Siyasi tarihimiz açısından çok önemli bir yönü vardır Said Halim Paşa Yalısı’nın. Bu önem 1. Dünya Savaşı öncesi Almanya ile kurulan ittifak antlaşmasının bu yalıda imzalanmasından kaynaklanır. 2 Ağustos 1914’te, Yeniköy’deki görkemli yalıda Osmanlı sadrazamı sıfatıyla Said Halim Paşa, Almanya adına antlaşmayı imzalayacak olan Alman Büyükelçisi Baron von Wangenheim’i misafir eder. İkilinin altına imza koyduğu bu antlaşma, dört yıl sürecek dünya savaşı boyunca iki ülkenin yapacağı ittifakın resmi belgesidir.
Tabii o günlerde kimse Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderini belirleyen bu ittifak antlaşmasına ev sahipliği yapan yalının, yıllar sonra sinemacıların sıkça kullanacağı bir mekan olacağını hayal bile edemez. Lakin koskoca imparatorluğun başbakanının yaşadığı bu yalı, imparatorluk yıkıldıktan sonra kurulan Cumhuriyet yıllarında sinemacıların önemli mekanlarından biri olur.
İlk elden yalıda çekilen filmler olarak, Halit Refiğ’in ‘Harem’de Dört Kadın’, Türkiye’de uzun süre yasaklı kalan Tony Curtis ve Charles Bronson’lu ‘Paralı Askerler’, Ergin Orbey’in yönettiği klasiklerimizden ‘Bizim Aile’, Kartal Tibet’in yönettiği ‘Tosun Paşa’, Ertem Eğilmez’in ‘Süt Kardeşler’, Ümit Efekan’ın ‘Öğretmen Zeynep’ söylenebilir.
Coppola’nın da yolu düştü
Ama yalı aslında yüzlerce filme ev sahipliği yapmıştır. 1962 yapımı Muzaffer Arslan’ın yönettiği Türkan Şoray ve Göksel Arsoy’un oynadığı ‘Billur Köşk’, 1963 yapımı Ayhan Işık’lı ‘Kırık Anahtar’, 1977 yapımı ‘Meryem ve Oğulları’, Metin Erksan’ın TRT için çektiği ‘Bir İntihar’, Cüneyt Arkın’ın oynadığı 1979 yapımı ‘Süpermenler’ ile ‘Deli Yusuf’, ‘Baş Belası’, ‘Ayrılık’, ‘Bizim Kız’, ‘Kara Murat Denizler Hakimi’ hatta son dönemde Selçuk Aydemir’in yönettiği ‘Baba Parası’ burada çekilen filmlerdendir. İlginç bir şekilde usta yönetmen Francis Ford Coppola’nın da yolu buraya düşmüştür. 2009’da İstanbul’a gelen Coppola TÜRSAK’ın düzenlediği sinemayla ilgili bir panele bu yalıda katılır.
Türkiye’nin ön büyük oryantalist tablosu yıllarca yalıda kaldı
İşin daha da ilginci bu filmlerde zaman zaman görülen bir tablonun hikayesidir. Bahsettiğimiz tablo Fransız ressam Felix-Auguste Clement’in ‘Çölde Av’ adıyla bildiğimiz resmidir. Yıllarca yalının duvarında bulunan bu devasa resim, birkaç yıl önce Milli Saraylar Resim Koleksiyonu’na dahil edilince yalıdan çıkarıldı. Şimdilerde Milli Saraylar Başkanlığı’na bağlı Beşiktaş’taki Resim Müzesi’nde sergilenen tablo ile ilgili gerçekler de bu süreçte ortaya çıktı.
Yangından hasar almadı
390X700 cm’lik devasa tablo Türkiye’nin en büyük oryantalist resmi olarak kabul ediliyor. Tablo Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu Abdülhalim Paşa’nın, Kahire yakınlarındaki Şubra Sarayı’nı yeniden dekore etmek için, Fransız Ressam Felix-Auguste Clement’i görevlendirmesi sonrasında 1865’te yapılıyor. Mısır’dan sonra Paris’te sergilendikten sonra İstanbul’a, yeni yapılan Said Halim Paşa Yalısı’na getiriliyor. Ve yıllarca da burada duruyor. Gizli antlaşmalara, film çekimlerine tanıklık yapıyor. Öyle ki ‘Tosun Paşa’ filminde resim tüm ihtişamıyla görünüyor. 1995’te yalıda çıkan yangından da 2003’teki gemi kazasından da hasar almadan kurtuluyor. Resimle ilgili araştırmalar sonucu asıl adının ‘Gatah Çölü’nde Prens Halim’in Ceylan Avı: Tazı Payı’ olduğu anlaşılıyor. ‘Nereden nereye’lik bir hikaye ama sonuçta sinema ve mekan ilişkisinde önemli bir detay bu resmin hikayesi de…
Elden ele değişen mimari
Peki ya yalının hikayesi? Said Halim Paşa Yalısı’nın tespit edilen ilk sahipleri Düzoğulları Ailesi. Bilindiği kadarıyla Düzoğulları’ndan kalan yalıyı Aristarhis Ailesi tamamen yıktırmış ve tahmini 1863 yılında yeniden inşa ettirmiş. Yalı, 1876 yılında Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu Prens Abdülhalim Paşa’nın mülkiyetine geçiyor. Ancak o dönemde yalının harap halde olması ve istenilen büyüklükte olmaması nedeni ile Çanakkaleli mimar Petraki Adamandidis’e bugünkü biçimiyle yalı yeniden yaptırılıyor. Abdülhalim Paşa’nın 1890 yılında vefatı ile yalı, onun dokuz evladına kalıyor. Said Halim Paşa, kardeşlerine ait hisseleri satın alarak 1894 yılında yalının tamamına sahip oluyor. Paşa’nın ölümünden sonra ise yalı varislerine kalıyor.
Bir ara kumarhane olmuştu
Said Halim Paşa Yalısı 1968’de Turizm Bankası’na satılmış ve bir müddet sadece yabancıların girebildiği kumarhane olarak kullanılmış. 1974 yılında tadilattan geçen yalının, asıl büyük renovasyonu, 1980-1984 yıllarında, Turizm Bankası tarafından Türkiye Anıt ve Çevre Koruma Vakfı’na yaptırılıyor. 1989’da Turizm Bankası, Türkiye Kalkınma Bankası’na dönüştürülünce Said Halim Paşa Yalısı’nın sahibi de Türkiye Kalkınma Bankası oluyor. Bu dönemde yalının bahçesi yaz aylarında restoran olarak işletilmiş, odalarının bir bölümü müze olarak düzenlenmiş.
Restorasyonu Doğan Kuban’a emanet edildi
Bunun yanı sıra başbakanlık yazlık konutu olarak da kullanılan ve zaman zaman resmi toplantıların yapıldığı yalıda 1995 yılında bir yangın çıkıyor. Yangın sonrası başlatılan restorasyon ancak 2002 yılında tamamlanıyor. Prof. Dr. Doğan Kuban başkanlığında, yedi danışmanın denetiminde gerçekleştirilen çalışmalar sırasında yapı, yangından önceki haline göre değil de inşa edildiği 1860’lı yıllardaki haline göre restore ediliyor. 2005 yılındaysa 49 yıllığına kullanım hakkı özel sektöre devredililiyor. Bugün kimi düğün, toplantı ve davetlerin yapıldığı yalı aslında müzeye dönüştürülmesi gereken yerlerden biri… Belki bir gün o da gerçekleşir.