Adres Beyoğlu Sineması, tarih 12 Şubat 1999. Yılmaz Güney senaryosunu yazdığı ve Şerif Gören’in yönettiği ‘Yol’ Türkiye’de ilk kez gösterilecek. Sinema salonunda bir kalabalık hatta kalabalık ne ki izdiham. Salonda seyircilerin yanı sıra Fatoş Güney, Tarık Akan, Halil Ergün, Şerif Sezer, Necmettin Çobanoğlu, Meral Orhonsay, Muzaffer Hiçdurmaz var. Coşku büyük çünkü 1980’de çekimine başlanan 1982 yılında Cannes Film Festivali’nde gösterilip Altın Palmiye ödülü alan film uzun yıllar Türkiye’de yasaklıydı. Cannes’da ilk defa gösterildikten 17 yıl sonra ‘Yol’un yasağı kalktı. Kurgusu ve sesi elden geçirilen film, o gün nihayet sinemada izleyicilerle buluştu.
Aradan yıllar geçti. O gün salonda olan ya da ‘Yol’un bir parçası olan birçok kişi hayatta değil artık. “O günü hatırladım, aradan geçen yılları düşündüm ve tekrar ‘Yol’ izlemek için burada, Beyoğlu Sineması’nda olmak beni çok heyecanlandırdı” diyor Türk sinemasının usta oyuncusu Halil Ergün biraz önce alkışlarla girdiği salonda yerini aldıktan hemen sonra.
Yağmurlu bir İstanbul akşamında, yakın zamanda yeniden açılan Beyoğlu Sineması’ndayız. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür, Beyoğlu Sineması ev sahipliğinde ‘Yol’u büyük bir kısmı gençlerden oluşan izleyicilerle buluşturacak birazdan. Ama önce ‘Sinemasal Buluşmalar’ adlı etkinlik kapsamında filmin oyuncularından Halil Ergün 10Haber sinema yazarı Olkan Özyurt ile ‘Yol’u konuşacak. 12 Eylül askeri darbesi döneminde çekilen filmin kendisi kadar ilginç bir yolculuğu var. Filmin oyunculardan Ergün, ‘Yol’da Mehmet Salih rolünde. ‘Yol’ Ergün’ün sinema kariyerinde de önemli bir dönüm noktası. O güne kadar tiyatroyla uğraşmış mülkiyeli bir oyuncu. Sinema kariyeri yine Güney’in senaryosunu yazdığı ‘İzin’ filmiyle başlasa da aslında ‘Yol’dan sonra sinemada devam kararı almış. Yani bugün 80’in üzerinde filmde oynayan Ergün’ün sinema kariyerine görkemli bir başlangıç yapmasına neden olmuş ‘Yol’.
Cezaevi kapısında bizi bekleyen bir Yılmaz…
Olkan Özyurt’un hikayesiyle sadece Türk sinemasında değil dünya sinemasında da özel filmlerden biri olduğunu anlatıyor, “Yıllar geçse de ‘Yol’un hikayesi bitmez ve her an yeni bir şeyler öğrenebilirsiniz bu filmle ilgili” diyor. Erden Kıral’ın ‘Bayram’ adıyla başladığı ama sonra çekimlerin durdurulduğu Şerif Gören ile yola devam edildiği söylüyor.
Halil Ergün “Bayram’ın kadrosunda ben yoktum. Ama içimden keşke bu kadroda olsaydım demiştim. 12 Eylül olmuş, sinema derneğinde görev aldığım için gözaltına alınmışız. Çıkınca kasabama döneceğim. Beyoğlu’na geldim. Bir haber Yılmaz Güney’i seni göreve çağırıyor diye. Onunla konuşup öyle karar vermek istedim. Benim gibi Şerif de tutuklanıp salıverilmiş. İkimiz birlikte Isparta’ya Yılmaz’ın kaldığı Isparta Yarı Açık Cezaevi’ne gittik. Yılmaz bizi kapıda bekliyordu, içeriye de her şeyi hazırlamıştı. Oturduk ‘Naber, nasılsınız?’ demeden senaryoyu açtı, günlük hiçbir konuşma yapmadan filmi anlatmaya başladı. Şerif de o da kendi fikirlerini söylüyordu. Film hakkında konuştular, Yılmaz aldığı notları anlatıyordu, Şerif kendi fikrilerini söylüyordu. Her ne kadar bilmesem de o gün, benim de Yılmaz’ı son görüşümmüş”diyor.
Ergün filmin sıkıyönetim döneminde çekildiğini hatırlatıyor: Birçok farklı şehirde çekim yapılıyor. Sıkıyönetim dönemi malum, her yerden izin almak gerekiyor. Fakat ilginç bir durum da var. ‘Ne çekiyorsunuz okuyalım’ deyen askerler , Yılmaz Güney adını ve Tarık Akan’ın tatlı dili sayesinde bırakın izin vermemeyi filmin bir parçası bile oldular. Filmde rola alan askerler orduda görev alan gerçek askerler. Ayrıca film çekerken Yılmaz Güney’in adı yetiyor ve birçok insan, özellikle kadınlar filmde rol alıyordu.”
‘Biz Altın Palmiye sevincini doya doya yaşayamadık’
Yukarıda da bahsettiğimiz dönem malum. 12 Eylül sonrası ve sıkıyönetim dönemleri… 9 Ekim 1981’de Yılmaz Güney’in Türkiye’den kaçması sonrası iyiden iyiye sakıncalı hale geliyor devlet nezdinde. Ergün “Yılmaz’ın adını anmak bile suç haline geldi. Komünist Yılmaz Güney’di o. Ama bir halk kahramanıydı. Film 1982’de Cannes’da gösterildi. Altın Palmiye aldığı haberi geldi. Sevinçliyiz ama sevincimizi de yaşayamıyoruz. Sinema çevresi sevinç içerisinde. Ama Yılmaz’ın Fransa’da ödül alırken demeç verdiği konuşuluyor. Sordum soruşturdum çok da aslı astarı yok bunların. Ama ‘Yol’ darbeciler için Yılmaz Güney gibi sakıncalı bir film oldu çıktı. Yasaklandı” diyor.
Tabii Türkiye’de kimse izleyemiyor. Ama film ekibi de merak içerisinde ‘Yol’ nasıl bir film: “Film tamamlandıktan sonra izlemek de büyük bir sorun. Gizli saklı, VHS kasetlerden izleniyor. Ekibin bir bölümü bir gün bir evde toplanıp gizli gizli izliyor. Ben o ilk izleyenler arasında değilim ama benzer şekilde kaseti bulup yine gizli saklı bir evde izledim. Heyecanın yanı sıra hüzünlüydüm, tüm yaşananları düşününce hüzünlenmemek de elde değildi zaten.”
‘Yurtdışına çıkmamı yasaklamışlar, Edirne’de sınırda öğrendim’
Bir yandan ülkenin içinde bulunduğu durumlar bir yandan da ‘Yol’un macerası devam ederken Halil Ergün, Fatma Girik’in yardımıyla çıkarılan bir pasaportla kendini Viyana’ya giderken buluyor. ‘Yol’un da gösterimi olacak Viyana’da. Taksim’den biniyor otobüse: “Haber saldık. Viyana’dan Fransa’ya geçip Yılmaz Güney’i de göreceğim. Heyecanlıyım. Otobüs Edirne’ye sınıra geldi. Pasaport kontrolünde beni gözaltına aldılar. Meğer yurtdışına çıkış yasağım varmış. ‘Şimdi yine alacaklar hapisane hapisane gezdicekler’ diye düşünüyorum. Neyse saldılar geri döndüm İstanbul’a. Yılmaz’ı da bir daha göremedim. Şerif Gören filmi çektiği için 60 yılla yargılandı. İşte bana yasak koymuşlar. Bize de bedel ödetmek istediler bu filmde yer aldığımız için.”
‘Yumurtalık davası yeniden görülmeli’
Yılmaz Güney, 13 Eylül 1974’te ‘Endişe’ filminin çekimi için gittiği Adana’nın Yumurtalık ilçesinde hakim Sefa Mutlu’yu öldürdüğü gerekçesiyle 19 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Cezasını tamamlamak için Isparta Yarı Açık Cezaevine gönderilen Güney, 9 Ekim 1981’de cezaevinden izinli olarak çıktı. Fransa’ya gitti ve bir daha geri dönemedi. 1982’de yurttaşlıktan çıkarılan Güney, 1984’te kanser hastalığı nedeniyle yaşamını kaybetti. Ergün “Olayın tandığı arkadaşlarımız var. Hiç de öyle Yılmaz çekti hakimi vurdu olayı değil yaşanan. Hakim belirli bir siyasi görüşe mensup ve ağır alkollü ve küfürler ediyor. Birkaç kez ortamdan uzaklaştırılıyor. Sonrasında gelip demir bir sandalye ile küfür ederek saldırıyor Yılmaz’a ve ne olduysa o esnada oluyor. Bu olayın bedelini Yılmaz kanser olarak ödedi. Şimdilerde davanın yeniden görülmesi için ailenin avukatları uğraşıyor. Bir imza kampanyası başlatıldı. Ben de attım altına imza. Gerçeklerle, konuşulanlar aynı değil. Gerçek bilinsin istiyorum” diyor.
Sel gider kum kalır, Yılmaz Güney sineması da hep kalacak
Yılmaz Güney, ‘Yol’ konuşulur da Yılmaz Güney tartışması konuşulmaz mı? Yılmaz Güney ile yol arkadaşlığı yapmış, hatta Erden Kıral’ın yönettiği ‘Yolda’ filminde Yılmaz Güney’i canlandırmış biri olarak Halil Ergün bu tartışmalarla ilgili sert konuşuyor: “Yılmaz Güney Türkiye tarihi için önemli bir figür. O bir halk kahramanı. Kimileri için en yetenekli hikaye anlatıcısı. Son günlerde de geçmişte yaptıkları ve tutumları nedeniyle yine tartışma konusu olmaya devam ediyor. Ben onu Çirkin Kral dönemlerinden tanıyorum. Nasıl bir kumaşı olduğunu biliyorum. Yumurtalık’ta yaşananlar bir kader. Bir insanın ölümüne neden olmak kolay bir şey değil. Yılmaz o olayın acısını çok derinlerde hissetti. Kanser oldu ve erken yaşta aramızdan ayrıldı. Şimdi haddini bilmeden birilerini çıkıp bir şey söylüyor. Tanımadan ve Yılmaz Güney’in yaşadıklarını bilmeden konuşuyor. Yılmaz’ın ‘Arkadaş’ filmini çekerken Hürriyet gazetesine verdiği bir söyleşi var. Kadınlara, şiddete dair düşüncelerini anlatıyor. Öncesinde yaptıklarının yanlış olduğu, değişmeye çalıştığını söylüyor. Eee bu söyleşi ortadayken yok öyle yok böyle demek hakkaniyetli değil. Sel gider kumu kalır. Yılmaz Güney ve sineması hep olacak. Bunu engelleyemezsiniz Yılmaz’ı rahat bıraksınlar” diyor.