2. Dünya Savaşı zamanları. Yıl 1941… Nazi Almanya’sı Yunanistan’ı işgal etmiş. Edirne’nin ötesinde Alman tankları konuşlanmış. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin başında İsmet İnönü var. Büyük bir diplomatik sınav veriyor. Bir yandan savaşa girmemek için İsmet İnönü diplomasideki ustalığını kullanıyor, bir yandan da her an Hitler Almanya’sı saldırır diye bütün hazırlıklar yapılıyor. Hitler’in Sovyet Rusya’ya saldıracağı kesin ama hangi yoldan saldıracak: Türkiye üzerinden mi yoksa Karadeniz’in kuzeyinden mi? İşte o günlerde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü çok büyük bir sıkıntı yaşıyor. Almanların vereceği Rusya’ya saldırı hattı planı kararı, Türkiye için bir varoluş mücadelesine dönüşebilir.
Sonunda Hitler kararını veriyor. Karadeniz’in kuzeyinden saldırıyor Rusya’ya. İnönü Yalova’da o sırada. Ankara’ya haber geliyor. İnönü’ye bu haberin verilmesi gerekiyor. Gerisini İnönü’nün kızı Özden Toker’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘İsmet İnönü’nün Kızı Anlatıyor’ kitabından okuyalım: “Yalova’dakiler babamı uyandırmaya cesaret edemiyor. Ömer ağabeyime söylüyorlar. Ömer ağabeyimle, Erdal ağabeyim babamın yatak odasına girip uyandırıyor. Babam ‘Ne oldu, ne haber’ diye kalkıyor, yatağına oturuyor. Anlatıyorlar ‘Almanlar Karadeniz’e sapmışlar, oradan gidiyorlar. O zaman babam bağdaş kurup uzun uzun gülmeye başlıyor. Ağabeylerim onun hiç öyle kahkahalarla güldüğünü görmemiş. Merak ediyorlar babama ne oldu diye. Tabii bu büyük bir rahatlama. ‘Nihayet artık kurtulduk’ diyor.”
Özden Toker, 1930’da Pembe Köşk’te doğmuş biri. Genç cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak Türkiye’nin siyasi ve toplumsal tarihine İnönü ailesinin bir ferdi olarak tanıklık etti. İşte o tanıklıklarını tarihçi Mehmet Ö. Alkan’a anlattı YKY’den çıkan kitapta.
Kitapta yakın tarihimizle ilgili yüzlerce önemli ayrıntı yer alıyor. Hatta bu ayrıntıların bir kısmı tarihimizde unutulmuş olayları tekrar gündeme getirecek nitelikte.
Atatürk ve İnönü neden yan yana görünmediler
Mesela Mustafa Kemal Atatürk ile İsmet İnönü’nün, Atatürk ölmeden önceki ilişkilerine dair aralarının iyi olmadığına dair çok ‘söylenti’ vardır. Bu söylentilerin sebebi de son dönemde yan yana görünmemeleri. Atatürk de İsmet İnönü de rahatsız o dönemde. Atatürk İstanbul’da İnönü ise Ankara’da. Toker görüşmüyorlar araları bozuktu iddialarını yalanlayan bir tablo koyuyor önümüze: “Görüşmüyorlar ama haberleşiyorlar, mektuplaşıyorlar. Babam hep ona gitmek istiyor, ama Atatürk ‘Rahatsızsın aman o halinle aman çıkıp gelme’ diyor. Ankara’da kalmasını istiyor”. Toker’e göre Atatürk rahatsız olduğu için Atatürk sonrasına yönelik bir belirsizlik var. Atatürk de durumun farkında “Saray entrikaları dışında tutmak istiyor İnönü’yü.”
Suikast iddiaları ciddiydi
Lakin özellikle sağlığı ağırlaşınca İnönü’nün eşi Mevhibe Hanım ısrarcı oluyor İnönü’nün İstanbul’a gitmesi için. İnönü gitmek istiyor ama bu sefer de Refik Saydam engel oluyor, İnönü’ye “Paşam eğer o trene binecek olursanız ben rayların üzerine yatarım mani olurum” diyor. Bunun sebebi de o günlerde İnönü’nün de kulağına gelen kendisine yönelik suikast iddiaları. Toker bu iddiaların ciddi olduğu kanısında.
“Paşam size haber verseydik, bizi caydırırdınız”
Yakın tarihimizle ilgili bir başka önemli ayrıntı da 1960 darbesiyle ilgili. 27 Mayıs 1960’ta ordu yönetime el koyduktan sonra, darbeyi yapan Orgeneral Cemal Gürsel, İnönü’yü evinden arıyor “Sayın Paşam size karşı kusurluyuz. Hareketimizi size önceden haber vermedik. Fakat verseydik, bizi bundan caydırmak isteyeceğinizi biliyorduk. Yapacak başka bir şeyimiz kalmamıştı. Bizi affetmenizi rica ediyoruz.” diyor. İnönü de “Memleket ve millet için hayırlı bir iş yaptınız. Sizleri anlıyorum.” diye cevap veriyor. Ama Gürsel’e de üç tavsiyede bulunuyor: “Orduyla münasebetinizi iyi muhafaza edin. Kendi aranızda bölünmemeye dikkat edin. Bir an önce seçimlere gidin.”
İnönü’nün en büyük acısı: Bebek İzzet’in kaybı
Pek bilinmez ama İsmet İnönü ile Mevhibe Hanım’ın ilk çocukları İzzet erken yaşta vefat etmişti. Toker ölen ağabeyinin hikayesini de anlatıyor: “Başını tutamıyordu. Babam Anadolu’ya geçtikten sonra annem bebeği doktora götürüyor. ‘Bu çocuk yaşamaz’ diyor. Onun için babam yeni bir bebek doğduğu zaman sorduğu iki şey vardı. Biri, başını tutabiliyor mu? Diğeri kulağı duyuyor mu?” İzzet bebek, 1920’de İnönü ailesi İstanbul’dan Malatya’ya gittikten sonra orada yaşamını yitiriyor. Hem de buraya defnediliyor. İsmet İnönü ne zaman Malatya’ya gitse İzzet’in mezarını hep ziyaret ettiğini de yine Toker’den öğreniyoruz.