İstanbul Tiyatro Festivali ikinci haftaya ‘Nora (Bir Bebek Evi)’ ile merhaba dedi. İbsen’in kült feminist metni Tuğçe Altuğ’un kadın hikayeleri anlatma amacıyla kurduğu Tiyatro Circa’nın ilk yapımı olarak İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyerini yaptı.
Oyun Zorlu PSM’deydi. Normal şartlar altında – ulaşımdaki kalabalığı saymazsak- Zorlu PSM’de oyun izlemek oyun öncesi ve sonrasında vakit geçirmek için işlevsel bir mekan. Ancak dün hiç de böyle bir gün değildi. Çünkü mekan ‘Nora (Bir Bebek Evi)’ dışında da bir tiyatro ve konsere ev sahipliği yaptı. Dolayısıyla hatlar karıştı, görevliler dört bir yana dağılmış şekilde “Hangi etkinliğe geldiniz” diye soruyordu. Salona gitmeye çalışırken uzaktan gördüğüm Bedri Baykam bu soruya ne yanıt verdi merak etmeden duramıyorum. ‘Nora’ için mi gelmişti, yoksa diğer etkinliklerden birine mi…
10 dakikalık gecikmeyle perde açıldı, izleyiciler olarak biz de 1800’lerin Norveç’ine ışınlandık. Karşımızda Nora Helmer. Nora, Torvald Helmer ile evli ve üç çocuk annesi. Babası da kocası da ona ‘oyuncak bebek’ muamelesi yapmış, bir şekilde o vitrinde ‘saklamış.’ Ancak Nora hayatının iniş ve çıkışları içinde toplumun aile ideallerini sürdürmeye çalışırken ataerkil düzenin katmanları bir bir çözülüp karşısına dikiliyor. O da yaşamanın tek yolunun bu düzene baş kaldırmak olduğunu fark ediyor. Finalde ise yaptığı etkileyici konuşmayla kocasını terk ediyor. Üstelik üç çocuğunu bırakıp “Gözüm arkada değil” diyen devrimci bir eylemle…
Henrik Ibsen 145 yıl önce ‘Bir Bebek Evi/Nora’yı yazdığında feminist hareketin ilk adımları dalgalanmaya başlamıştı. Kadın ve erkeğin geleneksel rollerini sorgulayan metin, yazıldığı dönem evliliği kutsal sayan pek çok Avrupalı için bir skandaldı. Ancak maalesef bazı şeyler hiç değişmiyor. Nora’nın üzerine çöken ataerkinin ahtapot kolları da bir kadın olarak verdiği mücadele de bugüne dair bir şeyler söylüyor. Hal böyle olunca Türkiye’de de dünyada da bu metin hâlâ yeni soluklarla yorumlanıyor.
Metni öne çıkaran bir reji
Henrik Ibsen’in defalarca uyarlanan oyunun rejisi bu kez Selin Şenköken’e emanetti. Oyunda Tuğçe Altuğ’a başrolde Deniz Celiloğlu eşlik ediyor. Sahnede ayrıca Özlem Öçalmaz, Jak Cem Avnayim, Emrah Özdemir, Işıl Dayıoğlu da performanslarıyla karşımızdaydı. Metni ve metnin verdiği mesajı öne çıkaran, çok da hareketli olmayan bir reji izledik dün. Bu nedenle oyun kimi izleyicilere durağan gelmiş olabilir. Oyunun bitiminden yaklaşık 40 dakika önce çıkmaya başlayan birkaç izleyici ve saate bakmak için açılan ekran ışıkları da bunun göstergesi diyebiliriz.
İster nazar boncuğu, ister tiyatro tanrılarının azizliği deyin; oyuncuların da duraksayıp takıldığı anlar oldu. Ancak özellikle Deniz Celiloğlu’nun oyunun son bölümlerindeki performansı oyunu yükseltti. Zira kahkahalar Celiloğlu’nun repliklerinden sonra yükseldi, böylece oyunun enerjisi de değişti.
Yaklaşık 100 dakikalık oyunun onunda -prömiyer adetidir- ekip tek tek alkışlarla sahneye çıktı. Sahnede oyunun yapımcılarından Tolga Karaçelik de vardı. Ancak selam verme kısmını kısa kesmek istediği çok belliydi. Aslına bakarsanız selam verme seremonisi o kadar çabuk bitti ki yanımdaki beyefendi “E bir daha gelmeyecekler mi bi alkışlasaydık” dedi. İzleyici enerjisini alkışlayarak atmak istiyordu mu desek, bilemedim.
Bir daha ne zaman izleyeceğiz derseniz, ‘Nora(Bebek Evi)’ bugün saat 20.00’da yine Zorlu PSM’de olacak. Siz yine oyuna geç kalmamak için programınızı ona göre yapın. Zira dün arızalanan metro bazı seyircilerin oyuna zar zor yetişmesine neden olmuş, bizden hatırlatması.