ticaret yaptım ve 1980 yılında bir tesadüf eseri oğluma aldığım makinayı kurcalamaya başlayınca birden bire o fotoğraf aşkı tekrar alevlendi. İlk yaptığım iş İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneğine (İFSAK) üye olmak oldu. Kendimi fotoğrafçı sanıyordum halbuki hiçbir şey değilmişim.”
İzzet Keribar, fotoğraf sanatını 1980 sonrası ciddi olarak öğrenmeye başladığını söyleyerek, “Daha sonra büyük ödüller gelmeye başladı yarışmalardan. 10 yıl sonra dünya çapınca yarışmalardan ödüller almaya başladım ve fotoğraf dünyasında ismim duyuldu. Yani 43 senedir hiç durmadan kendimi tamamen fotoğrafa adadım. O yüzden eşimden sonra en iyi arkadaşım fotoğraf oldu. Her şey fotoğraf etrafında dönmeye başladı.” dedi.
İzzet Keribar genç sanatçı adaylarına ise şu tavsiyelerde bulundu: “Yaptığı işi sevmesi lazım ve devamlılık çok önemlidir. 1980 ve 1990 arası ben çok yarışmaya girdim. İlk başlarda uluslararası yarışmalarda 4-5 fotoğraf gönderiyordum hepsi geri geliyordu. Derken 1 tane fotoğraf kabul edildi bayram ettik, sonra 2 oldu bayram ettik, derken bir mansiyon geldi, derken altın madalya sonra bir baktık bunlar birikti. Başarılı olmadığınız zaman mutlaka bir yerde acı hissediyorsunuz, çok çabuk unutulur bu. Ama siz kazandığınız zaman hayat boyu hatırlayacaksınız. O kadar çok başarısız oldum ki ama hepsinden ders almaya çalıştım. Pes etmemek lazım. Benim bugün başarım uzun vadeli bir emekten kaynaklanıyor.”
Türkiye’nin tanınması ve turizmin gelişmesi için çalışan büyük acentelere fotoğraf tedarik ettiğinden de bahseden İzzet Keribar, eski İstanbul’la ilgili 1000’e yakın fotoğrafı olduğunu açıkladı. Fotoğrafın usta ismi Uluslararası Fotoğraf Federasyonu tarafından 1985’te ‘A.Fiap’ (Sanatçı), 1988’de de ‘E.Fiap’ (Ekselans) unvanlarıyla onurlandırılmıştı.