Beyoğlu Sineması’nın merdivenlerini inerken gişenin hemen yanındaki odada otururdu Temel Kerimoğlu. Namı diğer Çivi Temel. O oda bir sığınaktı. Sinemacılar için, sinema yazarları için, bazen edebiyatçılar bazen başka sinema müdürleri bazen de sinemanın müdavim seyircileri için. Sinemadan başka şey pek konuşulmazdı. Adap öyleydi. Ama sinemayla ilgili de her şey konuşulurdu.
Beyoğlu Sineması sinemanın 90’lı yıllardaki mabetlerinden biriydi. Temel Abi de hem sinemanın ortaklarındandı, hem de müdürüydü. Onun için hep oradaydı. Bir de Baha Serter vardı. Başka ortaklar da varmış, onları tanımadım. Hep birlikte 1989’da açmışlar sinemayı. 90’ların ortasında Beyoğlu Sineması’na adım attığımda ben Temel Abi’yi tanıdım.
Lakabının Çivi olduğunu da 12 Eylül’de işkence gördüğünü de sonradan öğrendim. Kendinden bahsetmeyi sevmezdi çünkü. Belli ki sinemayı kendine sığınak yapmış, sonra da yolu sinemadan geçenlere o sığınağın kapısını açmıştı o küçücük odada.
O odanın bir ucu sokağa çıkardı, hayatın griliğine. O grilikten kaçardınız. 90’lar Türkiyesi de malum koyu griydi… Odanın diğer tarafıysa sinemaya çıkardı. Grilik artık meşrebinize göre türlü türlü canlı renklere dönüşürdü.
O odada yapılırdı Beyoğlu Sineması’nın programları. Ama ne programlar, yolu Beyoğlu Sineması’ndan geçenler hafızasını zorlarsa ne filmler izlediklerini hatırlayacaktır. Bağımız sinemanın her türlü filmi oynardı orada. Ki Türkiye’de bugün bağımsız sinema denen akım da işte o odadan çıktı. Filmleri gösterilen yönetmenleri Temel Abi o odada ağırlardı. Gişeden bilet alırken kafayı uzatınca içeride kimin olduğunu görürdünüz. Atıf Yılmaz’ı, Ömer Kavur’u, Zeki Ökten’i, Şerif Gören’i, Zeki Demirkubuz’u, Nuri Bilge Ceylan’ı, Yeşim Ustaoğlu’nu canlı kanlı ilk o odada gördüm. Bazılarıyla da ilk o odada tanıştım.
Temel Abi’den Beyoğlu Sineması’nın hikayesini, orada gösterilen filmlerin, o filmlerin yönetmenlerinin hikayesini dinlemek adeta sinema dersi gibiydi.
En son Emek Sineması kapandıktan sonra Hikmet Abi (Dikmen) ile söyleşi yapmak için o odaya girmiştim. Temel Abi de her zamanki gibi masasında oturuyordu. Hikmet Abi Yalova’dan gelmişti, Temel Abi’nin sığınağında konuşmuştuk. İstanbul Film Festivali’nde çalışan, yıllarca gişede kahrımızı çeken Aslı Mecan da yanımızdaydı.
O gün bir fotoğraf çektirmişiz. Hepimiz mutluyuz. Arkada Zeki Ökten var! Ki o da bu odanın müdavimlerindendi. Düşünüyorum da bize sinemayı sevdiren insanlar inat da murattır diyen kuşaktan. Hayata sinemayla direnip elde ettikleri mutluluğu paylaşan insanlarmış. O direnmeyle o paylaştıkları mutlulukla koca bir sinema sevgisi inşa ettiklerini insan sonradan anlıyor.
Hikmet Abi’yi 2020’de kaybettik. Bize sinemayı sevdiren insandır. 66 yaşındaki Temel Abi’yi dün kaybettik, o da bize her şeye rağmen sinemanın nasıl bir sığınak olabildiğini öğretti. Küçücük bir odada koca bir dünya yarattı hepimiz için.
Cennet Sineması’nın hanesine çok insan yazılıyor. Çok kayıp verdik son yıllarda. Film yapacak, izleyecek, yazacak ve o sinemayı işletecek kadar çok. Hepsine selam söyle Temel Abi.