Kuzey İrlanda’ya sükuneti getiren anlaşmanın yapıldığı gün olması nedeniyle o gün ‘Hayırlı Cuma’ adıyla anılır. Hayatın farklı yönlere savurduğu biz eski metalciler için Metallica’nın ’72 Seasons’ albümü bir cuma günü yayınlanınca haliyle ‘Hayırlı Cuma’ olarak anılmayı hak ediyor. Hanımlar, beyler ve sevgili çocuklar Metallica iftiharla sunar. Huzurlarınızda ’72 Seasons’, namı diğer hayatımızın ilk 18 yılı…
İnsan hayatının ilk 18 yılını simgeliyor
Kendi prodüksiyon şirketleri Blackened etiketiyle yayınladıkları ’72 Seasons’, Accept’in 2010’da çıkardığı ‘Blood of the Nation’ sonrası naçizane beni bu müzik uğruna yıllarca siyah giyen biri olarak heyecanlandırdı. Her iki albüm de bildiği doğrulardan şaşmayan, “biz buyuz” diyor. Söze albümün isminde başlayalım. James Hetfield kendisine yöneltilen bir soru üzerine 72 mevsimin insan hayatının ilk 18 yılına tekabül ettiğini hatırlattı: “Ne tür bir kişilik olduğumuza dair olası bir güvercin yuvası. Yetişkin deneyimlerimizin çoğu, bu çocukluk deneyimlerine yeniden canlandırma veya ona bir tepkidir..” Albüm kapağı da bu konuda harikulâde simgelerle dolu.
’72 Seasons’ albümünün dinleyiciyle buluşacağı açıklandığından beri büyük bir merakla beklenmeye başlamıştı. Neyse ki insaflı insanlardan kurulu olan Metallica, hayranları çatlamasın diye belirli periyotlarla teklileri yayınlamaya başlamıştı. İlk yayınlanan ‘Lux Aeterna’yı duyduğumda dürüst olmak gerekirse çok da beklentiye kapılmamam gerektiğini düşündüm. Ne çıkarsa bahtımıza…
Sarı, sert ve genç
Kış ayları dijital platformlardan yayınlanan tekliler ve açıklanan turne programının heyecanıyla geldi geçti. Öyle ya bu kıştan zaten pek de bir şey anlamamıştık. Üstelik turne programında da İstanbul yoktu. Bu konuya bir parantez açacağız ama şimdilik sarı kaplı albümün tadını çıkarmaya devam edelim. Dün itibarıyla bu sarı kapaklı albüm artık biz dinleyicilerine emanet. Kişisel olarak albümle aynı isme sahip ’72 Seasons’ ve ‘Shadows Follow’u bağrıma bastım bile. Lise ve üniversite yıllarımda siyah giymemin müsebbibi bu topluluğun 90’larda zirveye çıkan ses renginin bir uzantısı olarak bu iki şarkı albüm içinde gönlümde taht kuran besteler oldu. Bu, diğer şarkıları beğenmediğim anlamına gelmiyor. Ne de olsa “herkesin işine kimse karışamaz.”
Lego ile birlikte Danimarka’nın son 50 yılda dünyaya sunduğu en önemli değerlerden biri olan Lars Ulrich, o alışılagelmiş agresif bateri tempoları yitip giden gençliğimize adeta bir selam gönderiyor. Fakat bu kesinlikle nostaljik bir duygu yoğunluğu değil. İşin ruhuna dayanan bir üslup tercihi. Her iki şarkıda sololarıyla biz fanilere selam çeken ak saçlı Kirk Hammett, neden yaşayan en büyük gitaristlerden biri olduğunu cümle aleme hatırlatıyor. Adeta “Ben ders almam; ders veririm diyor.” Albümün müjdesini 2019 yılında katıldığı bir podcast yayınında veren ilk isim olan grubun görev adamı Rob Trujillo bas gitarda bitiriciliğini konuşturuyor.
Elbette üstadı sona sakladık. Carpool yayınında Rihanna’nın ‘Shine Bright Like a Diamond’ şarkısını söylemedeki isteksizliğini James Hetfield’in küçümsemeden ziyade yaptığı müzik türüne olan sadakati olarak değerlendirmiştim. O sadakat albümdeki vokallerde yine karşımda. Biz sıradan insanların tahayyül edemeyeceği kadar hızlı yaşanılmış bir gençlik ve orta yaş döneminin ardından hâlâ bu performansı sergileyebilmesi takdire şayan. Ne de olsa bunun daha iyisini yapabilen benzeri minvaldeki yaşam tarzıyla bir Mick Jagger kaldı…
Evrene pozitif enerji gönderiyoruz
Geçen haftalarda verdiği bir röportajda “Hepimiz vasat enstrümantalistleriz. Ama bir araya gelince ortaya harika şeyler çıkıyor” diyen 59 yaşındaki James Hetfield, ekip ruhu ve tevazudan da taviz vermiyor. 77 dakika 10 saniye ve 12 şarkıdan oluşan albümün her bestesine adını yazdıran James Hetfield bir nevi hem yarattığı kendi efsanesine hem de zamanın ruhuna meydan okuyor.
2016’da yayınladıkları ‘Hardiwired.., to Self-Destruct’tan yedi yıl sonra hayranlarına bir iyilik yapan Metallica, iddialı bir turne programıyla da karşımızda. Pandemi sonrası toparlanmaya başlayan festival ve turne endüstrisinin taşıyıcılarından biri konumundaki grup Kuzey Amerika’nın yanı sıra Avrupa’yı da sarsmaya hazırlanıyor. Turnenin Avrupa ayağında şimdilik İstanbul yok. Şimdilik diyorum zira hayat sürprizlerle dolu. Bu yazıyı okuyan herkese evrene pozitif enerji göndermelerini rica edelim.
Temelleri 2019’da atılan ve pandemi sürecinde pişen albüm her şeyin çabuk tüketilip pek de değer görmediği bu dönemde sindirile sindirile dinlenilmeli. Bu hayırlı ânın tadını çıkaralım ey siyah giyenler.
Grup arkadaşından itiraf: Dürüst olmak gerekirse Bowie’nin aptal olduğu düşünüyordum