Fransa’nın en prestijli edebiyat ödülü Prix Goncourt Fransız-Cezayirli yazar Kamel Daoud’a verildi. Daoud ödülü Cezayir’in Kara On Yılı olarak bilinen 1992-2002 yılları arasında yaşanan katliamları kurgusal dille anlattığı ‘Houris’ adlı romanıyla kazandı. Böylece Goncourt Ödülü’nü kazanan ilk Cezayir kökenli yazar oldu. Roman Cezayir’de 1992-2002 iç savaşını konu alan tüm kitapları yasaklayan kanunlar sebebiyle yazarın kendi ülkesinde yayımlanmamıştı.
Kamel Daoud ödülü veren Goncourt Akademisi’ne teşekkür ederek “Şu an tüm dünyada olup bitenler göz önüne alındığında savaşla ilgili bu tür konularda bir yazarın, bir yazının öne çıkarılması takdire şayan bir şey” dedi. 54 yaşındaki Daoud daha önce ‘Meursault Soruşturması’ adlı kitabıyla Prix Goncourt du Premier Roman (Goncourt İlk Roman Ödülü) kazanmıştı.
C’est votre rêve, payé par vos années de vie. À mon père décédé. À ma mère encore vivante, mais qui ne se souvient plus de rien. Aucun mot n’existe pour dire le vrai merci. pic.twitter.com/y1mYhcnsLZ
— kamel DAOUD (@daoud_kamel) November 4, 2024
Goncourt Akademisi Başkanı Philippe Claudel, Houris için trajediyi şiirsellikle buluşturan bir eser olarak nitelendirerek özellikle kadınların yaşadığı acılara duyarlılık gösterdiğini söyledi. Claudel “Bu roman edebiyatın halkın tarihsel anlatısına paralel biçimde, güçlü bir özgürlük duygusu ve yoğun bir duyarlılıkla başka bir hafıza yolu sunduğunu ortaya koyuyor” dedi.
Erdoğan’a mektup yazmıştı: Cezayir’de istenmiyorsunuz
Günümüz edebiyatında ve gazeteciliğinde önemli bir yeri olan Kamel Daoud Cezayir’in bağımsızlığı, laiklik, dinin toplum üstündeki etkisi ve özgür düşünce gibi konularda çok açık sözlü. Yazar 2018 yılında Cezayir ziyareti öncesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a seslenen sert bir mektup yazmış, Türkiye’deki özgürlük politikalarını eleştirmişti. Huffington Post”ta yayınlanan mektup şöyleydi:
“Tüm hapsettikleriniz, öldürdükleriniz ve işkence ettikleriniz adına söylüyorum Erdoğan. Ülkemize hoş gelmediniz. Hayır Erdoğan, Cezayir’de istenmiyorsunuz. Biz daha önce ülkemize halifeliklerini dayatmak isteyenler yüzünden kan ve gözyaşı döktük. Kendi fikirlerini bizim canlarımızdan daha değerli gören, çocuklarımızı esir alan, ruhlarımızı ve gelecek ümidimizi bizden çalanlara bedel ödedik.
Milletimizin bütün değerlerinin tam zıddını simgeliyorsunuz. Özgürlükten nefret ediyorsunuz. Bağımsız düşünceden nefret ediyorsunuz. Mitingleri ve yürüyüşleri seviyorsunuz. Din tacirliği yaparak bizim sırtımızdan halifelik hayal ediyorsunuz.”